Okul fobisi nedir? Okul korkusu yaşayan çocuklar için tavsiyeler

İlk defa okulla tanışacak minikler büyük bir heyecan yaşıyor. En az çocuklar kadar anne ve babaları da karmaşık duygular içinde. Okul fobisi nedir? Uzmanlar, okula başlama sendromu yaşayan çocukların ailelerine tavsiyelerde bulundu.

Okul fobisi nedir? Okul korkusu için tavsiyeler

Üsküdar Üniversitesi NPISTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan, çocuğun ilk defa ev dışında bir sosyal kuruma gideceği bu dönemde ebeveynlerin çoğunlukla kaygı yaşadığını, bunun da normal olduğunu söyledi.

Yanıtı bilinmeyen sorular kaygılandırıyor

Ebeveynlerin kendi içlerinde sorduğu “Hangi okulu tercih etsek, öğretmenini sevecek mi, okul hijyeni nasıl, diğer çocuklarla uyum sağlayabilecek mi, ne öğretecekler, uyutacaklar mı, yemek yiyecek mi, arkadaşları onu döver mi, oyun oynamayı başarabilir mi, yemeğini yiyebilir mi, tuvaletini kendi yapamazsa ne olur?” sorularının yanıtlarının çoğu zaman belirsiz olduğunu ifade eden Leyla Arslan, şöyle konuştu:


“Bu soruların yanıtlarını bilmemek aileleri ürkütüyor. Eğer aile bu tür sorunlarla çocuğun baş edebileceğine dair bir güven taşımıyorsa, hem çocuk hem aile çocuğun okula gitmesine hazır değil demektir. Eğer çocuk öz bakımını yapıyor, uyku ve yemek saatleri evde de düzenli ve ev dışında da yakın akrabalarında kalmayı daha önce denemiş ise henüz korkuyu bilecek yaşta olmadığı için okul ona eğlenceli gelecek ve aileden sorunsuz ayrılabilecektir.”

Okul fobisi sendromunun kaynağı büyükler!

Okul sendromunun çocuktan değil ailelerden kaynaklandığını belirten Uzman Psikolog Leyla Arslan, “Aile, çocuğun okulda zarar göreceği, kaybolacağı gibi korkuları yaşıyorsa, çocuk bu duyguları alır ve bir daha eve dönmeyeceğine dair kaygı geliştirir. Çocuk böyle bir kaygı geliştirirse anne ve babasını okulun kapısında bekletir. Bu da çocuğun öğretmeni ve arkadaşları ile kurması gereken duygusal bağı geciktirir. Bu durum diğer öğrencileri de olumsuz etkiler” diye konuştu.

Okul fobisi için hangi durumda yardım şart!

Okulun ilk günü her çocuğun sorun yaşadığını ifade eden Leyla Arslan, bir hafta içinde bu durumun değişmemesi halinde bir sorun olduğunu söylemenin mümkün olduğunu dile getirdi. “Eğer bir ay geçtiği halde çocuk, okula isteksiz gidiyor, ağlıyor, her şeye sinirleniyor, yemek yemiyor, ağrı, bulantı, kusma gibi şikâyetler artıyorsa yardım almanın zamanı geldi demektir” diyen Arslan, çocuğun kreş ve anaokulunda bu durumu çabuk atlatabildiğini ancak sorun çözülmediği takdirde aynı sorunun ilkokula başlarken de yaşanabileceğine dikkat çekti.

okula dönüş

Bazen okulu değiştirmek gerekebilir!

Okula başlama sendromundan bahsetmek için çocuğun fiziksel bir rahatsızlığı olmadığı halde karın ağrısı, bulantı, kusma, uyku düzeninde bozukluk, isteksizlik, alınganlık, sinirlilik halinin görülmesi gerektiğini söyleyen Arslan, ebeveynlere “Bu durum bazen çok şiddetli ise çocuğu okula vermekte ısrar etmemek, okulu değiştirmek gerekebilir. Ancak okuldan alma sebebi çocuktaki bu davranış değişikliklerine bağlanmamalı ki çocuk böyle davranırsa okula gitmeyeceğini öğrenmesin” tavsiyesinde bulundu.

Okul fobisi için ebeveynlere 12 tavsiye

Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan, okul sendromunun aşılması için aşağıdaki önerileri sıraladı:

1-Eve en yakın okul tercih edilmeli.

2-Çocuğu götürmeden önce okulu ve öğretmenini tanıyın ve bilgi sahibi olun.

3-Çocuğu okula götürürken orada neler yaşayacağına dair çok açıklama yapılmamalı. Bu çocuğun kaygı düzeyini artırır. Kısaca “Öğretmenin ve arkadaşların olacak” denilmeli.

4-“Biz seni, sen izin verene kadar bahçede bekleyeceğiz, alışınca bize gitmemizi söylersin”, “Biz yine seni almaya geleceğiz, biz seni hiçbir yerde, okulda da sürekli bırakmayız” gibi açıklamalar yapılmalı.

5-“Sınıfta oturamayız, okul kurallarına uymaz” denilmeli.

6-Sakin ve rahat görünülmeli. Bu çocuğu da olumlu etkiler.

7- İlk günlerde okuldan biraz kalıp “bugün bu kadar” denilmeli ve bu süre yavaş yavaş artırılmalı.

8-Okula gitmezse, evde kalma seçeneği sunulmamalı.

9-Kardeşi doğacaksa, doğumdan 6 ay önce okula alıştırılmalı. Böylece kardeşinin annesini alacağı tehdidi yaşamaz.

10-Mümkünse bir gün anne, bir gün baba sırayla çocuğu almalı.

11-Çocukların okula gitmek istememesinin altında yatan neden araştırılmalı. Bunlar; arkadaşlarıyla sorun yaşaması, kıyafetiyle alay edilmesi, öğretmeninin davranışı, yemekleri sevmeme, uyku istememe vb. olabilir.

12-Okul sendromu yaşayan çocukla duyguları konuşulmalı, ikna edilmeye çalışılmalı ve gerekirse bir uzmandan yardım alınmalı.

Okula başlayan çocuk neden ağlar?

Okulla ilk kez tanışan çocukların tümü farklı tepkiler veriyor; kimi kolayca uyum sağlarken kimi çocuklar ise ebeveynlerinden ayrılmak istemiyor hatta ağlama krizine giriyor. Peki neden? Anaokulu ve ilkokula yeni başlayan çocuklarda sık rastlanan Ayrılma Kaygısı Bozukluğu, anne ve babanın aşırı kollayıcı tutumundan kaynaklanıyor.

Okula başlayan çocuk neden ağlar?

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, anaokulu ve ilkokula yeni başlayan çocuklarda en sık rastlanan sorunun Ayrılma Kaygısı Bozukluğu olduğunu söyledi.

Bu sorunun çocuğun bireyselleşme sürecinde sorun yaşamasından kaynaklandığını vurgulayan Aynur Sayım, “Bu durum, kaygılı, korumacı ebeveynlerin çocuklarında görülüyor. Özellikle 2-3 yaş arası dönemde çocuğun kendi başına yaptığı denemeleri engelleyen, kaygı ile yaklaşan ebeveynler, çocukta bu sürecin sağlıklı geçirilmesini engellemiş oluyorlar. Aileden ayrılan çocuk kendi başına bir şey yapamayacağı düşüncesine kapılıyor, çaresiz ve yalnız hissediyor, bu nedenle korkuyor, ağlıyor, bağırıyor. Bu tepkileri yardım çağrısı aslında” diye konuştu.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), öğrenme güçlükleri, depresyon, sosyal fobi gibi psikiyatrik sorunların da çocuğun okula uyumunu zorlaştırıldığını belirten Aynur Sayım, çocuğun bu süreci aile, okul ve tedavi ekibi birlikte çalışarak aşması gerektiğini söyledi.

Okul fobisi nasıl fark edilir?

Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, okul korkusunun üç farklı şekilde fark edilebileceğini belirterek şunları söyledi:

“Anaokulu ve ilkokula yeni başlayan çocuklarda daha çok ayrılma anksiyetesi şeklindedir. Çocuk, anne-baba ya da bakım veren kişiden ayrılmak istemez. Özellikle ailesi tarafından bağımlı yetiştirilen çocuklarda görülür. Aşırı koruyucu ebeveynler, çocuğun bireyselleşmesini engeller. Çocuğun sosyal ortamlarda kendine güveni azdır. Yalnız kalınca nasıl davranacağını bilemez, korkar. Okuldaki bir duruma gösterdiği tepki şeklinde olabilir: Öğretmenin tavrı, arkadaşlarının alay etmesi gibi.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), özel öğrenme güçlüğü, zekâ engeli, davranım bozukluğu, depresyon ve sosyal fobi gibi psikiyatrik bozukluklarda, çocuk belli alanlarda yetersizlik yaşıyorsa, zor öğreniyorsa, kendine güveni azsa, uyum sorunları yaşar. Aile içi iletişim sorunları, boşanma, kardeşin evde kalması, kardeş kıskançlığı, ailede ölüm, kaza ya da hastalık gibi nedenler de okul reddine sebep olabilir.

Bu duruma, ailenin baskısı da eklenirse çocuk zorlanır; yargılanırsa anksiyetesi artar, panik içine girer ve okul reddi, okul fobisine dönüşebilir. Sebep olarak öğretmenden korktuğunu, arkadaşlarıyla anlaşamadığını söyleyebilir.”

okul fobisi korkusu nedir

Sorunun geçmesini beklemeyin

Okul fobisi yaşayan çocuklarda, iştahsızlık, uyku düzensizliği, huzursuzluk, alınganlık, sinirlilik, utangaçlık, içe kapanım, okul etkinliklerine ilgisizlik görülebileceğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, “Okula gitmediği sürece, okula başlama güçleşir. Ailenin ‘Bir süre bekleyelim, geçer belki’ yaklaşımı yanlıştır. Sorun daha da büyür” uyarısında bulundu.

Okul olgunluğunu “çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi açısından belirli bir düzeye gelmesi, okulda kendisinden beklenilenleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazır olması” olarak tanımlayan Aynur Sayım, “Okula karşı geliştirilen ilk yıllardaki olumsuz algı kişinin tüm akademik yaşantısına etki eder. Ebeveynler, çocuklarının tüm gelişim alanlarında yaşıtlarına paralel gelişim sergilediğinden emin olmalıdır. Okul olgunluğu olan çocuğun zihinsel gelişimi adına; görsel ve işitsel algılama yeteneğinin iyi olması, algıladıklarını belleğinde tutabilmesi, mantıklı düşünebilmesi ve neden- sonuç ilişkisi kurabilmesi, yeterli kavram bilgisine de sahip olması gereklidir” dedi.

Çocuk hayata hazırlanmış olmalı

Okul olgunluğunun oluşmasında en büyük payın aileye ait olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, “Aslında bu süreç çocuğun okula başlayana kadar olan süreciyle ilgili. Çocuğu hayata hazırlayan bir süreç. Kendine güvenmesi için çocuğa cesaret veren aile tutumları gerekli. Çocuk bu durumda zaten okula hazır oluyor. Öz bakım becerilerinin desteklenmesi, kendi yemesi, giyinmesi, sorumluluk verilmesi sağlanmalı. Ailenin sosyalliği burada önemli bir konu. Diğer kişilerle sık görüşülmesi, çocuğun yaşıtlarıyla oynamasının sağlanması gerekiyor” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, okul olgunluğuna ulaşan çocukların sahip olduğu özellikleri de şöyle sıraladı:

  • Bedenini rahat kullanabilmeli,
  • Bedensel koordinasyonunu sağlayabilmeli,
  • Kalemi tutup yazabilecek ince kas gelişimine sahip olmalı,
  • Dil gelişiminde, yeterli kelime hazinesine sahip olmalı,
  • Sosyal ve duygusal gelişim bağlamında yeterli özgüvene sahip olmalı,
  • Anne babasıyla güvenli ilişki kurmuş olmalı,
  • Güvenli ayrılığı başarabiliyor olmalı,
  • Sorumluluk alabilmeli,
  • Yaşıtlarıyla rahat sosyal ilişkiler kurabilmeli ve ilişkileri sağlıklı sürdürebilmeli,
  • Sosyal problemleri çözebilme yetisine sahip olmalı,
  • Grup etkinliklerinde sakin bir şekilde oturabilmeli,
  • Yönergeleri dinleyip uygulayabilmeli,
  • Temizlik, beslenme, giyinme ve dinlenme gibi alanlarda kendi gereksinimlerini karşılayabilmelidir.

okula başlama sendromu

Yetersizlik yaşayan çocuklar desteklenmeli

Bireysel farklılıklar nedeniyle okul olgunluğunun çocuktan çocuğa göre değişmesiyle birlikte, bireysel farklılıkların da olgunluğu etkilediğini kaydeden Aynur Sayım, “Çocuğun okula hazır olup olmadığı, Okula Hazırlık Testleri ve gelişim değerlendirmeleri ile mümkün olabilmekte ve belli alanlarda yetersizlik yaşayan çocukların okul sürecinde de desteklenmeleri gerekir” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Aynır Sayım, Ayrılma Kaygısı Bozukluğunun sağlıklı şekilde aşılması için de aşağıdaki tavsiyelerde bulundu:

• Korkutma, tehdit, şiddet, yargılama kullanılmamalıdır.

• Çocuk, onu rahatsız eden bir duruma karşı duygusal bir tepki vermektedir. Bunu fark edip onu anlamaya çalışmak en doğru yaklaşımdır. Çocukla empati kurmak, onu anlamaya çalışmak gerekir.

• Okul reddine hangi durum ve duygunun neden olduğunu bulup, bu sorunun çözülmesi için çalışılmalıdır.

• Bunun için aile, bir psikiyatri merkezinden yardım almalıdır. Psikiyatrik yaklaşım ve psikoterapi birlikte götürülmelidir.

• Ailenin, çocuğun okula devamıyla ilgili kararlı olması gereklidir. Fakat çocuğa, bu sorunun tüm aileyi ilgilendirdiği, sadece çocuğun sorunu olmadığı hissettirilmelidir.

• Öğretmen ve ailenin sıkı işbirliği içinde olması gereklidir. Öğretmenin güven verici ve zorlayıcı olmayan tarzı önemlidir.

Anne babaların kaygıları çocuklara yansıyor!

“Çocuğum okula uyum sağlar mı, öğretmenini sever mi, ağlar mı” gibi endişeler yaşayan anne babaları uyaran Uzman Psikolog Ayben Ertem, çocukları okula başlamadan önce ilk güne hazırlamanın, anne ve babaları okuldan ayrıldıktan sonra yaşayabilecekleri kaygıyı azaltacağına işaret ediyor. Ertem, ebeveynlerin çocuklarını korkutmamak adına, kaygılarını belli etmemesi gerektiğini de söylüyor.

Çocuklara okulu hikayeleştirerek anlatabilirsiniz

Çocuklara okulda yapması gereken bazı becerileri öğretmenin önemini vurgulayan Uzman Psikolog Ayben Ertem, “Okula başlamadan önce ebeveynlerin yapmaları gereken en önemli şeylerden biri onlara öz bakım becerilerinde destek olmaktır. Onları sürekli siz giydirirseniz, yemeklerini siz yedirirseniz okulda zorlanacaklardır. Montunu kendisinin giymesi, yemeğini kendisinin yemesi gibi okulda yapması gereken bazı becerileri destekleyerek öğretin. Ayrıca çocukların yeni çevrelerine adapte olabilmeleri için öncesinde okulun nasıl bir yer olduğunu, okulda neler yapılabileceğini hikayeleştirerek ya da çizimle anlatabilirsiniz. Okullar açılmadan çocuğunuzun gideceği okulu, hatta sınıfını birkaç kere ziyaret edebilir hatta mümkünse öğretmeniyle tanıştırabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Her Gün Yaptığınız Bir Şey Gibi Sınıftan Ayrılın

Ebeveynlerin kaygı ve korkularının çocuklara yansıyacağı konusunda aileleri uyaran Ertem, “Anne babalar kendi kaygılarını mümkün olduğunca en aza indirmeli, çocuklara belli etmemelidir. Eğer çocuğunuzu okula bırakıp eve gelmek size zor geliyorsa bunu çocuğunuz hissedecek ve daha çok korkacaktır. Siz ne kadar sakin olursanız çocuğunuz da sakin ve kendinden emin olur. Çocuğunuzu ilk gün sınıfa bırakıp, ağlamasın diye fark ettirmeden gitmeyin. Bu davranışınız onu daha çok üzecektir ve ağlama ihtimali daha fazladır. Sınıfa götürürken onu nerede bekleyeceğinizi, ne zaman geleceğinizi, başka biri alacaksa onu kimin alacağını net bir şekilde anlatın ve söylediklerinizi de mutlaka yapın. Ayrılma işini çok uzatmayın sanki her gün yaptığınız bir şey gibi normal davranın ve sınıftan ayrılın. Öğretmeniyle de çocuğunuz ağlarsa neler yapabileceğini konuşun” dedi.

Çocuğunuza Güven Verin

Çocuklara, onları motive edici sözler söylemek gerektiğinin altını çizen Ertem, “Çocuğunuz siz giderken ağlıyorsa endişelenmeyin ve ona okulu çok seveceğine, yeni arkadaşlar edineceğine dair güven verin. Çocuğunuz ağlarken, onu bırakıyorsunuz diye kendinizi kötü hissetmeyin, iyi bir ebeveyn olduğunuzu düşünüp sakinleşin. Ona “korkma, ağlama, kıyamam” gibi sözler yerine destekleyici, motive edici sözler söyleyin. Bunları yaptığınız zaman en geç bir hafta içinde çocuklar rahatlıkla okula adapte olur ve her şey yolunda gider. Ancak ne yaparsanız yapın ağlamalar kesilmiyor ve okula gitmek istemiyorsa bir uzmana başvurmanız gerekebilir” dedi.


Çocukta okul fobisi nedeni anne olabilir

Memorial Dicle Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Özlem Soysal, okula yeni başlayacak çocuklarda gelişebilen okul fobisi ve okul korkusu ayrımı hakkında bilgi verdi.

Çocukta okul fobisi nedeni anne olabilir

Okul fobisi, çocuğun okula gitme konusunda isteksiz olması veya okula gitmeyi tamamen reddetmesi durumudur. Okul fobisi denildiğinde anlaşılması gereken şiddetli bir kaygı ile çocuğun okula gitmek istememe söz konusudur. Okul korkusu normal bir tepki olarak kabul edilebilir ve çocuğun yaşadığı duygu, fobi olarak değerlendirilemez. Ancak korku durumu bir haftadan uzun sürer, çocuğun okuldan soğumasını giderek artırır, okula gitmesi yönünde evde verilen tüm desteğe rağmen sonuç alınamaz ise okul fobisinden söz edilebilir.

Fobi olabilecek belirtiler…

Okul fobisinin tipik özellikleri arasında; sıkıntı, ağlama, sinirlilik, uykusuzluk, saldırganlık, baş ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık sayılabilir. Tepkiler okul saatleri yaklaştığında daha da artar. Bu şikayetler en sık okulların açıldığı zamanlarda yaşanır.

Neden aşırı koruyucu anne mi?

Okul fobisini yaratan önemli bir neden olarak, annenin aşırı koruyucu tutumu gösterilebilir. Çocuğu evde koruyan, kollayan, besleyen, denetleyen ebeveyn birliği içinde en önemli yere sahip kişi annedir. Annenin, çocuğun her isteğini yerine getirmesi, onun yapabileceği şeyleri kendisinin yapması, ev alanın dışında da aynı tutumla çocuğu dış çevre gerçekliğinden yalıtıp sokakta gördüğü her şeyi (yabancı insan, kedi, köpek, canlı, cansız, vs) tehlike kaynağı olarak değerlendirerek bunu çocuğa aşılaması, çocukta bu tür bir fobi oluşumunu tetikleyebilir.

Okul fobisi olan çocuklar, yaşamlarının daha önceki yıllarında anneleri tarafından aşırı özen içinde büyütülür. Bu tür anneler sürekli olarak çocuklarını memnun eder, onların sevgisini kazanma çabası içinde olur, tüm isteklerini karşılar ve onları sürekli olarak hayal kırıklığına uğramaktan korur. Bazı anneler ise çocukları gözlerinin önünde olmadığında kendilerini çok yalnız hisseder ve psikolojik, fizyolojik olarak çocuklarıyla yakın olma gereksinimi duyar. Çocukları anaokuluna göndermekten kaçındıkları gibi arkadaşlarının evine bile oyun oynamak için göndermek istemez.

Ev dışına çıkarılma duygusu da fobi oluşturabilir

Okul fobisi olan çocuklar yuva dışına atılma ile ürkütülmüş olabilir. Okula gitmek çocukta, evden atılma ya da eve döndüğünde anneyi evde bulamama gibi düşüncelere yol açabilir. Bu korku; çocuğun şahit olduğu anne-baba kavgaları, ona kesinlikle söylenmemesi gereken “senin yüzünden annen-baban hasta oldu”, “seni sokağa atacağım”, “seni başkalarına vereceğim” şeklindeki davranış ve sözler sonucu da oluşabilir. Kardeş kıskançlığına bir tepki sonucu da okul fobisi gelişebilir. Kardeşi yüzünden evden okula gönderildiğini, kendisi yokken kardeşine sevdiği yiyecekler ve oyuncakların alınıp, onun kendisinden çok daha fazla sevildiği düşüncesi, çocuğun okula bakış açısını olumsuz etkileyebilir.

Çocuğun okul fobisi varsa…

Okul fobisi yaşayan çocuğa kızmak, öfkelenmek sorunu daha da çözümsüz hale getirebilir. Çocuğu zorlayarak okula götürmek de kesinlikle çözüm değildir. Suçlamadan, ona değer vererek, onu dinleyerek soruna neden olan faktörleri bulmak, çözüm için ilk adım olmalıdır.
Çocuğa bu korkunun birçok çocukta görülebildiği ve değişiminin mümkün olduğu anlatılmalı, ona güven verilmelidir. Olumsuz aile tutumları değiştirilip, yerine olması gereken davranışlar sergilenmelidir. İlk günlerde okulun bahçesine, sonra okul içine, daha sonra sınıfa götürülmelidir. Böylelikle atılacak bu adımlar çocuğu okulla barışık hale getirmeye yardımcı olacaktır.

Okul fobisi olan çocukların ailelerine öneriler:

• Birlikte okul alışverişi yapmak çocuğu heyecanlandıracaktır. Hatta bu alışveriş öncesinde kısaca sohbet edip okulda nelere ihtiyacı olabileceği sorulmalıdır. Bu sayede çocuğun okulu nasıl hayal ettiği ile ilgili fikir sahibi de olunabilir.

• Okulun ilk günlerinde çocuk hangi ebeveynden daha kolay ayrılabiliyorsa, okula o kişi ile gitmelidir. İlk iki gün dışında okulda beklemek sıkıntılı olabilir.

• Çocuğu okuldan alacak ebeveyn tam vaktinde okulda olmalıdır. Bu davranış, çocukta büyük bir güven oluşturacaktır.

• Çocuk okula götürüldüğünde, aile ile veda anı kritiktir. Bu vedalaşma çok uzun tutulmamalı, çocuktan gizlice okuldan ayrılmamalıdır.

• Ebeveynler, çocuğun okulda olduğu sırada herhangi bir etkinliğe katılacaksa bu konu hakkında çocuğa bilgi verilmemeli, onun yanında konuşulmamalıdır. Çünkü kendisi okuldayken anne ya da babasının eğleneceğini düşünebilir ve okula gitmeyi ceza gibi algılayabilir.

• Çocuğun eğitim öğretim hayatına sağlıklı bir başlangıç yapabilmesi, başarı ile yoluna devam edebilmesi kurulacak okul-aile işbirliği ile mümkün olur. Bunun için okul yöneticileri ve öğretmenlerle karşılıklı güvene dayalı bir ilişki kurulmalıdır.

Okul korkusu yaşayan çocukların ebeveynlerine 12 öneri

Memorial Ataşehir Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikolojisi Bölümü’nden Uzman Psikolog Özge Merve Türk, çocukların okula alışma sürecinde dikkat etmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.

Aşırı korumacı bir tavır sergilemeyin

Okula başlamak evden yani ana kucağından ayrılmaktır; çocuk artık kendi başına var olmaya çalışmak durumundadır. Çocuğunu bireyselleştirmiş ve özgüven kazandırmış aileler bu konuda daha az zorluk yaşarlar; çocuk en başından beri ev içi ve ev dışında öz bakımı ve diğer sorumluluklarını yerine getirmeyi öğrenmiştir. Aksine aşırı korumacı, sürekli olarak çocuğunun başına kötü bir şey gelecekmiş gibi davranan ve bu şekilde sorumluluk vermeden çocuğun kendisine adeta yapışmasına neden olan ebeveynlerin çocukları ayrılma kaygısı yaşarlar. Okul yeni bir ortam ve güvenli ortamdan ayrılma, tek başınalık anlamına geldiğinden endişe artar.

Çocuğunuza okulu güzel örneklerle anlatın

Çocuklara neden okula gidilmesinin gerektiğinin doğru anlatılması gerekir. Büyümesine yardımcı olacak yeni bilgiler öğrenme, farklı aktiviteler keşfetme, yeni arkadaşlar edinme konularında bilgiler verilmelidir. Okul anlatıldığında bazı çocuklar gitmek istemediğini belirten olumsuz tepkilerde bulunabilirler. Bu durumda kaygı ve endişesinin anlaşıldığı belirtilmeli ve asla “gideceksin, her çocuk okula gider” gibi genel cevaplar verilmemelidir. Bu çocuğun daha olumsuz bir karşılık vermesine ve ebeveynin onu anlamadığını düşünmesine neden olacaktır. Çocuklar onlara hikaye okunmasını severler ve öykülerin kahramanlarıyla kendilerini özdeşleştirirler. Bunun için okula başlayan çocuklarla ilgili hikaye kitapları okumak, resimler çizmek bu anlamda destekleyici olacaktır.

Yeni ders yılı başlamadan okulu ziyaret edebilirsiniz

Sınıflar, kafeterya, tuvaletler gibi çocuğun sürekli içinde bulunacağı okul ortamını önceden tanıması ilk gün için kendine olan güvenini sağlayacaktır. Okul öncesi süreçte çocuğa zorla okuma-yazma öğretmeye çalışmak okul için caydırıcı olabilir ve çocuk okula isteksiz hale gelebilir. Bunun için isteksiz olan bir çocuğun zorlanmaması gerekir. Okul malzeme alışverişlerini çocukla birlikte yapmak, hangi eşyanın ne işe yarayacağını anlatmak çocuğun okulla ilgili belirli bir hakimiyet kurmasını sağlayabilir.

okullar açıldı okula yeni başlayacak çocuklar

Çocuğunuzun okula alışması ve ders başarısı için bunlara dikkat edin:

1- Anne babanın sınıfa girerek her zaman çocuğunun yanında olduğu izlenimini vermesi doğru değildir.

2- Çocuk ağlayıp ayrılmak istemediğinde onunla daha önce konuşulduğu gibi güvenli ve eğlenceli bir ortamda bireysel olarak bulunması gerektiği hatırlatılmalıdır.

3- Bazen okula alışma döneminde baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durumda çocuğu sakinleştirmek ve okul ile ilgili sıkıntılarından konuşmasına ortam sağlamak çocuğu rahatlatabilir.

4- İlk günden itibaren oyun ve ders çalışma saatlerinin düzenli bir programa oturtulmalıdır. Bunun için çocuk ile beraber onun hoşuna gidebilecek eğlenceli çizelgeler oluşturulabilir.

5- Yatma saatlerini ayarlaması önemlidir. Bu konuda birlikte odasının kapısına asabileceği bir afiş yapabilirsiniz.

6- Okula sık sık gidip çocuğun denetlenmesi uygun değildir. Çünkü ebeveyn ile çocuklar ayrı bireylerdir. Okul sorumluluğunun çocuğa ait olduğunu görebilmek ve gösterebilmek gerekir.

7- Ders çalışma ortamı önemlidir. Çocuğun bilgisayar, televizyon gibi uyaran faktörlerden uzak bir ortamda masasının üzerinde kitabı, defteri, kalemi ile sade ve sakin bir ortamda ders çalışması gerekir.

8- Bireysel olarak ders yapmasını desteklemek için yanında durup nasıl yapılacağını göstermeli sonra da ondan yapması beklenmelidir. Çocuğun desteğe ve tereddütlü olduğu zaman ebeveynine güvenebileceğini görmeye ihtiyacı vardır.

9- Ona bir şeyler öğretirken sabırlı olmak, zedeleyici sözlerden uzak durmak ve başarabildiğinde sözel ödül olarak “aferin, iyi gidiyor” gibi kelimeler kullanmak destekleyici olacaktır. Maddi ödüllerin sonrasında pazarlığa dönüşebileceğini unutmayın.

10- Ders çalışmanın yanında onunla oyun oynamak çocuğun performans kaygısını azaltır. Aynı zamanda ebeveyni ile paylaşımı artar. Ders dışında kitap okuma alışkanlığı kazanması için onunla beraber kitap okunmalıdır.

11- Ders dışı sanat ve spor gibi faaliyetlere önem verilmelidir. Çocuğun kendini ifade edebileceği, rahatlayabileceği başka bir ortama ihtiyacı vardır. Bu durum derslerini de olumlu etkiler.

12- Ebeveynlerin çocuğun ders çalışma düzeni, aile içindeki kurallar konusunda ortak fikirde olmaları gerekir. Aksi halde anne ve babanın farklı tutumları zaten okula uyum sağlama sürecinde olan çocuk için kafa karıştırıcı olabilir.

Okula adaptasyon nasıl hızlandırılır?

Öğrenciler üç ay boyunca denizin, havuzun, güneşin, sokakların keyfini çıkardı. İstedikleri saatte yatıp, istedikleri saatte kalktı. Yemek düzenleri değişti. Oyun, tüm vakti kapladı. Ancak tatil sona erdi. Peki, şimdi ne olacak? Özgürlüklere alışan çocuklar programlı okul hayatına nasıl adapte olacak? Bu geçiş sürecini yumuşatmak mümkün olur mu?

Bu dönemde çocuklarda okulun başlamasıyla ilgili davranışsal ve duygusal sorunlar görülebildiğini anlatan DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Ayşegül Moral, “Yaz ödevlerini erteleyenler, yapamayanlar, arkadaş ilişkileriyle ilgili sosyal sorun yaşayanlar, akademik başarılarıyla ilgili öğrenme, dikkat problemi olanlar ve tatilin eğlencesine doyamayanlar okulla ilgili şikâyetlerini dile getirebilir” diyor.

Keyifli ve rahat bir dönemden, disiplinli bir döneme geçişte uyum sağlamanın bazı koşulları olduğuna değinen Moral, “Okul açılınca görülebilecek, derslere uyum sağlamak, dikkat, konsantrasyon ve ders performansıyla ilgili davranışsal sorunlar ile öfke, yorgunluk, isteksizlik gibi duygusal sorunların düzenlenmesi bazı koşullara bağlıdır. Okulu ve dersleri sevmeyenler, öğrenme, dikkat ve sosyal sorunlar yaşayanlar okul kaygısını daha çok yaşar. Tatilde planladıkları gibi hem dinlenip hem eğlenenler hem de ödev sorumluluklarını yerine getirenler ise daha rahat olurlar” diyor.

Peki, hangi koşullara uyulduğu takdirde, çocuklar bu süreci daha rahat atlatıyor. İşte Uzman Psikolog Ayşegül Moral’ın okula adaptasyon önerileri…

• Kardeşler ve ebeveynler okula geçiş sürecini kolaylaştırmak için aşağıdaki önerileri birlikte yapabilirler.

• Alınan kitap ve kırtasiyelerin odadaki masa ve dolaplara çocuklarca yerleştirilmesi sürece hazırlık konusunda önemlidir,

• Çocuğun, odası ve çalışma masasında daha çok zaman geçirebileceği aktiviteler yapılabilir,

• Ders ve günlük yaşam programlanabilir,

• Ders temposu her gün arttırılarak, ders çalışma veriminin artması sağlanabilir,

• İstek olmasa da derse başlamak konusunda öğrenciye yardım edilebilinir,

• Unutulan konularla ilgili paniklemeden, hatırlatıcı kaynaklardan yararlanılabilir,

• Öğrencinin aldığı yeni kararları odasında her zaman görebileceği bir yere yazıp asması, uygulamasına yardımcı olabilir.

• Ailelerin, ödev sonrası oyun oynamaya izin vermesi, çocukların sorumluluklarını ertelemesini önleyecektir.


• Devam eden akademik ve duygusal sorunların tespit ve terapisi için bir uzmandan yardım alınabilir.

Okul fobisini yenmek için 3 önemli tavsiye


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik hiçbir oluşumun parçası değildir.