Kalp sağlığını tehdit eden 6 rahatsızlık neler?

Kalp sağlığı, genetik- çevresel faktörler ve vücuttaki pek çok sistemden doğrudan etkileniyor. Düzensiz beslenme ve hareketsiz yaşamın yanı sıra; diyabet, KOAH, yüksek tansiyon, obezite, tiroit ve gut gibi hastalıklar da kalbe olumsuz etki yapıyor.

Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, kalp sağlığını korumak için dikkat edilmesi gereken hastalıklar hakkında bilgi verdi.

Diyabet yüzünden genç yaşta kalp hastası olmayın

Diyabet yani şeker hastalığı aslında bir damar hastalığıdır. Damar ağı bakımından zengin olan kalp, böbrek ve göz gibi organlar diyabet hastalığından daha fazla etkilenmektedir. Diyabet sonucu damar çeperlerinin daralması kan akışını azaltmaktadır. Büyük bir iş gücüyle çalışan kalp kası, damar yoluyla gerekli kanı alamadığı zaman hasar görmekte ve gücü azalmaktadır.


Kalp yetmezliği yaşanmasına neden olan bu tablo ile birlikte diyabet aynı zamanda yüksek tansiyona da sebep olmaktadır. Diyabetin damar duvarında kalınlaşma ile birlikte böbrekleri de etkilemesi, yüksek tansiyon bakımından ekstra bir etki yaratmaktadır. Tansiyon eğiliminin yanında kolesterol yüksekliğinin fazla görülmesi ve kan şekerinin ayarlanamaması pıhtılaşma sorunlarına da neden olabilmektedir. Diyabet hastalarında koroner kalp hastalıkları ve kalp krizleri daha erken dönemde ve daha sık görülmektedir.

KOAH kalbinizi de nefessiz bırakabilir

Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı yani KOAH ile kalp yetmezliğinin aynı anda yaşanması sık görülen bir durumdur. Benzer belirtileri olan KOAH ve kalp yetmezliği birbirini tetikleyebilmektedir. KOAH hastalarının akciğerinde aşırı derecede hava hapsi olduğunda göğüs kafesindeki kaslar da çoğu kez solunuma katılmak zorundadır. Nefes alıp vermede bile yüksek enerji tüketimi yaşandığından ciddi kas gücü kaybı gelişmektedir. Bununla birlikte KOAH hastalarında doklara yeterli oksijen taşınamadığı için bu hücrelerin sayısında ciddi artış yaşanmaktadır.

Oksijen taşıyan hücrelerin sayısındaki artış kanın koyulaşması ve pıhtılaşma kabiliyetinin yükselmesine neden olmaktadır. Daha koyu kıvamlı bir hale gelen ve damar içinde akışı yavaşlayan kanda kümeleşme ve iltihabik reaksiyonlar daha fazla görülmektedir. Damar içindeki en küçük bir hasar bile hücre sayısındaki artış nedeniyle gereğinden fazla onarılmaktadır. Süreç içinde abartılı iyileşen dokular damarın tıkanmasına pıhtılaşma eğiliminin artmasına hatta toplardamar içerisindeki akımın yavaşlamasına bile neden olabilmektedir.

Yüksek tansiyon damarlarınızı nasırlaştırabilir

Yüksek tansiyon, kalp ve damar sistemi üzerinde farklı etkiler yaratabilmektedir. Yüksek tansiyonun yarattığı etkiye tepki olarak, güçlenmek zorunda kalan damar çeperindeki düz kas hücre sayısı yükselmektedir. Düz kas hücrelerinin artması ve damar çeperinin kalınlaşması; damarın elastikiyetinin kaybedilmesine, kireçlenmeye ve damar sertliğine neden olabilmektedir.


Kanın damar içinde akanken yarattığı sürtünme stresi denilen travma damar sertliğiyle birlikte daha da artmaktadır. Özellikle damarların çatallaşma bölgesinde görülen bu travmayı ayak tabanındaki nasır veya dirseklerde sürtünmeye bağlı olarak oluşan sertleşmeye benzetmek mümkündür. Ayağın veya dirsek bölgesinin aşırı miktarda sürtünmesine bağlı olarak oluşan doku artışı ve sertleşmeye benzer şekilde damar içinde de aynı tepki gelişebilmektedir. Damar yapısındaki bu sertleşme ve fazladan doku oluşumu damarın beslenmesini bozabilmektedir. Bu durum; damar içi yaralanmalarla birlikte ülser, pıhtı gelişimi ve damar tıkanıklığına yol açabilmektedir.

Fazla kilolardan kurtularak kalbinizi hafifletin

Obezite hastalarının metabolizmalarında ciddi bozukluklar bulunmaktadır. Tip 2 diyabet direkt olarak obezite ile ilgili bir durumdur. Ayrıca aşırı kilolu insanlarda oluşan uyku sorunları, nefes alıp vermekte yaşanan zorluklar yüksek tansiyona neden olabilmektedir. Sağlıksız beslenme sonucu alınan kilolar kandaki, kötü huylu olarak adlandırılan (LDL) kolesterol damar çeperinde birikime, iyi huylu olarak tanımlanan (HDL) kolesterol ise damar çeperindeki birikimin azalmasına neden olmaktadır.

Vücuttaki yağın büyük bir kısmı trigliserit olarak depolanmaktadır. Uzun süreçte trigliserit oranındaki artış da damar sertliği ve pıhtı oluşma riskini geliştirmektedir. Fazla kilolardan kurtulmak, aslında beslenme şeklinin düzenlenerek hareketli yaşama geçilmesi anlamına gelmektedir. Bu düzenlemeler, diyabet ve yüksek tansiyon başta olmak üzere kalbi etkileyen birçok sorunu ortadan kaldırmaktadır.

Tiroid bezinin fazla çalışması çarpıntı, az çalışması yetmezlik yapıyor

Her yaşta görülebilen tiroit hastalıkları kalbi yakından etkilemektedir. Tiroit bezinin gerektiğinden fazla hormon salgıladığı yani hipertiroidi durumunda kalpte en sık görülen sıkıntıların başında ritim düzensizlikleri ve çarpıntı gelmektedir. Hipertiroidi sonucu uyarılan kalp hızını artırmakta, ritm bozuklukları, düzensiz zamansız kalp atışları yaşanabilmektedir. Tiroit hormonunun fazlalığı zaman zaman göğüs ağrısı, nefes darlığı ve yüksek tansiyona da neden olabilmektedir.

Tiroit hormonu eksikliğinde yani hipotiroidi durumunda ise kalp hızında yavaşlama ve kalp kası gücünde azalma görülmektedir. Tiroit hormonunun azlığı kolesterol ve trigliserit seviyelerinin artmasına neden olmaktadır. Uzun süre tedavi edilmeyen tiroit hormonu eksikliği zamanla damar sertleşmesi ve kalp yetmezliği yaşanması riskini ciddi oranda artırmaktadır.

Kralların hastalığı kalbe iyi gelmiyor


Kralların hastalığı olarak bilinen gut genellikle ayak başparmağında kızarıklık ve şiddetli bir ağrı ile ortaya çıkar. Atakları oldukça sancılı geçen ve sosyal hayatı olumsuz etkileyen gut hastalığı aslında kalp krizlerine de zemin hazırlamaktadır. Kandaki ürik asit yüksekliğinden kaynaklanan gut hastalığı eklem hastalığı olarak ön plana çıksa da yüksek ürik asit damar iç yüzeyinin yapısını bozmaktadır. Damar çeperlerindeki sertleşmeyi hızlandıran gut hastalığı kalp krizlerine zemin hazırlayabilmektedir.

‘Kalp krizi’ anında ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.