Bu soru bir yerden tanıdık geldi mi? Tekrarlayayım isterseniz; hiç düşünmez misiniz?
Allah, insana bu şekilde başlayan ayetlerle bir uyarıda bulunuyor. Tabi bu uyarı yalnızca akıl sahibi kişi ve kavimleri ilgilendirmektedir.. Aslında yaş kemale erdi esprisi de tam burada devreye girmekte ve mana bulmaktadır.
Bulmadıysa da bulmalıdır…
Zira inanç ve ibadet zorunluluğu, insana sadece nefes aldığı için verilmemiştir. İnsanın, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı sorumlu olması için akıl sahibi olması şartı vardır. Zaten “hiç düşünmez misiniz?” bu şartı yeterince açık şekilde göstermiyor mu?
***
Tekrar başa dönecek olursak; felsefenin aristokrat duruşuna adeta bir şamar gibi inen ve içerisinde hem soru, hem üç nokta hem de ünlem barındıran o tümcenin kalplerde uyandıracağı canlılığa parmak basmış oluruz.
Hiç düşünmez misiniz?
Olumlu ya da olumsuz fark etmez, hiçbir cevap bu muhteşem sorunun anlamını karşılar nitelikte bir yanıt olmayacaktır. Nötr kalmak insan doğasına aykırı bir faaliyet olduğuna göre o halde bir daha tekrar edelim: Hiç düşünmez misiniz?
Sanırım herkesin bu konuda diyeceği iki parça söz vardır. Şimdilik kendi çapımızdan ayrılmayalım ve kimsenin “söz hakkı”na kaynak yapmayalım. Güneşin aynı noktadan, farklı bedenlere değişik gölge biçmesi gibi, şimdi herkes nefesinin hakkını versin! Kısacası bu sualin cevabı hepimizin vicdanında gizlidir.
Yaşamış olan, yaşayan ve yaşayacak olan her insan, her kadın, her erkek bu soruya kendince bir cevap vermek zorundadır. Bu soru geneli muhatap alıyor gibi gözükse de aslında tek tek hepimize soruluyor. Retinamızın ve parmak izinin insandan insana değiştiğini ne çabuk unuttuk. Bu soru da işte retina ve parmak izi gibi… Her insan bu soruya özel olarak muhataptır.
***
Kuran- ı Kerim’de bu çok sık dile getirilmesine rağmen sanırım pek düşünmüyoruz.
Düşünüyor olsaydık milyonlarca çocuk aç kalmaz, suya muhtaç olmazdı.
Düşünüyor olsaydık dünyadaki azınlık bir kitlenin dünyadaki nimetlerin yüzde 90’ına sahip olmasını yadırgardık.
Düşünüyor olsaydık komşumuzun aç yattığını bile bile sofraları çeşit çeşit yemekle donatmazdık.
Düşünüyor olsaydık üretirdik
Düşünüyor olsaydık üreten insanın ahlaklı insan olduğunu anlardık
Ne yazık ki soru sık sık dile getirilmesine rağmen pek düşünmedik.
***
Hepi topu 29 harf…
Bu sayı sadece aritmetik bir karizmayı değil aynı zamanda mucizevî bir çeşitliliği de gözler önüne seriyor. Öyle ya, nasıl oluyor da yüz binlerce kitabın yazılmasına bu 29 harf işçilik edebiliyor?
İlginç, şükredilesi ve alkışlanası bir nimetin tam ortasındayız.
Peki, bunun hakkını veren kaç kişiyiz? Soruyu biraz daha genişleterek tekrar sormak istiyorum. Güneşin, yıldızların, yağmurun, suyun, bitkilerin, meleklerin, görünen ve görünmeyen her canlı ve her nesnenin tek bir varlık için yani insan uğruna yaratıldığını göz önüne alırsak, bu sıfatı – yani insan olmayı – bilinçli ve onurlu bir şekilde taşıyan kaç kişiyiz?
Birbirine domino etkisi yapacak olan ve baştan itibaren bir dengeyi baz alan bu soru zinciri, kalplerimizi bunaltmak için değildir. Şu yoğun dünya mesaisinde sadece insana verilmiş olan bir diğer önemli özelliğe dem vurmak istedim; idrak…
Dünyayı idrak, meseleyi idrak, harfi idrak, nefesi idrak, aşkı idrak ve kalemi idrak, kâğıdı idrak, birçok çirkin ve güzel şeyi idrak…
Saymakla bitmez fakat bittikçe sayılabilir.
Hücreden nesneye, objektif bir hak ile yeksan deyişler üretip, yaşam faaliyetini tek bir nihaî söz sonucu paydos etmeyi ancak Hiç düşünmez misiniz? Soru ve hitabıyla dile getirebilirdim.
Öyle yaptım.
Yapmaya çalıştım.
Hiç düşünmez misiniz?
Kim bilir belki de evet… Evet, düşünüyoruzdur. Ancak bu düşünmek ne derece farkındalık içeriyor. Sanırım asıl mesele bu.