Hepimiz hayal kurarız. Peki, neden hayal kurarız? Olmasını istediğimiz, yapmak istediğimiz şeyler vardır. Hayallerimiz, gelecek bir zamanda olabilecek şeylerdir… Geçmişi de düşünürüz sık sık. Ancak geçmiş, yaşanmış ve bitmiş olduğu için biz geçmişi düşlemez, düşünürüz sadece. Peki hayallerimiz bilincimizin bir uzantısı olabilir mi?
Belki şöyle de bakabiliriz: Geleceği hayal ederek gelecekten bugüne olmasını istediğimiz şeyleri çekebiliriz, yani getirebiliriz! Ya da “bize gelen istekler, acaba gelecekten geliyor olabilir mi?”
Geçmişimize gidebiliyorsak herhangi bir olay, bugün olmuş kadar bizi etkileyebiliyorsa veya üzüyor, sevindiriyor, gülümsetebiliyorsa, şu ana da etki ediyor olabilir. Geçmişte yaşanan bir olayı, geçmişe tekrar tekrar giderek, ya da o anı, bu ana getirerek bugün olmuş gibi hissedebiliyorsak değiştirebilir, affedebilir, şifalandırabiliriz.
Aslında birçoğumuz bunu fark etmeden yaparız. Bunu yaptığımız her seferinde geçmişimizden de özgürleşmiş oluruz. Yani geçmişe, şu içinde bulunduğumuz andan etki edebiliriz.
Hayallerimiz bilincimizin bir uzantısı mı?
Geçmiş hatıralar beynimizde arşivlenmiş bir sistem sayesinde ve biz kullanmak istediğimiz takdirde kullanılmak üzere bekler gibidir. Ve biz istediğimiz her an, o arşivi kullanırız. Geçmişi bir kenara bırakıp geleceği düşünecek olursak; sınırlandırılmış bir düşünce yapısındaki beyni özgür bırakalım bakalım ne olacak? O şöyle diyebilir; ” Öyleyse acaba hayallerimiz ve gelecekte olabilecek olan her şey bir başka şekilde ve sistemde beklemede ya da yaşanıyor olabilir mi? Yani biz neyi seçersek o seçimin geleceği…”
Seçtiğimiz ve yaşadığımız her şey, bizim bilinç düzeyimizdeki oluşumlardır diyebilir miyiz?”
Evde oturduğumuzu ve bir süre sonra düşünmeye başladığımızı varsayalım… Ne yaparız?
Ya geçmişte olan bir ana, ‘bu 5 dakika öncesi bile olabilir’, gideriz veya geleceği düşünürüz. Yani düşleriz. Hayal kurmaya başlarız. Peki, gelecekten şu ana istediğimiz her şeyi getirebilir miyiz?
Bilincimizde bu ışık yanmışsa ve bize hayallerimizi sınırsız düşleyebileceğimizi, ne düşlersek onu yaratabileceğimizi, ne düşünüyorsak o olabileceğimizi, geleceğimizi bugünkü hayallerimizin oluşturabileceğini pekala düşünmek mümkün.
İnsan düşleyebildiği oranda genişler… Ne kadar büyük hayaller düşleyebiliyorsak “kendimizle de o kadar bağlantıdayız” diyebiliriz. Ne düşünüyorsak oyuz! O halde düşlerimizdeki bizi bulmaya ne dersiniz? Düşlerimizi uyandırmaya…
Belki şöyle de bakabiliriz; geleceği hayal ederek, gelecekten bugüne olmasını istediğimiz şeyleri çekebiliriz, yani getirebiliriz! Ya da “bize gelen istekler, acaba gelecek dediğimiz bir zamandan geliyor olabilir mi?”
‘Zaman’ı bilinen ve şu anda çok konuşulan, düz bir zaman çizgisi içinde görmeyip de daha geniş, dairesel düşlesek…
Peki ya zaman olmadığını düşlesek… Her şeyin ‘an‘da yaratıldığını düşlesek?
Hayal kurarken önceden bildiğimiz her şey bizi etkileyebilir, kendimizi sınırlandırabiliriz veya sınırsız düşünmeyi seçebiliriz. Mucize bu noktada kendini gösterir! Geçmişte pek çok dahi, sınırsız hayaller kurarak ve olmayanı düşleyerek bulmuşlardır buluşlarını. Düşüncelerimiz, duygularımızı oluşturuyor. Ve duygularımız, eylemlere yansıyor. Ve böylelikle yaşamımızı, ailemiz, bulunduğumuz çevre ve ülke, dünya en sonra da evren oluşturuyor. O zaman biz bilinçli seçimlerimizle bir bebek gibi masum olabiliriz ve harika düşler kurarak cenneti yaratabiliriz. Dünyamızı, evrenimizi değiştirebiliyorsak kaderimizi de ona göre yaşayabiliriz. Neyi seçersek, onun kaderini…
Yaşamımız boyunca karşılaştığımız insanlar, kurduğumuz ilişkiler, olduğunu düşündüğümüz çevremiz, bizim seçimlerimiz sonucunda oluşan bilinç düzeyimizin enerji boyutlarıdır.
Bizler yaratım gücüyüz, yaratıcının kendisiyiz ve yaratım biziz. Ve tüm insanlığa bu yaratıcılık verilmiş. Beynimizin henüz o kadar az bir kısmını kullanıyoruz ki… Bize gelen bilgi ya da diğer duyu dışı algılamalar, beynimizdeki bilinç açılımı nedeniyle henüz işlevde olmayan karanlık yanından da geliyor olabilir… Belki de zaman, bilinçlendikçe hiç kalmayacak! Hayal ettiklerimiz bilincimizin gelişimiyle farklılık göstermektedir. Olmasını istediğimiz her şeyi hayal edebiliriz ve yaratabiliriz. Bu da seçtiğimiz anda ray değiştiren tren örneği gibidir. Bize sadece seçmek kalmıştır!
Ve bu büyük güç, içimizdeki ufacık bir bilinç sıçramasıyla evreni değiştirebilecek güce sahiptir. Yaratanın bize verdiği bu gücü en iyi şekilde kullanmak, bizim seçimimiz. Biz bu seçim gücüne ve bilincine sahip olmayı seçebiliriz Ya da bize verilen kader bu düşüncesiyle yaşamayı seçerek, kendi küçük dünyamızda uyumaya devam edebiliriz… Olumsuz düşüncelerle hayatımızı tıkamak yerine, bilinçli hayallerle geleceğimizi en iyi şekilde yaratmayı düşleyebiliriz.