Aleviler hakkında tarihsel süreçte o kadar şey söylendi ki her biri Alevilerin içini acıtan, onları üzen bir anlamda yok sayan ithamlar… Bu sözler kimi zaman toplumun içinden, kimi zaman da en üst perdeden ifade edilen açıklamalardı. Onlar Atatürkçü, Cumhuriyetçi yüzler…
Aleviler ne yaparlar ne yapmazlar?
Aleviler pistir, banyo yapmazlar!
Alevilerin kestikleri yenmez!
Alevilerin yaptığı yemek yenmez; yemekleri murdardır!
Alevilerin suyu içilmez!
Aleviler Müslüman değildir!
Alevilerden kız alınmaz; Alevilere kız verilmez!
Hristiyan’a, Yahudi’ye kız ver; ancak Alevi’ye kız verme!
Aleviler oruç tutmaz!
Aleviler namaz kılmaz!
Alevilerin bastığı yerde ot bitmez!
Ha Alevi, ha merkep!
Alevi; mum söndü yaparak anasını, bacısını tanımaz!
Çüş yobaz çüş! Saymadığın başka bir şey kaldı mı?
Yıllardır süregelen yukarıda saydığım bu yanlış bilgilerle Türkiye coğrafyasında Aleviler hep yanlış tanıtıldı, anıldı. Kimin aklına ne geldiyse o söylendi! Aslı astarı olmayan ifadelerle Alevi kimliği, bu topraklarda yozlaştırıldı, kısırlaştırıldı…
Üretilen fikirlerle toplum içerisinde Alevi kimliği gerçeği yansıtmayacak şekilde kategorize edildi…
Alevilerin aslı olan “Kızılbaş” kavramı, kimi zaman Aleviler için hakaret aracı olarak söylendi durdu!
Vakti zamanında Aleviler hakkında akıl almaz fetvalar verildi; “Alevi kadınlar ve Alevi malları size helaldir!” dendi.
IŞİD kafalı, kendini bilmez biri çıktı ve “7 Alevi öldüren cennetliktir!” dedi.
Dahası “Kızılbaşlar; kafirdir, dinsizdir!” dendi.
“Alevileri öldürmek farzdır, vaciptir!”
“Müslümanlardan ölen şehittir, onlardan (Alevilerden) ölen aşağılıktır!” vaazları verildi.
Peki Aleviler kimdir?
Aleviler; okulda, bürokraside, sosyal yaşamda yok sayılanlardır…
Aleviler, kimliğini devlet kademelerinde saklamak zorunda kalanlardır…
Aleviler; köylerinin yolu, toprak olan köylülerdir…
Aleviler, ezilenlerdir…
Aleviler, topraklarından sürülenlerdir…
Aleviler, tarihte acı çekenlerdir…
Aleviler, gözyaşı dökenlerdir…
Aleviler, Maraş’ta, Çorum’da katledilenlerdir!
Aleviler, Sivas’ta yananlardır!
Aleviler, “Kerbela”da bir yudum suya muhtaç bırakılanlardır…
Aleviler, “Düldül”ün beyazına hasret duyanlardır…
Aleviler, “Zülfikar”a özlemle bakanlardır…
Aleviler, Yezid’e lanet okuyanlardır!
Aleviler, Ehli Beyt’tir…
Aleviler; Ali’dir, Hasan’dır, Hüseyin’dir…
Aleviler, kundaktaki 6 aylık Ali Asgar’dır…
Alevilerin, anasına bacısına sevgisi, hürmeti tamdır…
Alevilerin, Muharrem orucu, halka namazı vardır…
Alevilerin, yarin yanağından gayri her şeyi ortaktır…
Alevilerin, herkese sofrası açıktır…
Alevilerin, heybesi aşktır ve onunla yoldaştır…
Alevilerin, helali Pir Sultan Abdal; haramı Hızır Paşa’dır…
Alevilerin suyu baldır…
Alevilerin, piri Hz. Ali; rehberi Hacı Bektaş-ı Veli’dir…
Alevilerin ozanı; Veysel’dir, Mahsuni’dir, Nesimi’dir, Hasret’tir…
Alevilerin şairi, Asım Bezirci’dir…
Alevilerin unutmayacağı rakam 72’dir!
Alevilerin, kestikleri de yaptıkları da yenir!
Aleviler, gelen komşuya ağuyu bal eyleyenlerdir…
Aleviler; Atatürkçü, laik, Cumhuriyetçilerdir.
Aleviler, barışa tohum ekip semah dönenlerdir…
Aleviler; çağdaşlık, medeniyettir…
Aleviler, özgürlüğe kanat çırpanlardır…
Aleviler, Allah’ı aşkla, meşkle arayanlardır!
Aleviler, şaha gidenlerdir…
Aleviler, “Lâ Fetâ illâ Ali lâ Seyfe illâ Zülfikâr!” diyenlerdir!
***