Beşeriyet Sonu: Arifler bilgeler çağı

Muhyiddin İbn-i Arabi eserlerinde, kendi çağından, günümüz zamanına bir bakış ile, henüz yaşamaya başladığımız Kova çağı olarak adlandırılan Yeni Çağ’ın, kadim bilgilerde “Yüce Yıl” olarak geçen “Arifler/Bilgeler Çağı” olduğunu üstü kapalı olarak aktarmıştır. Zamanında anlaşılamayan bilge insan Arabi, birçok çevrelerce de hala anlaşılamamıştır.

Beşeriyet Sonu: Arifler Bilgeler Çağı

İlahi Düzen, takvim-i değil, Takdir-i dir.

Herkes kendi değerinde ve öz’ünün kıymetinde uyanmalıdır. Kimse, ötekinden daha değerli, kıymetli, üstün ve ışıklı değildir.

Dünyanın kozmosta 26 bin yıllık dönüşü tamamlanmak üzeredir. Bir devrenin bitişi ve yeni bir devrenin başlangıcı kadim bilgilerde “Yüce Yıl” olarak adlandırılmıştır. Devre bitişleri ve yeni devrenin başlangıcı, fiziksel değişimlere de yol açar. Fiziksel değişimler yanı sıra, insanların anlayışları üzerinde de manevi değişimler yaşanacaktır. Mayaların “Zamanın Sonu”, Zerdüştlerin Zen Avesta’da “Dünya Çağları”, Çinlilerin “Büyük Yıl”, Hintlilerin “Kali Yuga”, bir devrin bitişi, diğer bir devrin başlangıcına verdikleri adlardan bazılarına örneklerdir. Ezoterizm envolüsyon ve evolüsyon yani insanlığın kademeli aşağı inişi ve sonra tekrar çıkışı sembolleştirmişlerdir.


Gafletten örtüyü çek üzerinden gayrı, Himmet gömleği ile kuşan!

Dinler ise, kıyamet kelimesi ile bu olayı sembolleştirmişlerdir. Tüm bu oluşumların altında yatan; hakikat bilgilerini işaret eden sembolik ve üstü örtülü ifadelerin son bulması ve her şeyin açık, ayan beyan olunduğu “açık bilgilerin” aktarılacağı zamandır. İnsanlar yaşarken uyurlar ancak öldüklerinde uyanırlar. İşte kıyam etmek yani ayağa kalkmak, uyanmak anlamına gelen “toplu uyanış” ya da “büyük uyanış”, sırların ortaya çıkacağı ve Hakikat bilgisinin insanlığa verileceği gündür. Dinlerde bu “sur”a üfürülme olarak nitelendirilir.

Oysa evvelden ezele kadar her an, sura üflenmiştir. Bu safhada, dünya tarihi içerisinde belli azınlıklarda uyanışlar gerçekleşmiştir. Sura üflenen Hakikat bilgisi, arştan arza kadar inen ve insana emanet olarak verilen cüzi ruh parçası ile insanlara aktarılmıştır. Ancak bunu sadece “kalbi olanlar”, işitebilenler ve kalp gözü açık, gönül sahipleri duyabilmişlerdir. Uyanışlar tek tük gerçekleşse de, toplu uyanış için “kıyamet günü” adı verilen, bilgilerin apaçık hâle geleceği bir zamandır. Kur-an’ı Kerimde “Hüküm Günü” olarak bildirilen, sırların ortadan kalkacağı ve her şeyin bir güneş gibi aydınlanacağı gündür. Üstü kapalı hiçbir şeyin kalmayacağı gündür.

İnsan, kendi sonsuz yaşam alanından alınmış, çevrilerek aşağıların aşağısı olan, dünya denilen kısıtlı ve dar bir zemine, tek başınalığa ve yalnızlığa terk edilmiştir.

İbn-i Arabi, kendi zamanında bu açık ifadeleri eserlerinde yeterince aktarmıştır. Fakat anlaşılamamıştır. Zaten “beni anlamayan okumasın” demiştir. Çünkü verdiği bilgiler ve eserlerinde aktardığı ilham bilgiler, kalb sahiplerinin anlayabileceği ve yorumlayabileceği türden bilgiler içermektedir.

Gizli bilgi yoktur. İnsanların anlayışlarına uygun bilgiler vardır. Her devirde, gizli bilgiler apaçık biçimde sembolleştirerek aktarılmıştır. Bunu anlayanlar ise yine gönül sahipleri olmuştur. Muhyiddin Arabi’nin “Arif bir itikad ile kayıdlı değildir” sözünün asıl anlamı gelecekte ortaya çıkacak bir insanlık realitesine aittir. Bu realite kozmik-ilahi bilgilerin sembollerle değil apaçık olarak insanlar tarafından alınıp verilmesiyle ilgilidir. Böyle bir insanlık realitesi bir zamanlar yeryüzünde mevcut olmuştur.

Beklenti, bekleyenler için.

Hayal, geçmişe gömülenler için.

Senin farkın inşa’ların olsun.


Hakikad Sen’in belirlediğindir.

Mitolojilerde, dinlerde geçen cennetten kovuluş hikayesi bunu anlatır. Oradaki cennet bir zamanlar yeryüzünde yaşanan mükemmeliyet devrinin ifadesidir. Ezoterizm bu yaşanan devreye Altın Çağ adını vermiş ve Mu uygarlığının yaşadığı dönem olarak tanımlamıştır.

Ezoterizmde Mu dini diye bir tabir vardır ancak gerçekte bu Mu öğretisidir; yani bilgilerin apaçık tarzda aktarıldığı bilgi sistemidir. Bu sistemde sembolizm yoktur. Sembolizm Mu ve Atlantisten sonra başlayan bizim devremiz insanılığının yaşadığı realite içinde ortaya çıkmış bir sistemdir. Bu sistemin içinde bulunan mitolojiler ve dinler sembolizm kullanmak suretiyle kozmik-ilahi bilgileri kuşaktan kuşağa aktarma yolunu seçmişlerdir.

İlahi İrade, o kadar çok yönlü’ki, bizim algımız en fazla iki tarafı da keskin olan “zıdlık prensibi” olan düalite kavramı. Ama O’nun Şuur Alanı sonsuz kenarlı.
Ben gören gözlerimi kör ettim. Hayır ve şerri bir gördüm gönül gözümle.
O sonsuz kenarın hangi tarafındaysam, tüm ruhumla tam oradayım.

Beşeriyetin, cahiliyetin sonu, alimlerin ve bilgelerin çağı olan bilgi çağı başlamıştır. Bu yüzden beşer için gerekli olan itikad, yeni çağda yerini bilgi ile hareket eden, kendi hakikatine ulaşan ve ulaştığı bilgileri yeryüzünde, bedende, tatbik eden insanlar olarak gösterecektir.

Zorluk nasıl ki kolaylıkla beraber ise, cehalet ile bilgelik de beraberdir. Bu yüzden bu çağ cehalet görünümünde, lakin öyle bilgeler zuhur edecek ki, onlar Çağı taşıyanlar olacak. Herşey zıddı ile kaimdir.

Cehalet varsa bilgelik zuhur etmek üzere AN’ı kolluyordur.

Bilgelik gücümüz, İman kılıcımız, Edeb kalkanımız olsun.


(Fotoğraf: Kevser Yeşiltaş / Habib-i Neccar Dağları’ndan Dolunay/Antakya)

Mavinin Adı Ne? İnsan: Nazmi Nalbant


Kevser Yeşiltaş
1971 İzmir doğumlu. Uluslararası Flexo Baskı tesisleri bünyesinde çalışan bir fabrikada Grafik, Reproduksiyon ve Cyreel Üretim Müdürü. 23 yıldır halen Grafik Tasarım ve Renk Ayrım Uzmanlığı mesleğine devam ediyor. Eylül 2009'dan bu yana İndigo Dergisi'nde yazarlık yapıyor. Mayıs 2010'dan bu yana da sinirotesi.com'da kitap yazarlığı yapıyor. http://kevseryesiltas.com kendi sitesinden ziyaret edebilirsiniz.. Yayımlanmış kitapları: Kuantum Gizli Öğretisi (Ağustos 2010) En'el Hakk Gizli Öğretisi "Hallac-ı el Mansur" (Mayıs 2011) Batıni Mevlana (Eylül 2011) Işık Eri Haci Bektaş Veli (Ocak 2012) Arif İçin Din Yoktur Muhyiddin İbn-i Arabi (Temmuz 2012)