Sıkıntıya katlanmamızın ardındaki güdü, bizim insan olarak daha gelişmemizi, yaşantımızın daha tatmin edici ve doyum verici olmasını sağlıyorsa yararlıdır.
Bir seçeneğimiz olmadığını düşündüğümüz için bazı şeylere katlanırız ve kurban psikolojisine gireriz. Bu tarz bir sıkıntı uzun sürerse o zaman bizde de birtakım yoğun değişiklikler olur: Bezginlik, hayattan zevk alamama, depresyon gibi. Bazen de sıkıntıları kendimiz yaratırız. Kafamızda birtakım olumsuz olasılıklara, hayallere güç vererek kendimizi hoş olmayan ruh hâllerinde bulabiliriz.
İnsan yapısı gereği hazza çekilir, acı ve sıkıntıdan kaçar. Bize kolay gelen haz ve zevktir. Kolay geldiği için de çoğunlukla bu duyguları tadarak zamanımızı geçirmek isteriz. İnsan her ne kadar yapısı gereği kendisine sıkıntı verecek şeylerden kaçınsa da bazı motivasyonları ona sıkıntıya katlanma gücü verebilir. Bu motivasyonlar çok çeşitli olabilir. Örneğin çocukluğumuzda ve ilk gençliğimizde birtakım sıkıntılara katlanma sebebimiz, ailemiz ve arkadaş çevresi tarafından kabul görme, onaylanma ihtiyacı olabilir.
Kabul görme ve onaylanma güçlü ihtiyaçlar olduğu için sıkıntılara katlanacak gücü kendimizde bulabiliriz. Bu bir beceri kazanmak olabilir. Öyle ki o beceriyi kazanıncaya kadar zorluklara göğüs gererek uğraşmaya devam ederiz. Veya çok inandığımız bir mesele için. Kendi özgür irademizle çektiğimiz zorluğun ardında, daha iyi, güzel, anlamlı bir şeyi elde etme beklentisi vardır. Ayrıca insan farklı, hatta birbirine zıt ihtiyaçları olan bir varlık olduğundan durağanlıktan sıkılıp, değişiklik ve heyecan arzusuyla da zorlu durumları göze alabilir.
Bazen de başka bir seçeneğimiz olmadığını düşündüğümüz için bazı şeylere katlanırız.
O takdirde bir kurban psikolojisine gireriz. Bu tarz bir sıkıntı uzun sürerse o zaman bizde de birtakım yoğun değişiklikler olur: Bezginlik, hayattan zevk alamama, depresyon gibi. Bazen de sıkıntıları kendimiz yaratırız. Kafamızda birtakım olumsuz olasılıklara, hayallere güç vererek kendimizi hoş olmayan ruh hâllerinde bulabiliriz.
Bazen örneğin, sırf başka birilerinin onayını almak için sıkıntı çekmenin gayet anlamsız bir şey olduğunu fark ederek bir daha bu tarz eylem ve durumlardan uzak durmaya karar verebiliriz. Her tür sıkıntıyı ille de kaçınılması gereken bir şey gibi algılamaya başlayabiliriz ki bu durum sınırlarımızı iyi bildiğimiz konfor alanlarında hapis kalmamıza yol açar. Sıkıntıya katlanmamızın ardındaki güdü, bizim insan olarak daha gelişmemizi, yaşantımızın daha tatmin edici ve doyum verici olmasını sağlıyorsa yararlıdır.
Önemli olan, sıkıntı çekmenin anlamlı ve anlamsız olduğu durumlar arasındaki farkı iyi idrak edebilmektir. Bu biraz da yıllar içinde tecrübeyle kazanılabilecek bir beceri. Yaş aldıkça bazı gerçekleri zamanla daha iyi görmek gibi bir avantajın yanında, güvenli, rahat bir yaşama gömülüp kalma riskindeki artışı, gençlik yıllarının cesaretini ve umudunu çokça kaybetmeden dengeleyebilmek de önemli. Gençlik yıllarındaki motivasyonumuz çoğu zaman başkalarının onayını almak olsa da zorluklara göğüs gererek sınırlarımızı aşmamız daha kolaydır. Daha doğrusu kendimize derin sınırlar belirlememişizdir, Bu daha çok yıllar içerisinde oluşur.
Sonucunda kendimizi aşabileceğimiz, elimizi kolumuzu bağlayan bir korkuyu alt ederken yaşadığımız sıkıntı yararlıdır.
Yıllar içinde edindiğimiz birtakım ön yargılar olumsuz düşünceleri dönüştürürken yaşadığımız güçlükler yararlıdır. Ancak bazı sıkıntılar da örneğin bizim yaptıklarımızdan bazı kişilerin bir şeyler kazandığı, bizim emeğimizin karşılığını alamadığımız, sömürüldüğümüz durumlarda yaşanabilir. O takdirde bu sıkıntının kuşkusuz bize bir faydası yoktur. Veya daha geniş bir açıdan bakacak olursak, tek faydası faydasının olmadığını anlamamız olabilir.
Sıkıntıya bilinçli olarak katlanmak ise belli bir irade gücü ve kararlılık gerektirir. Kısacası sıkıntı çekmek ne olursa olsun her halükarda kaçınılacak bir olgu değildir, bizim sınırlarımızı aşmamızı, daha gelişkin bir insan olmamızı, kendi benliğimize daha uygun bir yaşam sürmemizi sağlayabilir.