2 Mart çağrısı 6-7 Ekim Olayları gibi olmasın!

Halkların Demokratik Partisi (HDP) adına eş başkan Selahattin Demirtaş 2 Mart 2016 Çarşamba günü saat 16:00’da tüm Diyarbakır halkını bulundukları konumdan Diyarbakır surlarına doğru harekete geçmeye davet etti.

HDP demirtaş 2 Mart çağrısı 6-7 Ekim Olayları gibi olmasın!

Demirtaş’ın 2 Mart çağrısı, 6-7 Ekim Olayları’nı hatırlatıyor

Son üç aydır Sur mahallesi güvenlik güçlerinin kontrolü altında tutuluyor. Sokağa çıkma yasağı uygulanıyor ve mahalleye girişler yasak.

Yollar mayınlandıktan, hendekler açıldıktan, teröristler bölgeye yerleşip; sokaklar savaş alanına döndükten sonra, onlarca asker ve polis şehit olduktan sonra, onlarca insan öldükten, yaralandıktan, evlerini terk ettikten sonra böyle bir çağrının yapılması düşündürücü. Daha yaygın deyimiyle manidar


6-7 Ekim Olayları olarak bilinen ve Kobani için sokağa çıkma çağrısını yapan, sonucunda onlarca sivilin ölümüne neden olan bir partinin ve genel başkanının yine bir sokağa çıkma çağrısı yapması üzerine tedirginlik duyduğumuz ve merak ettiğimiz hususlar var.

  • Bölgedeki HDP’li belediyeler iş arabalarını terör örgütlerinin emrine verirken neden tepki gösterilmedi? Bu araçların belediye ihtiyaçları haricinde kullanılamayacağı ve sokaklarda örgüt için hendek açtığı bilindiği halde neden belediyelere engel olunmadı?
  • Aynı şekilde örgütün belediye yardımıyla yollara mayın ve bomba döşemesine neden karşı çıkılmadı?
  • Neden örgütün faaliyetlerini destekleyen belediyelerin öz yönetim, özerklik ve kurtarılmış bölge ilanlarına parti tarafından destek verildi?
  • Çözüm süreci boyunca kendisini devlet ve örgüt arasında siyasi bir aracı olarak tanımlayan, Kürt halkının temsiliyeti üzerinden örgütün siyasi kolunu yürüten HDP tarafından, barış ortamının oluşmasında ve eşit yurttaşlık konusunda her şey yolunda giderken neden örgütün bu ortamı bozmaya yönelik şehir yapılanmalarına göz yumuldu?
  • Neden örgütün devrimci halk savaşı çağrılarına destek verildi?
  • Bir polisin evinde uyurken, bir askerin pazar alışverişinde şehit edilmesiyle, bir askeri araca bir binayı yerle bir edebilecek kadar güçlü, yüzlerce kiloluk bombayla saldırılmasıyla başlayan operasyonlarda neden devlet suçlu gösterildi?
  • Olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasakları ilan edildiğinde neden insanların can güvenliğinin tehlikeye gireceği bilindiği halde yasaklara karşı gelinmesi için çağrıda bulunuldu?
  • Neden örgütün eylemlerine son vermesi değil de devletin operasyonları durdurması isteniyor?
  • Örgütün sivil Kürt halkı için hizmet veren itfaiye ve ambulansları hedef almasına neden tepki gösterilmedi?
  • Neden evlerine, sokaklarına bomba yerleştirilen insanların evlerini terk etmemeleri istendi?
  • Neden asker, polis cenazelerinde değil de teröristlerin cenazelerinde boy gösteriliyor?
  • 3 ay boyunca siviller evlerine hapsolmuşken neden fiilen bir şey yapılmadı da siviller bölgeyi neredeyse tamamen terk edince (bölgede sadece teröristler kalınca) bölgeyi kurtarma telaşına girildi?
  • Güvenlik güçlerinin operasyon yaptığı bir bölgeye zorla girilmeye çalışılması halinde hukuken karşılık verileceğini, yine biber gazlarının, tomaların, akreplerin, plastik mermilerin devreye gireceğini bilerek neden böyle bir organizasyon düzenleniyor?
  • Neden eylem yapmak yerine Sur’un içlerine kadar yürünmesi, müdahalelere rağmen vazgeçilmemesi ve adeta asker ve polisin zorla bölgeden çıkarılmasına yönelik çağrılar yapılıyor?
  • 6-7 Ekim’de olduğu gibi birçok terör gruplarının bu durumdan istifade ederek şiddete başvuracakları apaçık ortadayken neden buna fırsat veriliyor?
  • Bu yürüyüş neden daha uygun saatlerde değil de havanın kararmaya başlayacağı akşam saatlerinde yapılıyor?
  • Örgüt sempatizanları veya doğrudan örgüt bu yürüyüşte bir silahlı çatışma çıkarır ise bunun sorumlusu kim olacak?

Bu ve daha fazlasının cevabını bizler kendi içimizde çeşitli şekillerde veriyor olsak dahi; aslında zaman geçtikçe birçok şey de kendiliğinden net bir şekilde görünmeye başlıyor. 1990’larda Kürt köylerini basıp tüm köyü öldüren, Kürt çocuklarını kaçırıp ellerine silah tutuşturan ve ölüme gönderen bu örgüt, şimdi Kürt şehirlerinin tam içinde.

6-7 ekim olayları nasıl oldu?

Sizce Kürtleri savunmak için mi oradalar?

6-7 Ekim’de yapılan çağrı, sözde Kobani direnişine destek olmak için yapılmıştı. Sonucunda neredeyse tüm doğu şehirlerinin sokaklarında silahlı terör sempatizanlarını gördük. İnsanların evleri, dükkanları yağmalandı. Sokaklar, binalar, arabalar ateşe verildi. Onlarca kişi dövülerek, vurularak öldürüldü. Kobani’ye böyle mi destek veriliyordu? Bugün yapılacak yürüyüşün 6-7 Ekim’e dönüşmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Üstelik bugün yapılacak yürüyüş bizzat devletin resmi silahlı güçlerine karşı yapılacak.


Doğabilecek sonuçları kim üstlenecek?

Bir kişi dahi aralarından çıkıp askere ateş ettiğinde veya en basitinden molotof veya taş attığında bunun sonu nereye gidecek? Teröristlerin kaldığı ve operasyon yapılan bir bölgeye halkı sürmek ne kadar mantıklı? Halkın o bölgeye girmesine izin verilebilir mi? Böyle bir ortamda, böyle bir düşünce nasıl ortaya atılabilir ve nasıl uygulamaya kalkışılır gerçekten anlamak çok zor. Bu yürüyüşün sakin geçmeyeceği kesin ama önceki tecrübelerimizden çok daha uzak olmasını umuyoruz.

 

İlgili yazılar

Türkiye’deki HDP ve Kürt realitesi

Ülkemizde Birlik ve Kurtuluş Savaşı mücadelesi


Ne Türk Yer Ne De Kürt!


Emre Yavuz
1993 Ankara doğumlu. Kırıkkale Üniversitesi Radyo Televizyon programcılığı bölümü mezunu. Fotoğraf, kısa film, klip ve belgesel çekimleri gibi alanlarda çalıştı. TRT’de staj yaptı. Halen Ankara Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde öğrenimine devam ediyor. Ayrıca yabancı diller yüksek okulunda İngilizce eğitimi alıyor. Atletizm, basketbol, futbol, söz yazarlığı ve müzik ilgi alanları arasında.