Konuşma ve işitme engelli gençlerin bulaştığı şiddet olaylarını ele alan Kabile; diyalog ve altyazı kullanmayıp işaret dili kullanması sebebiyle sezonun iddialı yapımlarından.
[divider]
PLEMYA / THE TRIBE / KABİLE
YÖNETMEN: Miroslav Slaboshpitsky
SENARYO: Miroslav Slaboshpitsky
YAPIMCI: Miroslav Slaboshpitsky
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Valentyn Vasyanovych
YAPIM YILI: 2014
ÜLKE: Ukrayna
OYUNCULAR: Grigoriy Fesenko, Yana Novikova, Rosa Babiy, Alexander Dsiadevich, Yaroslav Biletskiy, Ivan Tishko, Alexander Osadchiy, Alexander Sidelnikov
[divider]
Konuşma ve işitme engelli Sergey; konuşma ve işitme engelli öğrencilerin bulunduğu okula kaydolur.
Okulda öğrenciler arasında katı bir hiyerarşik düzen vardır. Sergey, zamanla bu hiyerarşik düzenin aktörlerinden biri olur. Okuldan birine âşık olması, kurulu hiyerarşik düzenin zarar görmesine yol açar.
Kabile, bugüne kadar çekmiş olduğu kısa filmlerle kendine hatırı sayılır hayran kitlesi edinen Miroslav Slaboshpitsky’nin ilk uzun metraj filmi. Slaboshpitsky yatılı bir okul üzerinden şiddet ve ilkellikle Ukrayna’daki toplumsal travmaya dikkat çekiyor. Tam da bu noktada Kabile ve Andrey Zvyagintsev’in Leviathan (2014) filminin birbirini tamamladığı söylenebilir. Leviathan’da bir başka toplumsal travma; devlet ve din kurumlarının yozlaşması konusunu gözler önüne seriliyordu.
Slaboshpitsky, ergen yaşta kişiliği oturmamış çocukların caniye dönüşme sürecini ele alırken zor bir işe girişmiş: Filmdeki her karakter işaret diliyle konuşuyor. Bu sessiz anlatım dili, görüntü sanatı olan sinema için yerinde bir hamle. Peki, Slaboshpitsky bu denemesinin ötesine geçebiliyor mu? Kabile, en büyük sorununu bu konuda yaşıyor.
Okul içi ve okul dışındaki hikâyelerle Slaboshpitsky iyi bir senaryoya imza atıyor. Fakat sinemada iyi senaryo yeterli değildir. Slaboshpitsky’nin neden deneme ötesine geçemediği konusuna dönecek olursak; yönetmen iyi senaryoya sahip olsa bile kâğıt üstünde gerçekleştiremeyeceği atmosferi çekim esnasında gerçekleştirmek durumundadır. Soğuk renklerin ağırlıkta olması, kirli mekân seçimleriyle bu atmosfer ya da gerçeklik duygusu belli ölçüde yaratılıyor. Oyunculuklar ise bu gerçeklik duygusunu baltalıyor. Bazı oyuncular özellikle kameraya oynadığını belli edercesine işaret dilini abartılı kullanıyor. İşaret dilinin sık ve abartılı kullanımı diyalogsuz film iddiasını çürütmüş oluyor. Bir izleyici olarak sessiz film değil de sanki Woody Allen filmleri gibi bol diyalog barındıran bir film izlediğime dair hissiyat bende ağır bastı.
Gerçeklik duygusuna zarar veren bir diğer nokta ise; kalabalık halinde yürüyen gençlerin kameraya poz atarcasına yaptıkları artistik yürüyüşler. West Side Story (1961) müzikalinde de kalabalık grupların bu şekilde artistik poz atma yürüyüşleri mevcut. Kabile’de bu yürüyüşler fazla olunca West Side Story’deki gibi yürüyüşlerin sonunda dans edecekler beklentisine girmedim değil.
Her sahne tek plandan oluşuyor. Tek plan üstüne kafa yoran, şu an üzerinde çalıştığım sinema projem hayata geçtiği takdirde her sahneyi tek plan çekme arzusunda olan biri olarak bu konunun üzerinde durmam kaçınılmaz. Senaryoma danışman olan hocamla, senaryo aşamasında ele aldığımız konuların başında tek plan geliyor. Hocam benden filmimi neden tek plan çekmek istediğim üzerine düşünmemi istemişti. Çünkü tek planı sevmek yeterli bir sebep değil. Senaryomdaki başkarakterin ilgi alanı, tek plan kullanmamın başlıca sebebidir. Bunun haricinde önemli bir sebep de, tek planın yarattığı gerçeklik duygusu. Muhtemelen Slaboshpitsky de gerçeklik duygusu yönünden tek planı tercih ediyor. Fakat tek planı kullanma şekli bu gerçekliğe zarar veriyor. Sergey’in okula ilk gelişi ve okulun arka kapısına kadar yürüdüğü sahnede steadicam “Ben buradayım” diye bas bas bağırıyor. Oysa varlığını unutturması gerekir. Béla Tarr, filmlerinde tek planı o kadar doğru kullanır ki filmi çeken ekibin varlığı bile asla hissedilmez.
Sergey’in arka kapıya gelmesinin hemen sonrasında, kameranın kapıdan içeri tek planda geçişindeki montaj mucizesi de çok belirgin. Michelangelo Antonioni’nin Professione: Reporter (1975) filminin son sahnesinde yedi dakikalık tek planla çekilmiş bir sahne var: Kamera, Jack Nicholson’un bulunduğu odada pencerenin demir parmaklıklarından dışarı sızar. Bu dışarıya sızış anının gerçek ya da montaj olup olmadığı 2000’li yıllarda bile izleyiciler tarafından fark edilemiyor. Bu, Antonioni’nin tek planı doğru kullandığının göstergesidir. Antonioni, American Cinematographer’a 1976’da verdiği röportajda söz konusu çekimin tamamen gerçek ve 11 gününe mal olduğunu en ince detayına kadar anlatmıştır. [1]
Kabile olumlu ve olumsuz özellikleriyle görülmeyi hak ediyor. Boyhood (2014) filmi gibi içinde barındırdığı deneme nedeniyle sezonun sinema olaylarındandır. Sezonun sinema filmi değildir. Boyhood gibi o denemenin ötesine geçemediği, sadece o deneme yüzünden aldığı övgülerle de sezonun abartılarındandır.
KAYNAKÇA:
[1] Michelangelo Antonioni – Bert Cardullo (Agora Kitaplığı) sayfa: 170-172
Fragman