Elektrokemoterapi yöntemi son evre cilt kanserini iyileştirdi!

Türk doktorların cilt kanseri hastalığının son evresindeyken iyileştirdiği 37 yaşındaki Alper Kurt, tedavi sürecini dünyadan Primo 2018 Türkiye İmmunoterapi Kongresi için ülkemize gelen kanser uzmanlarına anlattı.

Türkiye’de sadece İzmir’de uygulanan elektrokemoterapi ile kanseri yenen Alper Kurt, “Dışarıda akan bir hayat var, ama derede taşlara takılan bir dal gibi hissediyor insan. Arkadaşlarınız var, evleniyorlar, boşanıyorlar, terfi ediyorlar. Hayat devam ediyor. Ama sanki hayat bizim için devam etmiyormuş gibi geliyor. Elektrokemoterapi yönteminin çok faydasını gördüm, umutluyum. Futbolcuların dediği gibi önümüzdeki maçlara bakacağız artık” dedi.

Kendini Türk doktorlara emanet ederek cilt kanseri hastalığını son evresinde yenmeyi başaran 37 yaşındaki Alper Kurt, teşhisten tedavi sürecine tüm yaşadıklarını ABD, Katar, İtalya, Belçika, Slovenya gibi dünyanın pek çok ülkesinden Primo 2018 Türkiye İmmünoterapi Kongresi için ülkemize gelen alanlarının uzmanı doktor ve araştırmacılara anlattı.


Elektrokemoterapi ile 3 seansta iyileşti!

Kanser İmmünoterapisi Derneği’nden Doç. Dr Burçak Karaca ile ortaklaşa çalışma yürüttüğü St. Luke’s Cancer Center Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sanjiv Agarwala öncülüğünde Türkiye’de ilk kez düzenlenen uluslararası kongrede konuşan Alper Kurt’un Türkiye’de yeni uygulanmaya başlanan bir tedavi olan elektrokemoterapi ile 3 seansta iyileşmesi büyük heyecan yarattı.

İzmir’de ailesi ile yaşayan ve kurumsal bir firmada çalışmakta olan Alper Kurt, 2011 yılında sol ayak bileğinde fark ettiği benden şüphelenir ve şirket doktoruna gider. Doktoru onu 9 Eylül Üniversitesi’ne gönderir, testler yapılır ve teşhis konur: malign melanom (cilt kanseri). Alper Kurt, hemen ameliyat edilir, lenf bezleri temizlenir, kalçadan ve bacaktan deri nakli yapılır. 48 hafta tedavi gördükten sonra testler iyileştiğini gösterir. Normal hayatına dönen Alper Kurt artık 3 ayda bir kontrol olan bir takip hastasıdır.

2015 yılında sol ayak bileğinde aynı bölgede yeniden oluşan benle birlikte tekrar doktorlarına gider, testler yapılır ve kanserinin geri geldiğini öğrenir. Hemen ameliyata alınır bölge temizlenir, kemoterapi uygulanır. Her şey başta iyi giderken, bacağındaki benler birden çoğalmaya başlar, ilk kez dizinin üzerine ve ayak tabanına da sıçramıştır. Sol bacağının üzerinde sayıları yüzü aşan benler, ona büyük acı vermektedir, tek başına hareket edemez hale gelmiştir, ateş ve kusma beraberinde gelir.

Alper Kurt, cilt kanseri hastalığının son evresindedir ve artık yapılacak bir şey kalmadığı, bazı hastaların tedaviye cevap vermediği söylenmiştir. En azından acılarının azalması için ayak tabanındaki tümörlerin alınması için estetik cerraha giderler. Yapılan operasyonla ayak tabanındaki benler alınır. Durum o kadar umutsuzdur ki alınan lezyonlar patalojiye gönderilmez, Alper Kurt ve doktoru çöpe atarlar.

‘Sanki hayat bizim için devam etmiyormuş gibi geliyor’

Alper Kurt o günlerde yaşadığı bunalımı şu sözlerle ifade ediyor: “Hiç kimse sizi anlayamaz,zaten anlamasını da beklemiyorum ama hayat bunu öğretiyor insana. Herkesin bir acısı var. O yüzden hastayken insan yavaş yavaş kabuğuna çekiliyor. Ben öyle yapmaya başladım. Çevremdekiler öyle yapmaya başladı. Dışarıda akan bir hayat var, ama derede taşlara takılan bir dal gibi hissediyor insan. Arkadaşlarınız var, evleniyorlar, boşanıyorlar, terfi ediyorlar. Hayat devam ediyor. Ama sanki hayat bizim için devam etmiyormuş gibi geliyor”.


‘Madem artık yapılacak bir şey yok o zaman giydiğim formayı terleteyim’

Adım adım hızla ölüme yaklaştığını öğrenen Alper Kurt hayatı sorgular, bunalıma girer. Bir gece uyuyamaz ve ‘madem artık yapılacak bir şey yok o zaman giydiğim formayı terleteyim’ der ve internette Türkiye’de cilt kanseri üzerine çalışan en iyi uzmanları araştırır. Bulduğu 5 uzmana da durumunu anlatan e-posta atar. Hepsinden cevap gelir, kendisine uygulanan tedavinin doğru olduğu iletilir.

Cerrahpaşa Üniversitesi’ndeki doktor Ankara’ya davet eder. Süreci tersine çeviren yanıt Amerikan Hastanesi’nden gelir. Oradaki doktor ileri memleketlerde kullanılmakta olan yeni bir immünoterapi ilacını önerir. Alper Kurt, gelen e-postaları kendi doktorlarına götürür. Onlar da SGK’dan özel izin alınarak kullanılan bu ilacı, Alper’in tedavisi için kullanmayı planlamaktadır. Süreç hızlanır, Sağlık Bakanlığı’na yazılar gönderilir, başvuru kabul edilince de tedavi uygulanmaya başlanır. Ancak, 11 aylık ilaç kullanımına rağmen hastalık ciltte yayılmaya devam etmektedir…

‘Elektrokemoterapi’nin büyük faydasını gördüm kanseri yendim: umutluyum, futbolcuların dediği gibi önümüzdeki maçlara bakacağız artık’

Bu süreçte onkologları Alper Kurt’a Türkiye’de sadece İzmir’de Doç. Dr. Burçak Karaca tarafından uygulanan bir tedavi olan Elektrokemoterapi’den bahsederler. Kaybedecek bir şeyi olmayan Alper Kurt, Doç.Dr. Burçak Karaca ile tanışır ve tedaviye başlanır: “Onkologlar Burçak Hanım’ın Türkiye’deki ilk ve tek uygulayıcısı olduğu tedaviden bahsetti. SGK karşılamıyor ama gittik durumumu anlattım. Elektrokemoterapi hakkında bilgi verdi. AB ülkelerinde yıllardır başarıyla uygulanan, bilimsel ve çok etkin bir yöntem olduğunu söyledi. Aklımıza yattı, zaten kaybedecek bir şey yok denildi. 3 seans yapıldı. İlk iki seansta birer gece hastanede kaldım. Üçüncüsü lokal anestezi ile yapıldı. Ailem şehir dışındaydı, onlara haber bile vermedim tek başına gittim. Tedaviden yarım saat sonra da arabama bindim evime döndüm. Elektrokemoterapi’nin büyük faydasını gördüm. Tedavide ilk başta kemoterapi veriliyor, ardından cihaz ile elektrik veriliyor. Verdiği his karıncalanma kadar bile değil. İlaca da devam ediyorum. Elbette son evreyi gördüğüm için hocalarım temkinli. Ama artık umutluyum. Futbolcuların dediği gibi önümüzdeki maçlara bakacağız artık.”

Dünyanın En Önemli Kanser Merkezlerinden Bilim İnsanları,Primo 2018 Türkiye Kongresi İçin Kapadokya’daydı…

ABD’den Katar ve İtalya’ya, Belçika ile Slovenya’dan Türkiye’ye kadar dünyanın pek çok ülkesinden doktor ve kanser araştırmacısı; 5-8 Nisan tarihleri arasında Kapadokya Nevşehir’de düzenlenen Primo 2018 Türkiye İmmünoterapi Kongresi’nde biraraya geldi.

PRIMO (Practical Recommendations in Immuno and Molecular Oncology), uzun yıllardır Amerika’da St Luke’s Kanser Merkezi Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sanjiv Agarwala başkanlığında yürütülen ve klinik onkolojinin en yeni ve en sıcak konularını tartışan bir kongre olma özelliğindeyken, bu yıl aynı isim hakkı PRIMO Türkiye adıyla Ege Üniversitesi Medikal Onkoloji BD’ndan Doç. Dr. Burçak Karaca öncülüğünde Kanser İmmünoterapisi Derneği şemsiyesi altında ilk kez Türkiye’de toplandı.


Kanser İmmünoterapisi Derneği’nden Doç. Dr. Burçak Karaca, Primo 2018 Türkiye’nin Türk bilim ve onkoloji dünyası için çok önemli uluslararası işbirliği olduğunun altını çizdi. Kongrede standart tedavilere yanıtsız kalan bazı kanser tipleri için çok ciddi bir umut kapısı aralayan ve son yıllarda kanser tedavisinde algoritmayı sil baştan yazdıran immünoterapi seçenekleri, kişiye özel moleküler tedaviler, hem klinik hem de deneysel düzeyde tartışıldı.

Kemoterapi döneminde beslenme nasıl olmalı?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.