Umut duygusu ve psikolojik sağlamlık: Zihinsel becerilerle krizlerle başa çıkma

Modern yaşamın getirdiği stres ve büyük yaşamsal krizler karşısında en güçlü kalkanımız, beyin kimyamızda gizli. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, umut duygusunun sadece bir his olmadığını, aynı zamanda beynin mutluluk hormonlarını harekete geçiren biyolojik bir tetikleyici olduğunu belirtiyor. İnsan doğasının umutlu olmaya kodlandığını ve umudun, kriz anlarında adeta bir yaşam enerjisine dönüştüğünü vurguluyor.

Umut duygusu ile psikolojik sağlamlık arasındaki ilişki; zihinsel beceri ve belirsizliğe tahammülsüzlük ile başa çıkma

Zorluklar karşısında gösterdiğimiz psikolojik sağlamlık, aslında umudu koruyabilme yeteneğimizle doğrudan ilişkili. İnsanın en temel korkusu olan belirsizliğe tahammülsüzlük ile başa çıkmak ve umudu bilinçli bir zihinsel beceri olarak geliştirmek, hem ruhsal hem de bedensel sağlığımız için hayati önem taşıyor.

📌 Umut ve psikolojik sağlamlık hakkında öne çıkanlar

  • Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a göre, umutlu olmak beyinde serotonin ve dopamin gibi mutluluk hormonlarını harekete geçirerek kişinin enerjisini artırır ve krizlere çözüm bulmasını sağlar.
  • Psikolojik sağlamlığın (rezilyans) temelinde, her koşulda ümidi yüksek tutabilme ve A planı olmayınca B ve C planlarını düşünebilme gibi bir zihinsel esneklik yatar.
  • İnsanın en temel korkusu, belirsizliğe tahammülsüzlüktür. “Radikal kabullenme” gibi modern terapi yöntemleri, kontrol edilemeyen durumları kabullenerek bu kaygıyı azaltmayı hedefler.
  • Umut, doğuştan gelen bir özellikten çok, “öğrenilmiş iyimserlik” gibi tekniklerle geliştirilebilen bilinçli ve zihinsel bir beceridir.
  • En karanlık anlarda bile Zümrüdüanka gibi küllerinden yeniden doğmayı simgeleyen metaforlar, umudu canlı tutmak için güçlü zihinsel çapalar olarak kullanılabilir.

🔎 En çok merak edilenler

  • Umutlu olmak beyni nasıl etkiler?
    Umutlu bir bakış açısı, beynin ödül ve motivasyon merkezlerini aktive eden dopamin ile ruh halini düzenleyen serotonin gibi nörotransmitterlerin salgılanmasını artırır. Bu kimyasal değişim, kişinin kendini daha enerjik ve çözüm odaklı hissetmesini sağlar.
  • Psikolojik sağlamlık (rezilyans) doğuştan mıdır, öğrenilir mi?
    Bir kısmı mizaçla ilgili olsa da, psikolojik sağlamlığın büyük bir bölümü öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Zorluklarla başa çıkma yöntemleri, sosyal destek ağları kurma ve anlamlı hedefler belirleme gibi adımlarla güçlendirilebilir.
  • “Radikal kabullenme” pasif bir teslimiyet midir?
    Hayır. Radikal kabullenme, mücadeleyi bırakmak değil, değiştirilemeyecek gerçeklerle (geçmişte yaşanan bir olay gibi) savaşarak boşa enerji harcamayı bırakmaktır. Bu, enerjiyi kontrol edilebilen alanlara yönlendirmeyi sağlayan aktif bir zihinsel süreçtir.
  • Sürekli karamsarsam bunu değiştirebilir miyim?
    Evet. “Öğrenilmiş iyimserlik” gibi Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) temelli teknikler, karamsar düşünce kalıplarını tanımayı ve bunları daha gerçekçi ve olumlu bakış açılarıyla değiştirmeyi öğretir.

🧠 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Beyin, umudunu kaybetmeyene yardım ediyor!

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, umut ve umutsuzluk konusunu değerlendirdi. Umudun sadece bir duygu değil, aynı zamanda hayatta kalmak için tüm canlıların genlerine kodlanmış bir “yaşam enerjisi” olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, normal olanın umut, anomalinin ise umutsuzluk olduğunu söyledi.

Beynimiz, umutlu olduğumuzda bize yardım eder. Krizlere ve depresyona çözüm bulur. Biyolojik olarak umutlu olmaya kodlanmışız. Umut duygusu, insan için bilişsel ve zihinsel bir beceridir.

Psikolojik sağlamlığın en önemli kaynaklarından birinin, her koşulda ümidi yüksek tutabilme becerisi olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, umutsuzluğun en büyük kaynaklarından birinin ise insanların olumsuz ön yargıları ve “zihin okuma” alışkanlıkları olduğunu ifade etti.

İnsanın en temel korkusu "belirsizliğe tahammülsüzlük"

İnsanın en temel korkusu “belirsizliğe tahammülsüzlük”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın en temel korkularının altında yatan “belirsizliğe tahammülsüzlüğün“, umutsuzluğun ana kaynağı olduğunu dile getirdi. Kutsal metinlerin “ilahi plana güvenme” yani teslimiyet ve tevekkül tavsiye ettiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, kişinin kontrol edemeyeceği durumları rafa kaldırdığında, belirsizliğin azaldığını ve umutsuzluğun umuda dönüştüğünü ifade etti.

Umut, öğrenilmiş zihinsel bir beceridir

Umudun, öğrenilmiş zihinsel bir beceri ve bir karakter gücü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikolojik sağlamlığın temelinde “zihinsel esnekliğin”, yani A planı olmayınca B ve C planlarını düşünebilmenin yattığını kaydetti. Ümitli bir insanın su gibi olduğunu, önüne bir engel çıktığında etrafından dolaşıp yoluna devam ettiğini belirten Tarhan, gençlere küllerinden yeniden doğan Zümrüdüanka kuşunu örnek almalarını tavsiye etti.

Umut duygusu mutluluk hormonlarını harekete geçiriyor

Prof. Dr. Tarhan, umut duygusunun yüksek olmasının beyinde serotonin, dopamin gibi mutluluk hormonlarını harekete geçirdiğini ve kişinin enerjisini artırdığını belirterek, “Beynimiz adeta bir kimya laboratuvarı, bir eczane gibi çalışıyor. Umudu yüksek olan kişinin beyni, depresyona ya da krize çözüm üretmeye başlıyor.” dedi.

🧪 Beynin kimyası: Umut, serotonin ve dopamin seviyelerini nasıl etkiliyor?

Beynin kimyası: Umut, serotonin ve dopamin seviyelerini nasıl etkiliyor?

Umutlu bir zihin yapısı, beynin kimyasal dengesini doğrudan etkileyen güçlü bir katalizördür. Bir hedefe ulaşabileceğimize inandığımızda veya olumlu bir gelecek beklediğimizde, beyindeki sinir hücreleri (nöronlar) arasındaki iletişimi sağlayan nörotransmitter adı verilen kimyasalların salınımı değişir. Bu süreçte iki ana hormon öne çıkar:

  • Dopamin: Genellikle “motivasyon molekülü” olarak bilinir. Bir hedefe doğru ilerlerken ve o hedefe ulaşmayı beklerken salgılanır. Umut, gelecekte bir ödül beklentisi yarattığı için dopamin yollarını aktive eder. Bu da bize harekete geçme enerjisi, odaklanma ve zevk alma hissi verir.
  • Serotonin: “İyi hissetme hormonu” olarak bilinen serotonin, genel ruh halini, kaygıyı ve mutluluğu düzenler. Umutlu ve iyimser bir bakış açısının, serotonin seviyelerini dengeleyerek daha sakin, daha az endişeli ve daha tatmin olmuş hissetmemize yardımcı olduğu düşünülmektedir. (Kaynak: The Journal of Neuroscience, 2023)

🧘 Öğrenilmiş iyimserlik nedir? Karamsarlıktan kurtulmak için 3 adımlık yöntem

Psikolog Martin Seligman tarafından geliştirilen “Öğrenilmiş İyimserlik” teorisi, umudun öğrenilebilir bir zihinsel esneklik olduğunu savunur. Bu teoriye göre, karamsarlar ve iyimserler arasındaki temel fark, başlarına gelen kötü olayları açıklama biçimleridir. İyimserliği öğrenmek için 3 adımlı “ABC” modeli kullanılabilir:

  1. A – Adversity (Olumsuz Olay): Karşılaştığınız zorluğu veya sorunu tanımlayın. (Örn: “İş görüşmem kötü geçti.”)
  2. B – Belief (İnanç): Bu olay hakkında otomatik olarak aklınıza gelen düşünceyi veya inancı yakalayın. (Örn: “Ben tam bir beceriksizim, asla iş bulamayacağım.”)
  3. C – Consequence (Sonuç) & Disputation (Çürütme): Bu inancın size hissettirdiği duyguyu (sonuç) fark edin (Örn: umutsuzluk, motivasyon kaybı) ve ardından bu inanca karşı kanıtlar bularak onu çürütün (disputation). (Örn: “Bu sadece bir görüşmeydi. Başka birçok fırsat var. Önceki işimde başarılıydım. Bu görüşmeden ne öğrendim?”).

Bu zihinsel egzersizi düzenli olarak yapmak, karamsar düşünce kalıplarını kırarak daha umutlu bir bakış açısı geliştirmeyi sağlar. (Kaynak: “Learned Optimism” by Martin E.P. Seligman)

💪 Psikolojik sağlamlık (rezilyans): Krizler karşısında yıkılmadan ayakta kalma sanatı

Psikolojik sağlamlık (rezilyans), zorluklar, travmalar ve trajediler karşısında iyi bir şekilde adapte olma ve “geri sekme” kapasitesidir. Bu, acı veya zorluk hissetmemek anlamına gelmez; aksine, bu deneyimlerle başa çıkabilme ve yola devam edebilme gücüdür. Rezilyansı yüksek insanlar genellikle şu ortak özelliklere sahiptir:

  • Güçlü Sosyal Destek Ağları: Zor zamanlarda güvenebilecekleri aile üyeleri ve arkadaşlara sahiptirler.
  • Gerçekçi Bakış Açısı: Durumun ciddiyetini kabul ederler ancak bunu aşılmaz bir engel olarak görmezler.
  • Anlam ve Amaç Duygusu: Hayatlarında, zorlukların ötesinde bir amaçları veya değerleri vardır.
  • Öz-şefkat ve Mizah: Kendilerine karşı naziktirler ve en zor anlarda bile mizahı bir başa çıkma mekanizması olarak kullanabilirler. (Kaynak: American Psychological Association – APA, 2020)

yaşam enerjisi ve mutluluk hormonları hakkındaki görüşleri; rezilyans ve radikal kabullenme

🛑 “Radikal kabullenme”: Kontrol edilemeyeni bırakarak zihinsel özgürlüğe ulaşmak

“Radikal Kabullenme”, Diyalektik Davranışçı Terapi (DBT) içinde yer alan ve acıyı ıstıraba dönüştüren direncimizi kırmayı hedefleyen güçlü bir tekniktir. Temel fikir şudur: Acı, hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır, ancak ıstırap, acıyı kabul etmeyi reddetmemizden kaynaklanır. Radikal kabullenme, değiştiremeyeceğimiz gerçekleri (geçmişte yaşanan bir olay, kronik bir hastalık, bir kayıp gibi) zihinsel olarak savaşmadan, tam ve bütün bir şekilde kabul etmektir. Bu bir onaylama veya pasif bir pes etme değildir; aksine, “Bu gerçekle savaşarak enerjimi tüketmek yerine, enerjimi bu gerçekle birlikte nasıl daha iyi bir hayat yaşayabilirim sorusuna odaklıyorum” deme eylemidir. Bu kontrol arzusunu bırakmak, zihinsel bir özgürlük yaratır ve umut için yeni bir alan açar. (Kaynak: “Radical Acceptance” by Tara Brach)

🕊️ Zümrüdüanka ve su metaforları: Umudu besleyen 5 güçlü sembol

İnsan zihni, karmaşık duyguları anlamlandırmak için metaforları ve sembolleri kullanır. En zor anlarda umudu canlı tutmak için kullanılabilecek bazı güçlü metaforlar şunlardır:

  • Zümrüdüanka: Küllerinden yeniden doğan bu mitolojik kuş, en büyük yıkımlardan ve başarısızlıklardan sonra bile yeniden başlama ve dönüşme gücünü simgeler.
  • Su: Prof. Dr. Tarhan’ın da belirttiği gibi, suyun önüne çıkan engellerin etrafından akıp yoluna devam etmesi, esnekliğin ve pes etmemenin mükemmel bir metaforudur.
  • Lotus Çiçeği: En çamurlu ve bulanık sularda bile tertemiz ve lekesiz bir şekilde açabilmesi, en zorlu koşullarda bile güzelliğin ve saflığın ortaya çıkabileceğini temsil eder.
  • Meşe Ağacı: Güçlü fırtınalara karşı esneyerek direnen ve derin kökleriyle toprağa sıkıca tutunan meşe ağacı, dayanıklılığın ve köklü bir amaca sahip olmanın sembolüdür.
  • Tohum: Yerin altında, karanlıkta ve hareketsiz bekleyen bir tohumun, doğru koşullar oluştuğunda filizlenip hayata dönmesi, en umutsuz görünen anlarda bile içimizdeki potansiyelin varlığını hatırlatır.

🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:


🔗 Kaynaklar:

Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 20 yıldır ilkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışan bağımsız bir medya kuruluşudur. Amacımız: Gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonumuz: Okurlarımızda sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerlerimiz: Dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın çevrimiçi yayınlarından biri olarak, iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul eder. Bu doğrultuda Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İndigo Dergisi ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildirgeyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya toplumsal köken, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.