Bir rüyanın içinde rüyaya uyanmak

Arzu gönülden ise her kapı açılır. Mucize sandığın olmazları olduran, açılmaz kapıları açtıran içindeki saf arzudur der içindeki ses…

Bir rüyanın içinde rüyaya uyanmak

Bir gece vakti… Mevlana’nın bahçesinde yürüyen bir Mevlana… Kime doğru yürüyor. Sevinç var içinde… Sakin adımlar içinde yürüyor ama gülücükleri karşısındakini çoktan kucaklamış, gönlü çoktan onunla kucaklaşmış.

Bahçe duvarının dışında rüyayı gören öylece durmuş dışarıdan o bahçenin içinde Mevlana ve yanında yüzünü göremediği kol kola yürüdüğü kişiyi izliyor. Aynı rüyayı bir çok kez görüyor. O bahçede gündüz vakti çok zaman geçiriyor ama sanki ay yüzlü ay ışığında yürümeli…


Kim o bahçede Hz. Mevlana ile yürüyen, kim onu bu kadar güzel güldüren… Ne güzeldir onların kol kola ahenkle yürümelerine dışarıdan tanık olabilmek…

Genç adam sürekli aynı rüyayı görüyor. Konya’ya gitmeliyim diyor. Her şeyi planlıyor ama akış bu ya plan yapmakla oyunun içine dalınmıyor. Dünyevi deneyimlere çekiliyor bir anda ama her şey öyle hızla ve kolayca yoluna giriyor ki genç adam yollara düşüyor. Konya’ya ulaştığında müze kapalı olmalı.

Yarabbim her işimi kolayladın. Pirime gelmeyi nasip eyledin ama ben onu ziyarete şu anda gidemiyorum. Kapalı bu saatte diyor. Bir bakıyor ki tüm kapılar açık. Nasıl olur? Belki de kutlamalardan açık kim bilir. Bir önemi de yok. O an onun için eşzamanlılıktır. Onun gönül arzusuna kapı açılmıştır.

Arzu gönülden ise her kapı açılır. Mucize sandığın olmazları olduran, açılmaz kapıları açtıran içindeki saf arzudur der içindeki ses… Sevinçle içeri girer, bir vakit oturur tenhada sohbet eder. Her zaman gittiği bahçede akşam vakti hep hayal ettiği gibi yürümek aklına bile gelmez. Bahçe kapısından çıkar çıkmaz tüm kapılar kapanıverir.

Ertesi akşam dost sohbetleri dönüşü rüyasında gördüğü sütunun önünde öylece durmayı arzular. Bahçeyi izlemek, izlerken orada kendini yürür bulmak…Bir melek belirir ardında. Gel der seni biriyle tanıştırmalıyım. Genç delikanlı, insan görünümündeki bu kişinin melek olduğunu içinde şüphesiz bilmektedir ve hiç sorgulamaz.

Teslim olur çıkacağı yolculuğa… Tanıştırıldığı kişi gizemlidir. Ona ondan konuşmaktadır. Genç delikanlı rüyasını anlatır. Gel der gizemli ama bir o kadar mütevazi olan dost. Onu bir yere götürür.Huzuruna çıkmak istiyorsan önce burada durup destur al, dua et der. O an gökten nur yağar bulundukları yere…


Sonra üçü birlikte genç delikanlının her zaman durduğu sütunun önüne giderler. O sırada içeriden bir araba çıkmak ister ve tam o anda kapı açılır. Sadece bahçede dolaşıp çıkacağız. Bize izin verin derler. Niyette ve arzunda samimi olunca müsaade edilir.

Bahçede yürürler. Üçü birbirine sarılıp kucaklaşırlar. Bir kez o bahçeye girince insan suretinde gördüğü herkes bir oluverir. Kevser de birdir, Süleyman da…Serdar da birdir, Ali de… Şule de birdir Mesut da…Melek de birdir Mustafa da…

Tek bir sonsuz anın içinde perde aralanır, her gördüğü suret bire dönüşür. Dönüşümü sükunetle izledikten sonra usulca çıkarlar bahçeden…Mevsimine göre güllerin, mevsimine göre lalelerin bahçesinden…

mevlana lale

Andan İçeru grubunun bir şarkısı vardır. Sözleri Tuncay Korkmaz’ a aittir.Bu yolu melekler açıyor yürümez misin yürü ey can der sözlerinde… Bu genç cana da ‘Melek’ adeta yolları açar ve tüm kalbi hayallerine dokunur.

Bir yolculuğa çıkacağız hazır ol der. Sonra bir anda yok oluverir. Anlayamaz genç adam…Bekler. Ta ki beklediğini beklemeyi unutana kadar… Nedenini sormak yakışmaz ona, o sadece kıymet bilmenin önemi bilir. Öylece sever, öylece şükreder, öylece…

Öylece, sessizce rüyasını görürken bir anda uyanıverir. Bakar ki yatağında… Kendisiyle baş başa…Kendisi yanı başında, aslında hala uykuda…

Bir rüyadan başka bir rüyaya uyanıverir. Gider ve müzik açar. Gönül Aşk Diline Sır Olmuş Susuyor çalmaktadır. Gülümser ve işaretleri takip etmeye karar verir. Bu yazıyı okuyan herkesi bir yolculuğa davet eder. Onun duyduğu müziği duymaya, işaretleri takip etmeye, çağrıya katılmaya var mısınız?


O halde içinizdeki ayna sevgiyle yansısın…

Ruhsal coğrafyanıza yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?


 

Funda Doğan
11.11.1977 tarihinde dünyaya geldi. Başkent Üniversitesi Turizm İşletme mezunu olan yazar; 1999 yılında tanıştığı Reiki enerjisinin onda açtığı açılımlarla daha sonra pek çok öğretiyi yaşamına geçirmiştir. Ayurveda, EFT, NLP gibi öğretileri ve Dünya adındaki oğluyla yolculuklarının sentezini bir kitap altında toplamaktadır. 2012 yılından beri, daha çok ebeveynleri hedef aldığı 'İçimdeki Ayna' adlı eğitimlerini vermektedir. Müziğe olan tutkusu da yazmaya olan tutkusu kadar güçlüdür.