Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 verilerine göre Türkiye, Avrupa’nın en obez ülkesi olarak kayıtlara geçti.
Avrupa’nın en obez ülkesi Türkiye!Dünya sıralamasında ise 27. sıraya yerleştiğimiz obeziteyi, Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Derya Fidan, anlattı.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, Vücut Kütle İndeksi (VKİ) 30’un üzerinde olan kişiler “obez” olarak kabul edilirler.
Sanayileşmenin Etkisi Büyük!
Günümüzde sanayinin gelişmesi ile birlikte birçok hazır gıdaya ulaşım kolaylaşmış, küçük yaşlarda başlayan beslenme bozukluğuna bağlı obezite insidansı yükselmiştir.
Düzensiz beslenmeye ek olarak, hareketsiz yaşantı, stres faktörünün günlük yaşantıda baskın olması gibi etkenler genetik eğilim ile birleştiğinde ne yazık ki kişinin genel sağlık durumunu tehdit etmeye başlıyor.
Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.
Risk Faktörlerini Tanıyın
Obezitenin oluşmasında başlıca risk faktörleri vardır. Bunları sıralamak gerekirse; aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite, hormonal ve metabolik etmenler, sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama, kullanılan bazı ilaçlar (antideprasanlar vb), sigara-alkol kullanma durumu gibi etkenler başı çekmektedir.
Obeziteye Sebep Olan 4 Beslenme Hatası!
Obeziteye neden olan başlıca hatalı beslenme alışkanlıklarını sıralamak gerekirse;
- Yemek yerken başka aktiviteler ile meşgul olunması; toplumumuzda çok sık karşılaştığımız yeme bozukluğu sebebidir. Dış uyaranların açık olması, televizyon karşısında yemek yeme, bilgisayarda çalışırken yemek yeme ve en çokta ebeveynlerin çocukları oyun parkında oynarken ya da televizyon karşısında iken doyma hissiyatlarının önüne geçerek ağzına yemek vermesi.
- Akşam yemekten sonra karbonhidrat kaynağı besin tüketimine devam etmek; tatlı, hazır paketlenmiş ürün, çikolata, gazlı içecek ya da şekerli içecekler, yemek sonrası fazla miktarda meyve tüketimi bunlar arasında sayılabilir.
- Normal ihtiyacın üstünde besin alımı; özellikle çalışan kişilerde sağlıklı besinler yerine fast-food tarzı enerji yoğunluğu yüksek besinlerin çok tüketilmesi, kızartılmış ve kavrulmuş besinleri sık tüketmek
- Günlük su tüketiminin az olması, su yerine yüksek enerjili içeceklerin tercih edilmesi olarak sıralanabilir.
Obezite Tek Başına Mücadele Edebileceğiniz Bir Hastalık Değildir!
Obezitenin tedavisinde multidisipliner bir yaklaşımın baz alınması gerekmektedir. Hekim, diyetisyen, psikolog ve fiziksel aktivite denetiminde belki bir fizyoterapist ile gerekli adımlar tamamlanmalı, alışkanlıklar değiştirilmeye çalışılarak sağlık için yenmeli ve günlük egzersizler yapılmalıdır. Zira ne yazık ki obezite tek başına mücadele edebileceğiniz bir hastalık değildir.
Obez Bireyler Diyeti Gelir Geçer Bir Durum Olarak Görmemelidirler!
Obezite tedavisinde amaç, obeziteye ilişkin hastalık ve ölüm risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.
Verilen kilolara ek, bireyler yaşam standartını değiştirmeyi de göze alabilmeli ve diyeti gelir geçer bir durum olarak nitelendirmeden hayat boyu sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları edinmelidir. Bu durum böyle olmadığında ise ne yazık ki obez bireylerde kaybedilen vücut ağırlığı sıklıkla ve hızla geri alınmaktadır.
Kilo kaybeden bireylerin ancak yüzde 5’i ulaştıkları kiloyu koruyabilmekte, büyük bir çoğunluğu ise tekrar kilo almaktadır. Ayaküstü (fast-food) yenen karbonhidrattan ve rafine şekerden zengin, bitkisel liflerden fakir, aşırı yağlı beslenme şekli obeziteye yol açan önemli faktörlerden birkaçıdır.
Egzersiz Yapın
Obezitede beslenme tedavisi ve fiziksel aktivitenin artırılması ile birlikte davranış değişikliği tedavisi kesinlikle gereklidir.
Beslenme tedavisi ve egzersizin davranış değişikliği tedavisi ile birlikte kullanıldığı “kombine tedaviler” hem ağırlık kaybını sağlamada hem de kaybedilen ağırlığın korunmasında büyük başarı sağlar. Obezite tedavisinde, egzersiz büyük önem taşır.
Obez kişiler, genellikle az hareket etme eğilimindedirler. Ancak düşük kalorili diyetler ile birlikte çok ağır egzersiz programlarının uygulanması da doğru değildir.
Maksimum kalp hızının yüzde 60-70 ne ulaşmayı sağlayan bir egzersiz programının 20-30 dakika, haftada 4-5 kez veya 45-60 dakika, haftada 2-3 kez uygulanması uygun olacaktır.
TV ve Bilgisayar Başında Yemek Yemeyin!
Kilo vermek amacı ile başvuran bir hastaya hazır bir diyet listesi verip bu listeye uyup kontrole gelmesini söylemek başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
Amaç hastanın yeme ve aktivitesiyle ilişkili alışkanlıklarında farkındalığı ve değişimi sağlamaktır. Çocuklar ve gençlerde fiziksel aktivite düzeyinin azaldığı, TV veya bilgisayar başında giderek daha fazla zaman geçirildiği bilinmektedir.
Obezite ile sonuçlanabilecek bu tür yanlış alışkanlıklardan ve davranışlardan uzaklaşılması için birinci basamak hekimi mutlaka bu konu üzerinde durmalı ve bu konuya zaman ayırmalıdır.