Göçün çocuklar üzerindeki yansımalarının ele alındığı Uluslararası Göç ve Çocuk Sempozyumu, İstanbul’da başladı.
Çok sayıda bilim insanının katıldığı sempozyumun açılışında konuşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Suriye’de yaşanan mülteci sorununu insan eliyle oluşturulmuş bir afete benzeterek, büyük çoğunluğu Türkiye’ye savrulmuş bir toplumun olduğunu söyledi. Bu durumu “sosyal bir tsunami” olarak tanımlayan Tarhan, batının bu sınavı kaybettiğini Türkiye’de devletin ve toplumun bu kişilere sahip çıktığını ifade etti.
Suriyeli mülteci çocuklarla el ele
Uluslararası Göç ve Çocuk Sempozyumu, Üsküdar Üniversitesi’nde bugün başladı. Üsküdar Üniversitesi, Hacı Habibullah Geredevi Vakfı ve CEIPES(İtalya)’in ortaklığıyla yürütülen ‘Suriyeli Mülteci Çocuklarla El Ele’ adlı proje kapsamında düzenlenen sempozyuma yerli ve yabancı çok sayıda bilim insanı katılıyor. İki gün sürecek sempozyumda göçün çocuklar üzerindeki; ekonomik, kültürel, eğitimsel ve psiko-sosyal izdüşümleri yerli ve yabancı uzmanlar tarafından irdeleniyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Suriye insan eliyle oluşturulan bir afettir”
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Suriyeli Çocuklarla El Ele Projesi’nin birçok çocuğun hayatına dokunduğunu belirterek son yıllarda ister sığınmacı ister mülteci olarak tanımlansın büyük bir sosyal travma yaşandığını belirterek “Bir afettir bu. Psikiyatriyle ilgili acil birimlerde afet ikiye ayrılır. Biri doğal afetler, diğeri insan eliyle oluşturulan afetler. Suriye, insan eliyle oluşturulan bir afet. Son rakamlara göre 600 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Bu sayıdan daha fazla da mülteci var. Büyük çoğunluğu Türkiye olmak üzere savrulmuş bir toplum, bu sosyal tsunamidir. Bunun kurbanları ise en zayıflar hastalar ve yaşlılar oluyor” dedi.
Tarhan: “Batı sınavı kaybetti”
Toplumda başta gençler olmak üzere bir kesimin sığınmacılara mesafeli yaklaştıklarını, “Ekmeğimizi bu insanlarla niye paylaşalım? Bu insanlara bakmak zorunda mıyız? Bu bize ne getirecek?” gibi kapitalist ahlakın yaklaşımı ile baktıklarını, zaman ve kaynak israfı olarak değerlendirdiklerini belirten Prof. Dr. Tarhan,
“İnsan zaman zaman sınavdan geçer. Bu da bir insanlık sınavıdır. Bu sınavda insanlar ikiye ayrılır, avantajlılar ve dezavantajlılar şeklinde. Dezavantajlılar yaşanan krizde dezavantajı fırsata çevirmeye çalışır, tahammül eder, sabreder, o krizden kazanımla çıkmaya çalışır. Avantajlılar ise insanlık sınavını daha çok yaşıyorlar ve yardım edip etmemekle sınanıyorlar. Dezavantajlı kimseler kendini güvende hissederlerse avantajlı kesimin geleceği güvende olur. Bir toplumda bir hasta ben tedavi edilmeyeceğim diye düşünüyorsa o toplumda huzur olmaz, o toplum dağılır. Dezavantajlı insanlara bakmak, her şeyleri yolunda giden insanların görevidir, sosyal sorumluluğudur.
Bu bir ülke için geçerli olduğu kadar bütün dünya için de geçerlidir. Gelişmiş olarak gördüğümüz Batı dünyasına bakıyoruz, bu sınavı ciddi şekilde kaybetti. Örneğin İngiltere hiç almıyor. (Sığınmacıları) ABD belgesiz olanları çıkarma kararı aldı. Bu son derece bencil bir yaklaşım. Üçüncü dünya savaşı çıkarsa bu sebeple çıkacaktır. İnsanlığı yok sayan bir durum, hiçbir sosyal dinamik bu durumu tolore edemez. Böyle düşünen kişilere empati öğretmeye çalışıyoruz” dedi.
Bu şekildeki desteklerin toplumlara ve ülkelere orta ve uzun vadede olumlu getirileri de olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Mültecilere yardım etmek orta ve uzun vadede kazanımlar getirecektir. Biz orta ve uzun vadede insanlık yatırımı yapıyoruz. Bunu örneğini Osmanlı’da da görebilirsiniz. Osmanlı egemenliği altındaki tüm toplumları ayırdetmeden kucaklamıştır. İkinci dünya savaşında Japonya Çin’i işgali sırasında zulüm gibi kötü uygulamaları nedeniyle Çinliler’in nefretini kazanmıştır ancak Osmanlı yoksula ve mağdura yardım etmiştir, adaletli davranmış, kimseyi ayırdetmemiştir. Biz de Türkiye olarak iyi bir sınavdan geçiyoruz. Bu nedenle devletimiz çocuklara ve gençlere sahip çıkıyor. Toplum da sahip çıkıyor halk da sahip çıkıyor. Bu yardımın meyveleri gelecekte toplanacaktır”
Açılış konuşmasını yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü Ahmet Okur, mülteci çocuklara ayrım yapılmaksızın kültürümüzü öğreterek topluma entegre etmek için çalışma yürüttüklerini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Abulfez Süleymanov da Türkiye’nin dünyada en çok mülteci barındıran ülke olduğuna dikkat çekerek sempozyumda mülteci çocukların sağlık, eğitim, barınma, hukuk ve gittikleri ülkelere entegrasyonlarının sağlanmasına ilişkin konuların tartışılacağını ve çözüm önerilerinin sunulacağını ifade etti.
HAGEV Proje Koordinatörü Fırat Polat da sığınmacı sorununun sadece Suriye’ye ait değil, Türkiye ve insanlığa ait bir sorun olduğunu belirterek vakıf olarak toplumun da desteğiyle hep beraber sorunların altından kalkmayı amaçladıklarını söyledi.
Konuk konuşmacı göç uzmanı Prof. Dr. İbrahim Sirkeci oldu
Sempozyumun ilk gününde; tarihsel, ekonomik, sosyal, politik ve hukuki boyutları bulunan göç olgusunun, çocukların dünyasına yansımaları bilimsel düzlemde ele alındı. Sempozyum kapsamında, çocukların hem iç hem de dış göç süreçlerindeki deneyimleri, yeni yaşam alanlarında karşılaştıkları ekonomik, kültürel, eğitimsel ve psiko-sosyal sorunları farklı disiplinler temelinde tartışıldı.
Uluslararası göç, iç göç, nüfus hareketleri, iş gücü piyasaları, etnik çatışma ve azınlıklar alanında çalışmalar yapan Londra Regent’s Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, sempozyuma konuk konuşmacı olarak katılarak, “İnsani Güvenlik Ekseninde Çocuklar ve Göç” başlıklı bir sunum yaptı.
Prof. Dr. İbrahim Sirkeci: “Türkiye her zaman bir göç ülkesi oldu”
Türkiye’nin göç meselesinin sadece Suriyeli sığınmacılarla sınırlı olmadığını belirterek yakın ve uzak geçmişte ülkemizin göç konusunda önemli tecrübeler yaşadığını söyledi. Dünya nüfusunun sadece %3’ünün göç ettiğini belirten Prof. Dr. Sirkeci, “%97’miz göç etmiyor. Yaşanan göçlerden en fazla çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalar etkileniyor. Türkiye her zaman bir göç ülkesi. Suriyelilerle beraber başka grupları da göz ardı edemeyiz. Türkiye’de izinli ya da izinsiz olarak yaşayan yabancı uyruklu yurt dışı doğumlu geri dönmüş göçmen gibi pek çok grupları unutmamız lazım. Nüfusun %5 kadar göçmen barındırdığını söyleyebiliriz” dedi.
Suriyelilerle yaşamaya alışmamız gerek!
Türkiye’nin en çok önem vermesi gereken konuların başında uyum konusunun geldiğini belirten Prof. Dr. Sirkeci, bunun iki yönlü bir süreç olduğunu hatırlatarak “Gelen göçmenler gibi göç etmeyen Türkiyelilerin o veya bu şekilde dönüştüğü, karşılıklılık ilkesiyle yürüyen bir süreç. Buradaki Suriyelilerle yaşamaya alışmamız lazım. Her ne kadar eğitim sistemimiz ve genel terbiyemiz ziyadesiyle bir nevi Arap düşmanlığı içerse de Suriyeliler zannedildiği gibi, bizden Türkiyelilerden çok farklı bir nüfus değil. Türkiye zaten %3 gibi Arapça konuşan azınlık bir nüfusa sahip.
Bu Türkiye’nin bir şansıydı, Suriye’den gelmiş her 10 Suriyeliden sadece bir tanesi kamplarda yaşıyor. Geri kalan %90’ı kamplar dışında yaşıyor, bunun bir nedeni de Suriyelilerin Türkiye’de zaten akraba ve dostlarının varlığıdır. Yani gelenlerin büyük kısmı organik bağları üzerinden dağıldı ve yerleşti. Türkiye’de bu nedenle daha az sıkıntı yaşayarak bu mültecilerle baş edebiliyor yoksa çok kısa bir sürede 3 milyon gibi aniden gelen bu kadar büyük bir mülteci nüfusla baş etmek ülkemiz ne kadar büyük olursa olsun çok büyük bir mesele” diye konuştu.
Türkiye’de göçmen uyumuna ilişkin acil eylem planına ihtiyaç olduğunu belirten Prof. Dr. Sirkeci, “Göçmenlerin siyasi, iktisadi ve cemiyet hayatına girişlerinin önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Bunu kaldırdığımızda bu süreci hızlandırırsınız ve göçmenler sizin ana toplumunuzun bir parçası olabilirler” dedi.
Suriyeli çocuk sığınmacılar ele alındı
Sempozyumda Suriyeli çocuk sığınmacılar ve sorunları da ele alındı. Doç. Dr. Abulfez Süleymanov, Nişantaşı Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Pelin Sönmez ile beraber yapacağı sunumda “Suriyeli Çocukların Sosyo-Kültürel ve Sosyo-Psikolojik Sorunları” başlıklı sunumda İstanbul Sultanbeyli örneğini masaya yatırıldı.
Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. İsmail Doğan, “Suriyeli Çocuk Sığınmacıların Türkiye’deki Sosyalleşme ve Entegrasyon Sorunları”nı ele alırken; Prof. Dr. Adnan Gümüş, “Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacıların Eğitim Durumları ve Eğitim Sorunları” başlıklı sunumu ile bu çocukların eğitim alanındaki sorunlarına dikkat çekti.
Miniklerin gösterisi ilgiyle izlendi
Sempozyum’da, Suriyeli ve Türkiyeli çocuklardan oluşan koro müzik dinletisi de büyük ilgiyle izlendi.
Dünyanın mültecilere bakışı ele alındı
Sempozyuma Türkiye’den farklı üniversitelerin akademisyenlerinin yanı sıra Yunanistan, İtalya, Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan’da göç konusunda çalışmalar yapan akademisyen ve araştırmacılarda konuşmacı olarak katıldı.
“Uluslararası Kapsamda Göç” başlıklı oturumda Yunanistan Patras Üniversitesi’nden Nektarios Stellakis, “Yunanistan Vatandaşlarının Mültecilere Karşı Tutumu” ile Yunanistan’daki Amerikan Koleji’nden Georgios K. Filis, “Mülteci/Göç Krizi: İnsani Jeopolitik Sorunlar” başlıklı sunumlarıyla sempozyumda yer aldı.
Tataristan Bilim Akademisi’nden Doç. Dr. Chulpan İldarhanova, “Rusya’daki Göçmen Çocuklar: Adaptasyon Özellikleri”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nden Doç. Dr. Taalay Şarşembiyeva, “Göçmenlerin Çocuklarına Yönelik Şiddet Sorunu: Kırgızistan Örneği” başlıklı sunumlarında bu ülkelerde yaşanan sorunları aktardı.
Sempozyumda CEIPES İtalya’dan Musa Kırkar, “İtalya’daki Göçmenler ve Çocuklar” konusunda yapacağı sunumla, İtalya’daki göç algısına dikkat çekerken, Sultanbeyli Belediyesi’nden Mehmet Aktaş da “Kent Mülteciliğinde Yerel Yönetimlerin Rolü: Sultanbeyli Örneği” ile bu alanda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Türkiye’deki Suriyelilerin de sorunları konuşuldu
“Göç ve Çocuk” başlıklı oturumda ise Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Hasan Bacanlı, “Göç ve Çocuk Benliği: Araftakiler”, Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nden Prof. Dr. Nilgün Sarp “Göç ve Çocuk Sağlığı”, Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Abulfez Süleymanov “Suriyeli Çocukların Sosyo-Kültürel ve Sosyo-Psikolojik Sorunları: İstanbul Sultanbeyli Örneği”, Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Nurper Ülküer, “Global Açıdan Göç ve Erken Çocukluk Gelişimi”, Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Erdinç Yazıcı ve Öğretim Görevlisi Hıdır Düzkaya,”Türkiye’deki Suriyeli Gençler ve Çocuklar: Mevzuattan Uygulamaya Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, ODTÜ’den Araştırma Görevlisi Dilara Özel “Savaş ve Çocuk” başlıklı konuşmalarıyla göç konusuna farklı perspektifler sundu.
Uzmanların göç ve çocuk olgusunu farklı yönleriyle irdelediği Uluslararası Göç ve Çocuk Sempozyumu, ikinci gününde de halka açık ve ücretsiz olacak.