1937 yılında ıspanak üstünde araştırmalar yapan Alman bilim adamları farklı sonuçlara ulaşmışlar. Ispanaktaki demir oranının sanıldığı gibi yüksek olmadığı, önceki araştırmada yanlışlık yapıldığını kanıtlamışlar. Yeni bulgularla ıspanağın demir oranı sorgulanır hale gelmiş ve kayısının ıspanaktan çok daha fazla demir içerdiği görülmüş.
Nar suyu her derde deva. Altın çilek ile formunuza kavuşun. Elma sirkesi ile zayıflamak. Keten tohumunun yararları saymakla bitmiyor: Kan şekeri, kolesterol, kabızlık, unutkanlık hatta kansere bile…
Çizgi film kahramanı Temel Reis’i bilmeyenimiz yoktur. Her bölümde, azılı düşmanı Kabasakal ile mücadele eder ve sevgilisi Safinaz’ı kurtarır. Bu mücadelede en büyük yardımcısı ıspanaktır. Aslında esas işi yapan ıspanaktır. Çünkü ıspanak yemeden ne Kabasakalı alt edebilir ne de Safinaz’ın ilgisini çekebilir. Başlarda güçsüzdür bizim reis, Kabasakal’a gücü yetmez. Üstüne Safinaz da ilgi göstermez. Safinaz güçlü kabasakalla ilgilenir. Fakat Kabasakal kötü yüzünü gösterince işler değişir. Temel Reis durumu kurtarmak için hemen o meşhur ıspanak kutusuna davranır. Kutuyu sıkarak patlatır ve ıspanağın o müthiş kudretine ulaşır. Artık Kabasakal’ı yenmek çocuk oyuncağıdır ve Safinaz ‘Temel Erkekim benim!’ diyerek bizim reisin kulu kölesi olmuştur…
Temel Reis ilk olarak, ıspanağın yararlarını halka duyurmak ve tüketimini arttırmak için hazırlanan bir reklam filminde boy göstermiştir. Kısa sürede üne kavuşan bizim reis için artık şöhret yolu açılmış ve kariyerine çizgi filmde oynayarak devam etmiştir. Bu çizgi film sayesinde bütün dünyada sevilmiş ve ünlü olmuştur. Çizgi film 1930’larda yayınlanmaya başlamış ve artık ıspanağın tüketilmesi gereken çok yararlı bir sebze olduğu tüm insanların aklına kazınmıştır. Dolayısıyla ıspanak tüketimi tüm dünyada artmıştır.
Peki neden bir reklam filmi çekildi ve devamında Temel Reis’le birlikte ıspanak bu kadar ünlü oldu? Bunun için tarihte biraz daha geriye gitmemiz gerek. 1870 yılında yapılan bir araştırmaya göre ıspanağın diğer yeşil sebzelerden 10 kat daha fazla demir içerdiği kanıtlanmış. Bu araştırmadan yola çıkanlar bunu halka duyurmak için 1929 yılında ilk reklam filmini yayınlamışlar ve daha sonra çizgi film olarak devam etmişler.
Benim de yeni öğrendiğim, işin asıl ilginç tarafına geldik şimdi. 1937 yılında ıspanak üstünde araştırmalar yapan Alman bilim insanları farklı sonuçlara ulaşmışlar. Ispanaktaki demir oranının sanıldığı gibi yüksek olmadığı, önceki araştırmada yanlışlık yapıldığını kanıtlamışlar. Yeni bulgularla ıspanağın demir oranı sorgulanır hale gelmiş ve kayısının ıspanaktan çok daha fazla demir içerdiği görülmüştür. Son olarak ıspanağa bir darbe de 1990’larda gelmiştir. Yapılan araştırmalarda ıspanağın içindeki bir maddenin vücutta demirin emilmesini zorlaştırdığı kanıtlanmış. Bu maddenin yaptığı etkiyle birlikte ıspanaktan yarar sağladığımız demir oranı daha da düşmüştür.
Peki Temel Reis ve ıspanağın şöhreti azalmadı mı? Azalmadığını söyleyebiliriz. Günümüzde Temel Reis çizgi film olarak pek yayınlanmasa da ıspanak hakkındaki gerçeğin 1937’de kanıtlandığını düşünürsek o tarihten sonra uzun yıllar izlenmiştir. Bunun sonucunda da hala ıspanak demir kaynağı olan bir sebze olarak algılanır. Ayrıca yapılan araştırmalardan çoğumuzun haberi olmadığını da söyleyebiliriz.
Bakış açısını biraz daha değiştirelim. Bu araştırmalardan neden insanların haberi yok. Gerçi reklam ve çizgi filmden sonra ABD’deki ıspanak tüketiminin yüzde 33 oranında artığını düşünürsek, bu ıspanaktan para kazananları pek memnun etmezdi. Belki Temel Reis bir açıklama yapsaydı veya Kabasakal onca zaman boyunca yalandan Temel Reis’e yenildiğini ya da Safinaz, aslında Temel Reis’in ıspanak yediği zaman o kadar da çekici olmadığını söyleseydi, küçükken ıspanak yemek zorunda kalmazdık. Bir de çizgi filmdeki Köftehor karakterine değinmeden geçmek istemiyorum. Sürekli hamburger yiyen bu karakterin orijinal ismi ‘Wimpy’, bir çok hamburgerciye ismini vermiştir. Acaba bu karakterle çocuklara hamburgeri sevdirmek ve hamburger tüketimini arttırmak mı amaçlanıyordu?
Yakın zamanda, insanların popüler kurtarıcısı ‘Altın Çilek‘ti. Gazetede okuduğum bir habere göre; zayıflama umuduyla altın çilek hapı alan bir kişinin öldüğü yazıyordu. Eczaneler birliği de bir uyarı yapmış: ‘Bu tür bitkisel kaynaklı olup da ilaç formuna getirilmiş ürünlerin Sağlık Bakanlığı’ndan onaylanmadan internetten ve başka yerlerden gelişigüzel satılmamalı’. Hadi onlar satıyor, bizim de bilinçli tüketici olarak almamamız gerek tabi. Tüm bunlara karşın, bu popülerliğe herhalde satıcı firmalar baya sevinmiştir. Kim derdi ki hiç adı bile anılmayan altın çilek bu kadar popüler olsun. Yoksa birileri dedi de öyle mi oldu? Sahi nasıl oldu bu iş. Nar içinde benzer şeyler olmuştu sanki…
Bizi kitleler halinde tüketime götüren, hastalık ve fazla kilo gibi sorunlarımıza çare olarak öne sürülen her ürüne inanmamak ve şüpheyle yaklaşmakta fayda var. Bilimsel bulgularla değil de kısa vadede sağladığı yarar veya bir ünlünün bu ürünü tavsiyesiyle desteklenen bu iddialara inanmak pek de akıllıca durmuyor. Ayrıca bu kadar etkiliyse bu ürünler, nasıl ve ne kadar kullanılacağı da önemli. Fazla kullanımı bize zarar verebileceği gibi yanlış kullanımı da hiçbir işe yaramayabilir. İşin en kötü tarafı da bu ürünleri değerlendirecek ve bizi koruyacak bir kurum var mı sorusuna bir yanıt bulamıyorum. Bir de neden konu sağlık olsa bile her şeye bu kadar çabuk inanıyoruz ?
Notlar:
♣ Nereden çıktı bu konu şimdi? Geçen gün ıspanakla ilgili bir belgesel vardı televizyonda. Her şey onunla başladı.
♣ Popeye: Patlak göz demekmiş.
♣ Temel Reis ile ilgili Sunay Akın’ın bir yazısını da paylaşmak isterim:
Missisippi’nin zaten bulanık olan sularını yandan çarklı buharlı gemilerin iyice karıştırmaya başladığı 1800’lü yılların başında, nehir kenarında kurulan küçük bir kasabadır Chester. Gelin, o günlere gidelim ve bir barın kapısından içeri girelim…
Barı işleten Frank Fiegel, her sorunu kavgayla halletmeye çalıştığı için arkadaşlarının ‘rocky’ lakabını taktığı, çok çabuk sinirlenen ve ilk yumruğu atmakla övünen serseri ruhlu ama sevilen biridir.
Cılız bir yapıya sahip olan Fiegel, barına gelen müşterilerine Chester’ın ünlü kavga öykülerini de sanki olayları kendi yaşamış gibi büyük bir haz alarak anlatmaktadır. Kapının girişindeki masaya oturan, gözleriyle sürekli olarak buluşacağı arkadaşını sokakta arayan Dora Paskal, zayıf, uzun boylu, saçlarını sürekli olarak topuz yapan ve dönemin modasını yakından takip etmeye çalışan bir tezgâhtar kızdır. Onun hemen arkasındaki masada gazetesini okuyan Chester operası’nın müdürü Bill Schuchert ise öylesine şişmandır ki, görünüşü bir hamburgere benzemektedir.
Ispanakçılar heykelini dikti.
Aralarına sokulduğumuz bu üç karakteri aslında yalnızca siz değil, tüm dünya tanımaktadır: Frank Fiegel, Dora Paskal ve Bill Schuchert. biliyorum, bu adlar size hiç de tanıdık gelmemektedir. Bu üç insanı size daha iyi tanıtmak için Cleveland’daki bir sinemanın makine dairesinden içeri girelim: Beyazperdede oynayan filmin makaralarının dönerken çıkardığı gürültünün içinde, bir gaz lambasının ışığı altında kâğıta çizimler yapan makinist Elize Crisler Segar’dır. Genç adam, sabah erkenden kalkarak bir evi boyamış, oradan da bu ikinci işine gelmiştir.
Gece yarısından sonra da bir barda bateristlik yapacaktır. Tüm bu zorluklara çizerlik kursunun parasını kazanabilmek için katlanmaktadır.
Missisippi’nin kıyısındaki bir kasabada, ileride tüm dünyanın tanıdığı birer kahraman olacaklarından habersiz yaşayan bar sahibini, tezgâhtar kızı ve opera müdürünü bir araya getiren de Sigel’den başkası değildir. Siz onları, Sigel’in çizgi romanındaki adlarıyla tanırsınız: Popeye, Olive ve Wimpy. yani, türkçe adlarıyla Temel Reis, Safinaz ve Köftehor! Popeye’in Türkçe karşılığı ‘patlak göz’dür. Segar, bu karakteri ilk kez 1929’da yayımlanan Thimble Theather adlı çizgi romanda kullanır.
Bizim Temel Reis, gerçek adıyla Popeye, çizgi romanda ilk göründüğü karede ”siz denizci misiniz?” sorusuna şu yanıtı verir: “Yoksa beni kovboya mı benzettiniz?” sahi, bir de Temel Reis’in kız arkadaşı Safinaz’a âşık olan Kabasakal var, değil mi? hani, Temel Reis’in sürekli kavga ettiği ve sevilmeyen…
Ama Kabasakal’ın tarafını tutan biri de yok değildir! O, genç şiirin en özgün şairlerinden olan, zekice bulduğu imgeleri büyük bir incelikle dizeleştiren Göksel Bekmezci’dir. İşte, onun çocuk mevsimi adlı şiirinden bir bölüm: Temel Reis’i hiç sevmedim. Aklım karışırdı. Ispanak mı önemlidir, kavga etmek mi yoksa ıspanağın kavgadaki etkisi mi! Ve adı neden Temel’di? Karadenizli miydi? Karadenizli bir çizgi film kahramanı çocukluğuma büyük gelirdi.
Kabasakal’ın bütün suçu sakallarını kesecek – bir aşkı bir kalpten incelikleriyle yüzecek – jiletin üretilmemesi miydi? Neden Temel Reis’e onu dövme hakkı veriyordu! Ve neden ıspanak bir silah gibi çekiliyordu çocukluğuma Segar’ın kahramanlarından biri de ıspanaktır. Temel Reis, Kabasakal’ı sürekli olarak ıspanaktan aldığı kuvvetle pataklar. O dönemde ıspanak üreticileri ekonomik sıkıntı yaşarlarken imdatlarına Temel Reis yetişir.
Ispanakçılar, borçlarını ödemek düşüncesiyle 1937’de Popeye’in heykelini dikerler. 7 eylül 1996 tarihinde de 1940’ta ölen Frank Fiegel’in mezar taşına Popeye’in resmi konulur. Barında müşterilerine kavga öyküleri anlatan Fiegel’in doğum tarihi ise 1868’dir.
Doğumunun 140. yılında Fiegel’i, yani gerçek Temel Reis’i sevgiyle anıyoruz.