Kişisel gelişim mutluluğu depresyon sebebi

Mutluyum, mutlusun, mutlu… Mutluyuz, mutlusunuz, mutlular… Kendimizi bildik bileli sürekli bir mutluluk dayatmasıyla karşı karşıyayız. Mutlu olmanın yolları, pozitif düşünce, hayata mutlu bakmak gibi mutluluk teknikleri anlatılagelir ezelden beri.

Kişisel gelişim mutluluğu depresyon sebebi

Uzmanlara göre insanı mutluluğa boğmayı amaçlayan kişisel gelişim teknikleri hayatın akışına aykırı. Kayıtsız şartsız sürekli bir mutluluk halinin mümkün olmadığını belirten Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, ‘kişisel gelişim mutluluğu’ olarak nitelendirdiği mutluluk arayışının depresyon sebebi olduğunu söylüyor.

Psikolog Mehmet Başkak, gerçek manada mutlu bir insan olmak için yapılması ve yapılmaması gerekenler hakkında şu bilgileri verdi:


İnsanları er ya da geç depresyona sürükler

“Bir kişisel gelişim saçmalığıdır kayıtsız şartsız ve sürekli bir mutluluk hali…

Seminerlerde, kitaplarda hep bir mutluluktan bahsedilir, felsefe de bununla uğraşır aslında din de… Ortak bir meseledir insan mutluluğu.

Üç beş kuruşla katılabileceğimiz bir iki günlük çalışmalarla son yıllarda oldukça ucuzladı mutluluk seminerleri…

Özellikle kişisel gelişim çevrelerinde kişiyi hasta eden, insanları er ya da geç depresyona sürükleyen bir mutluluktan bahsediliyor aslında. 8-10 kişilik bir kalabalık bulan her adem oğlu bir havari edasıyla insanları mutluluğa çağırıyor, paylaşımlar buna göre yapılıyor, çalışmalar bunu vaad ediyor.

Soyut mutluluk beklentisi

Bir seminer ortamında, iki saatlik bir konferansta; belirli bir grupta, belirli bir algı zemininde sözde ‘kişisel gelişim’ telkinlerine maruz kalan ve konuya çok vakıf olmayan insanlar, anlatılanları, benzer içerikteki üç beş kitapla besleyince tanımsız, soyut bir mutluluk beklentisine sahip oluyor.

Birkaç seminer ve kitapla kendini, evrene mesaj ve talimat veren bir güçte görebiliyor insanlar. Öğrendiği birkaç “olumlama” ile istediği her şeyi evrene havale edip, “evren” denen ve aslında üstü kapalı tanrı muamelesi yapılan yapının her istediğini gerçekleştirip kendisini mutlu kılacağını sanıyor ya da her şeyi yaptırabileceğine göre farkında olmadan kendini evrenin efendisi sanıyor. Kendine hayrı dokunmayan sözde tanrılar er geç depresyonun da mutsuzluğun da dibine düşüyor.

Bir başkası istediği dakika meleklerle ve/veya insanın her dediğini yerine getirecek bir takım ışık varlıkları, ilahi ışığın şifa elçisi gurular, enerji varlıkları, mesela bilmem kaç sene önce ölmüş birinin enerjisi/ruhu vs ile konuşup her konuyu onlara havale edeceğini onların aracılığıyla her istediğini elde edip, mutluluğu yakalayacağını zannediyor. Bir süre sonra mutluluk beklentisinin boşa çıkmasıyla kendisini yeni arayışlarda, yeni şifa yöntemlerinde, yeni havariler peşinde ya da ilaç kuyruklarında buluyor. Sonu ise derin bir umutsuzluk… Beklentilerin, emeklerin, zamanın, uğraşıların boşa çıkması ile yaşanan derin bir umutsuzluk.

İnsanlara imkansız bir mutluluğu anlatıyor

Kendisine başvuran vakalardan ve toplumda yaptığı gözlemlerden kişisel gelişimcilerin mutsuzluğa sürüklediği insan sayısının her geçen gün arttığını söyleyen Psikolog Başkak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aldıkları eğitimleri ya algılayamamış, yanlış anlamış ya da mutluluk, gelişim gibi kavramları zihninde tam oturtamamış ya da olmayacağını deneyimlediği halde bu işi geçim kaynağına dönüştürmüş bir kısım kişisel gelişim anlatıcıları maalesef insanlara imkansız bir mutluğu anlatıyor, sahte bir mutluluk vaadi satıyor.

Kişisel gelişim pazarında insanlara hiç sorunsuz, sonsuz bir mutluluk beklentisi satılıyor. İnsanların kafasında dünyada her ne olursa olsun hep gülümseyen bir gülümseyen yüz hayali telkin ediliyor. Sürekli bir lay lay lom havası ile harika bir yaşama ulaşacaklarını ve bunun hep devam edeceğini düşünüyor kişisel gelişim pazarının müşterileri.

Mükemmel bir yaşam, hiç sorunsuz bir hayat, bolluk bereket, servet… Kısa sürede mükemmel insan olma, her istediğine kavuşma, üç günde mükemmel insan olma, beş günde Mevlana, üç saate melek, iki günde ışık, üç haftada guru olma…

Kişisel gelişimin vaizleri

Bu tür yalanlar inananı mutluluğa değil, derin bir mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürükler. Anlatılan bu mutluluk aslında insanların zihnindeki cennet algısıdır: Herkes her istediğini bu dünyada elde edebilir, bu dünyada hiç sorunsuz, saf gülümsemeden ibaret bir hayat yaşayabilir. Kişisel gelişimin vaizleri modern dünyanın bunalımını yaşayan, arayıştaki insanlara dünyevi bir cennet vadediyor ve bunu satıyor.

Şık kıyafetler içindeki kişisel gelişim vaizleri, modern salonlarda, insanların inançlarındaki, zihinlerindeki soyut cennet algısını bu dünyada vaad ediyor.

Yok öyle bir dünya, ayaklarınız yere bassın

Oysa insanız insan.

Hırs, ihanet, açgözlülük, zalimlik, yalnızlık, hastalık, ölüm, ayrılık acı… Sağımızda solumuzda, içimizde dışımızda her yerde…

Kahkahalarımızla gözyaşlarımız arasında düşüp kalkacağız hep…

Doğumla sevinip, ölümle ağlayacağız hep…


Aldatılıp, incinip, üzülüp, hayal kırıklıkları yaşayacağız.

İflas edip fakirleşeceğiz, sağlığımızı kaybedeceğiz, gençliğimizi yitireceğiz.

Hastalanıp acı çekeceğiz.

Kahkahalarımızla gözyaşlarımız arasında düşüp kalkacağız hep…

Doğumla sevinip, ölümle ağlayacağız hep…

İnsanız insan.

Yok öyle bir dünya cenneti… Hiçbir zaman da olmayacak o sahte sonsuz mutluluk safsatası.

Ayaklarımızı yere basmalı ve asfaltı, metroyu, işe gitmek zorunda oluşumuzu, çocukların sorumluluğunu, savaşları, haksızlıkları, gayret eden ter döken insanları, günlük yaşamın inişlerini çıkışlarını, bazen gülüp, bazen ağladığımız bu hayatın içinde olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor. Onuru için hayatını feda edenleri, hiç tanımadığı insanlar için kendini feda edenleri… Bazen yasta bazen düğünde olduğumuzu…. Acı ile haz arasındaki daha bir çok yaşantının ömrümüzde hep var olacağını mıh gibi çakmalıyız aklımıza.

Gerçek mutluluğun yolu

gerçek mutluluk

Adına ömür ya da hayat dediğimiz bütün bu hengamede zayıflıklarımızın ve güçlü yanlarımızın farkında olup kendimizi olduğu gibi kabul etmekten geçiyor. Sınırlarımızın olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Hiç sorunsuz, hastalıksız, zorluğun hiç olmadığı bir yaşam bu dünya yok, bunu anlamamız gerekiyor.

Mutluluğun yolu, bu dünyada hiç sorunsuz, dertsiz, tassız, saf gülümseyen bir hayatın bu dünya da mümkün olmadığını kabul etmekten geçiyor.

En sıkıntılı zamanlarda bile, kurtulabileceğine dair içinde bir duygunun geçmesidir mutluluk.

Savaşların, ölümlerin, zalimliğin, yoksulluğun orta yerinde haksızlıklar karşısında direnebilecek bir anlayışa sahip olmaktır mutluluk.

Yolunda gitmeyen her şey karşısında sabredecek sebeplere sahip olmaktır mutluluk.

En zor zamanlarda bile, bizleri hayata bağlayacak noktaları fark etmek, daha iyi olmak için mücadele edecek gücüne sahip olduğumuzu hissetmektir mutluluk.

Mutluluk salak gibi sonsuza kadar sürekli gülmek değildir, sıkıntılı zamanların aşılabileceğine inanmak ve gayret edecek gücü fark etmektir mutluluk.

Koşullarını iyileştirebilecek gücün kendinde mevcut olduğunu bilmektir.

Umuda tutunmaktır, sabretmektir, yorulmaktır.


Bazen gülümsemek, bazen ağlamaktır mutluluk.”

Kendime tavsiyeler mektubu: Etiketler ve duvarlar üzerine


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.