Ankara’da neler oluyor? Neden YPG?

Nasıl oluyor da Suriye’den çıkan bir terörist, ülkenin en batı illerinden birine kadar ilerliyor, bunun yanında devlet kurumlarının hepsinin ortak noktası sayılabilecek bir yerde bu kadar büyük bir bombayı patlatıyor? Neden YPG?

Ankara'da Neler Oluyor? Neden YPG?

Nereden başlamalı? Karşımıza çıkan, sonunun nereye varacağını bilmediğimiz bir sorun ile baş başa kaldığımızda hangi yöntem veya hangi hislerle ona yanaşmalı? Öncelikle hangi soruları sormalı? Evet, bir sorunu çözebilmek için birinci madde o soruna karşı yönettiğin sorulardır. Ama soru sormanın da kendi içinde bir üslubu bir kaidesi vardır. Bunun için öncelikle öğrenmek istediğin bilgiye, almak istediğin cevaba hizmet eden soruyu hazırlamalı ve muhatabına sormalısın.

Malumunuz üzere Ankara’da geçen akşam bir bomba daha patladı. Bir bomba daha diyoruz zira bundan aylar önce son yapılan seçimin arifesinde Ankara’da miting yapılacak olan bir meydanda bir bomba daha patlamıştı. Bu bomba ve yaptığı hasar ile Türkiye’de gerçekleşen en büyük terör olaylarından biri olarak kabul edilmişti. Hatırlayanlar vardır, hatırlayanlar vardır diyorum yanlış anlamasın kimseyi unutkanlıkla ya da hafıza kaybıyla suçlamıyorum ama malum ülkemiz gündemin en hızlı ve en çok değişen ülkelerden biri ve halkımızın çabuk unutan ve eskiye çabuk sırt çeviren halklardan biri olduğu için böyle söylüyorum. O bombanın etkilemek istediği kitle bir grup komünist, sosyalist ve bazı Kürt gruplardı. Bugün ise patlayan bombanın muhatabı TSK mensupları oldu. Yani askerimiz ve askeriye bünyesinde çalışan memurlar, bunun yanında o sırada bombanın etki alanında olan sivil vatandaşlarımız da oldu.


Dün IŞİD, bugün YPG

İlk bomba patladığı zaman uzun süre konuşulsa da ertesinde gelen seçimlerden dolayı, etkisi beklenenden daha kısa sürdü. O zaman bombanın faili IŞİD çıkmıştı. Şimdiyse bombanın faili YPG… Daha doğrusu her iki bomba için yetkili mercilerin kamuoyuna duyurduğu bilgiler bu yönde. İlk bombanın ahirinde en çok konuşulan konulardan biri IŞİD’in Ankara’ya kadar nasıl gidebildiği, bu terör örgütü mensuplarının doğunun en ücra köşesinden batının en ücra köşesine nasıl bu kadar kolay bir şekilde ulaşabildikleri; bu ulaşım ve bombanın hazırlık sürecinde MİT yetkililerinin neler yaptıkları, daha doğrusu yapmadıkları konuşulmuştu.

Yalnız sanıyorum o dönem bombacıların bulunması sonucu belki direkt bombadan etkilenenlerin değil ama olayı sadece haber izlemekle seyreden halkın içine su serpilmiş ve olay unutulmuştu. Şimdiyse Ankara’da bir kez daha bir bomba patladı. Bu bombanın bu kez etki alanı devlete mensup kişiler oldu. Bombayı koyanın ise YPG terör örgütünün elemanları olduğu söylendi. Şimdi burada bir soru daha akla geliyor. İlk bombada sorulan ama gündem değişikliğinden dolayı cevapsız kalsa da üzerinde durulmayan o soru geliyor.

“Nasıl oluyor da Suriye’den çıkan bir terörist, ülkenin en batı illerinden birine kadar ilerliyor, bunun yanında devlet kurumlarının hepsinin ortak noktası sayılabilecek bir yerde bu kadar büyük bir bombayı patlatıyor?”

Bir ya da bir grup adam bunu yaparken binlerce çalışanı olan MİT ne yapıyor, nelerin peşinde geziyor ya da ne yapmıyor? İşin diğer garip tarafı ise hatırlarsanız o zaman IŞİD ve bu terör örgütünün ülkemiz üzerinde doğurabileceği sıkıntılar konuşulurken, bunun yanında o dönem IŞİD’in Suriye’deki Kürt bölgelerine yaptığı saldırılar konuşuluyor bu olguların gölgesi altında. Türkiye’nin Suriye’ye girip girmeyeceği masaya yatırılıyordu. Üstüne gelen ilk bomba bu tartışmaların üzerine tuz biber ekmişti.

Neden YPG?

İlk bombaya dair şunlar konuşulabilir: İçeriden ya da özellikle dışarıdan biri ya da birileri ülke olarak bizim gerçekten Suriye’ye girmemizi istediği için bu saldırı ile bizi ateşin içine çekmeye çalışmış olabilir. Yahut aslında bu bomba Türkiye’nin Suriye’ye girmesini engellemek için gözdağı verilmesi amacı taşıyor olabilir. Her iki durumda da ülke stratejisi olarak önemli derecede değerlendirilmesi gereken konular.

Şimdi gelelim ikinci bombaya. Bu bombalama olayı da Türkiye’nin bu kez YPG belasına yönelik olarak Suriye’ye girip girmeme arasında düşündüğü bir vakitte yine ülkenin başkentinde patladı. Buradan da bizim karşımıza ilk bombadaki gibi basit iki sonuç çıkıyor: Bunlar içeriden ya da dışarıdan olabilir, zira savaş iki yönlüdür. Yani savaş esnasında daima bir kaybedenler bir de kazanlar vardır. Bu sebeple savaşın olmasını istemeyen kadar isteyen bazıları da mevcuttur. İşte şimdi bu açıdan bakıldığında “YPG bu bombalamayla Türkiye’ye saldırdı” doğrultusunda YPG için Suriye’ye girmemiz istenmiş olabilir. Bu şekilde bunu planlayan teröristler tarafından bazı engellerin kaldırılması planlanmış olabilir. Bunun yanında bu şekilde Suriye’ye girip girmemeyi düşünen Türkiye’ye bazıları tarafından gözdağı verilmek istenmiş olabilir.

Burada şunu belirtmek isterim ki YPG bizle uğraşmak isteseydi sanırım bunu bu şekilde bomba patlatarak yapmazdı. Sınırın gerisinde Türkiye ile çatışmak varken bu şekilde yapması pek mantıklı gelmiyor. Zira iki şekilde de alacağı cevap aynı. Bomba da patlatsa onlarla sınırda savaşılacak; sınırdan ateş etse de yine onlara sınırda savaşılacak. Ben daha çok bu bombayı bizi savaşa sürüklemek isteyen başkaları tarafından patlatıldığını ve bu şekilde bizi savaşa sokmaya çalışıldığını düşünüyorum. Zira maksat Türkiye’nin savaşa girmesi değil. Şunu bir düşünün Türkiye savaşa girerse bu bizden başka kimlere yarar? Hangi ülkeler bu bahane ile kendilerinde bazı yapacakları fiiller için haklı sebep görürler? Ya da biz girdiğimiz için açılan kapı vasıtasıyla kimler daha oraya girer ve biz elimizi kirletirken onlar ceplerini doldurur?

Suriye, Kürt devleti kurulması planının bel kemiği

Belki Cumhuriyet kadar eski bir söylem, doğuda bizim içimizden başlanarak Irak ve Suriye’yi kapsayan, sonrasında İran’ın da dahil edilmesi düşünülen bir Kürt devletinin kurulması planı var. Ve ister inanın ister inanmayın Arap Baharı denen çakma bahardan beri bu plan uygulamaya konuldu. Suriye bu planın bel kemiği. Orada istediklerini elde ederlerse, çok değil, kısa bir süre sonra bu Kürt devleti hayal olmaktan efsane olmaktan çıkabilir.


Gerek Rusya’nın Çin tarafından yalnız bırakılması, gerek İran’a koyulan ambargonun bu süreç içerisinde kaldırılması boşuna değil. Ve sınırlarımızın gerisinde aslında korkulan konu Şii Müslümanlığı değil, daha çok Sünni İslam. Zira dış kuvvetler bazında Şiiler düşman değil, daha çok anlaşılabilecek ve yola getirilebilecekken; Sünniler bunun tam tersi, düşman ve istedikleri önünde engel olarak görülüyor. Tarihte bunu ispatlar nitelikte çok olay var.

Suriye yanarken uzun süre sessiz kalan Araplar sanmayın ki boşuna sessiz kaldı. Vehhabi Suud bir dönem sessiz kalırken şimdi bizimle müttefik oluyorsa bunun altında da başka sebepler ya da tuşa basan isimler aranmalı. IŞİD, Kürt bölgelerine saldırırken her gün yanı başımızda biten yabancı devletler şimdi bazı değişik pozisyonlara giriyorsa gerisini düşünmek zor olmasa gerek.

Şunu da belirtelim ki bombanın Ankara’da patlaması tesadüfi ya da kolay olduğundan değil. Burada verilmek istenen bir mesaj var. Öncelikle Ankara her kesimden halkın yaşadığı kozmopolit bir şehir, bunun yanında devlet kurumlarının ve devlet yetkililerinin ikamet ettiği başkent. Burada patlayan bir bomba ile verilebilecek bir mesaj hem büyük hem de son derece sesli olacaktır. Ve vermek istedikleri mesaj; halkın hiçbir yerde güvende olmadığı ve isterlerse benzer olayların başkentte de yaşanabileceğidir. Yalnız halkın sırf bu psikolojik teröre kurban olmamak için elden geldiğince dikkatli olması gerekiyor.

Ankara’da vefat eden şehitlerimize ve sivil halka Allah’tan rahmet, artlarında bıraktıkları yaşlı gözlere sabır diliyorum.

İlgili yazılar

MİT 7 Ocak’ta devletin en üst kurumlarını uyarmış

Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye’dir

Türkiye’de yaşanan acı gerçekleri kanıksadık mı?


Achilles ve Hector’dan aşağılık gerillalara