Başarıda mı, özgüvende mi yoksa insanlarla olan ilişkilerinde miydi eksiklik? Yaşamında özgüven, başarı, denge var mı?
Yaşamdaki denge
İçinde koca bir tarih dilimi barındıran şehre damgasını vuran Bizans eserlerini gezerken sanki o günlere geri gitmişti. Bir hülyaya dalmasını engelleyen, etraftaki çağdaş giyimli insanlar ve arabalardan çıkan uğultulardı. Öğle güneşi puslu bir bulutun ardından yükselirken daracık sokağın sonlandığı küçük meydanda olanca ihtişamıyla yükselen kuleyle göz göze geldi.
Eski taş kule yenilenmiş pırıl pırıl parlıyordu. İlk yapıldığında başı neredeyse yıldızlara, ayakları çırpıntılı suya değen yapı, gemicilere limanı gösteren bir deniz feneri olarak işlevini koruyamasa da, yıllara meydan okurcasına çekiciliğini kat kat artırmıştı. On yedinci yüzyılda ise gözlemevi olarak kullanılmıştı. Kapıya yaklaşırken gözleri bir sihirbazın sivri şapkasını andıran kubbe ile buluştu. Adımını tam içeri atıyordu ki parıltılı şapkanın altından bakan kule sanki göz kırptı.
İçerideki hediyelik eşya mağazasının önü türlü takılar, heykelcikler ve İstanbul yazılı giysilerle doluydu. En gözdesi de nazar boncuklu bilekliklerdi. Nazar boncuğunu kendisini bildiğinden beri severdi. Bunun nedeni, daha doğduğu gün büyükannesinin boynuna taktığı göz boncuklu kolyeydi. Büyükanne; ‘göz dünyaya açılan penceredir, düşüncenin iyisi de kötüsü de gözlerden yayılır’ diyerek torununu korumak için kendince önlem almıştı. Büyükannesini çok sevdiği için nazar boncuklarını da seviyordu. İlk iş mağazaya yönelip arkadaşları için birkaç takı seçmek oldu.
Kule, bulunduğu yüzyılın şartlarına ayak uydurmuş, hızlı asansör sayesinde göz açıp kapatıncaya kadar yetmiş metreye yükseliyordu. Karşılaşılan manzara ise üç yüz altmış derecelik büyüleyici şehir görünümüydü. Bu kadar yüksekten bakmaya alışkın olmadığı için bir an başı döndü. Etrafındakiler Haliç manzarasını, balıkçı kayıklarını, yelkenlileri zevkle izliyorlardı. Nefesi kesildi. Düşmekten korkuyor, bir an önce aşağı inmek istiyordu. Olanı biteni gökyüzü yerine yeryüzünden izlemek daha iyi gelecekti. Aşağıya nasıl ulaştığını hatırlamıyordu. Yukarıdayken denge duyumunu neredeyse kaybetmişti. Belki de nazar boncuklu kolyesi olmasaydı düşmekten kurtulamayacaktı. Sakinleşmeye çalışırken kulenin gözlerini yine üzerinde hissetti.
Yaşamında dengede olmayan nedir?
“Yaşamında dengede olmayan nedir?” dediğini duydu. Hiç böyle bir soru beklemiyordu.
“Başarıda mı, özgüvende mi yoksa insanlarla olan ilişkilerinde miydi eksiklik?
Cevabı bulmaya çalışırken başı yıldızlara değen kule bilmece gibi bir öğüt ile konuşmasını sonlandırdı.
“Süpürünce endişeyi bir tutam neşeyle, besleyince korkuyu bir ölçek sevgiyle,
Değecek başın gökyüzüne.”
İlgili yazılar
Eterik Bağ: Korkularından Kurtul Dengeni Koru