Takıntılı aşk iyileşmiyorsa mutlaka psikolojik destek alınmalı!

Takıntılı aşklarda genellikle davranış bozukluğu, kaygı bozukluğu, depresyon, bağımlı kişilik özellikleri, takıntılı kişilik yapısı ve olayları olduğundan farklı bir şekilde algılama ve yorumlamaya yönelik eğilim görülüyor.

Takıntılı aşk iyileşmiyorsa mutlaka psikolojik destek alınmalı!

Takıntılı aşk iyileşmiyorsa mutlaka psikolojik destek alınmalı!

Romantik ilişkilerimizin bebeklikten şu anki yaşantımıza kadar uzanan ancak temeli geçmiş yaşantılarımızda atılan bir süreç olduğunu ifade eden uzmanlar, psikolojik destek almanın önemine dikkat çekiyor.


Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, psikologlara göre aşkın hem normal hem de nörotik bir kavram olduğunu söyledi.

Aşkın net tanımını yapmanın oldukça zor olduğunu ifade eden Çetin, “Aslına bakarsanız her alanın ya da bireyin bir aşk tanımı vardır. Biz psikologlara göre aşk hem normal hem de nörotik bir şeydir. Bir edebiyatçıya göre özlemi ve kavuşamamayı içerebilir” dedi.

Çocuklukta yaşanan travmalar sebep olur

Aşık olan bir kişide beklenen şeyin mutluluk olduğunu kaydeden Aziz Görkem Çetin, ancak takıntılı aşkın mutluluk yerine kaygı yaşattığını ifade etti. Çetin, takıntılı aşkın sebeplerini şöyle açıkladı:

“Psikolojik bağlamda düşündüğümüzde bireyin bebeklik döneminde bakım verme ve duygu anlamında yeterince ilgi ve sevgi gösterilmemesi ve ilişkinin ilk adımında güvenli bir bağ oluşturulamamasıdır. Bu bağı oluşturamamış çocuklar annelerinin yanından ayrıldığında ağlama, kaygı, korkma ve anneye sıkı sıkı sarılma ya da tam tersi uzaklaşma gibi sağlıksız davranışlar gösterirler.

Anne ya da bakım veren kişi ile kurulamayan güvenli bağ kişinin gelecekteki romantik ilişkilerini etkilemektedir. Çocuklukta yaşanmış değersizlik hissi ve yaşanılan travmalar da takıntılı aşk oluşturulmasına neden olmaktadır.”

Sürekli kontrol takıntılı aşk işareti

Takıntılı aşk yaşayan kişinin sevdiği kişiye güven duymadığını ve sürekli ondan ayrılacağı düşüncesi içerisinde olacağını belirten Çetin;

“Zihnini kötü düşünceler ile meşgul eder. Bu yaşadığı duygu karmaşasından kurtulmak ve kendini rahatlatmak için bazı eylemlerde bulunur. Bu eylemler kişiye göre olumlu ya da olumsuz eylemler olarak gerçekleşebilir.

Örnek vermek gerekirse karşısındaki kişiyi sürekli denemeye yönelik eylemler gerçekleştirir. Sürekli nerede olduğunu ve kiminle olduğunu kontrol eder. Karşısındaki kişinin onu sevip sevmediğinden emin olmaya çalışır” diye konuştu.

Takıntılı aşkın sağlıksız bir durum olduğunu ifade eden Aziz Görkem Çetin, “Takıntılı aşk kişinin gerçek ya da ulaşılamayan bir aşkı takıntı haline getirip kendi benliğini ona adaması ve hayatına bu bağlamda şekil vermesidir.

Karşısındaki kişiye yönelik çok yoğun duygular yaşaması duygusal bağlamda hızlı iniş ve çıkışlar yaşamasına sebep olacaktır. Böyle bir duygu durumun ardından birey hem kendine hem de başkalarına zarar verebilir. Genel tabir olarak bireyin günlük hayatındaki işlevselliğe neden olacak her şeyi sağlıksız olarak nitelendirebiliriz” dedi.

İnişli çıkışlı duygular yaşanır

Takıntılı aşk yaşayan kişilerin çok çeşitli duyguları yaşadığına da değinen Çetin, şunları söyledi:

“Takıntılı aşk yaşayan kişi yalnızca aşık olduğu kişi ile mutlu olacağına inanır ve kendisi mutsuzken aşık olduğu kişinin onsuz mutlu olmasını da istemez. Bunu şöyle düşünebiliriz; kişi düşünsel bir illüzyon oluşturarak aslında kişi için oluşturduğu anlam ve beklentilere aşık olmuştur.


Kişideki bu yoğun beklenti duygularının inişli ve çıkışlı olmasını sağlar. Duyguların bu kadar ambivalan olması da kişinin sağlıksız ve anlık kararlar vermesine neden olabilir. Takıntı giderek artarsa aşık olunan kişiye yönelik şiddet, cinayet, tecavüz veya kişinin kendisini öldürmesi gibi sonuçlar meydana gelebilir.

Takıntılı aşkın en çok tetikleyicisi karşılık bulamamasıdır. Duygusal ya da fiziksel yönden reddedilen kişi kendini kabul ettirmek için yoğun çaba harcayabilir.”

Davranış bozukluğu görülebilir

Takıntılı aşkın tedavi gerektiren bir durum olduğuna dikkat çeken Aziz Görkem Çetin, “Kişilik yapılanması ile ilişkili bir durum olduğu için bireysel psikoterapiye yönelik destek almak daha doğru olacaktır.

Takıntılı aşklarda genellikle davranış bozukluğu, kaygı bozukluğu, depresyon, bağımlı kişilik özellikleri, takıntılı kişilik yapısı ve olayları olduğundan farklı bir şekilde algılama ve yorumlamaya yönelik eğilim görülmektedir. Bu duruma yönelik psikolojik sorunlar yaşayan bireylerin bir uzman desteği almaları büyük önem taşımaktadır” tavsiyesinde bulundu.

Psikolojik destek gerekebilir

Romantik ilişkilerimiz ve kişiler arası ilişkilerimizin bebeklikten şu anki yaşantımıza kadar uzanan ancak temeli geçmiş yaşantılarımızda atılan bir süreç olduğunu ifade eden Çetin, “Bu nedenle psikolojik destek almak oldukça önemlidir. Bu tarz yaşadığımız sıkıntılar yoğunluğunu koruyorsa zamana bırakmayıp uzman desteği almakta oldukça fayda vardır.

Yaşadığımız her duygu ve düşüncenin geçmişimiz ile ilintili olduğunu düşünürsek üstünü kapatmak yerine yüzleşmek, kabul etmek ve farkına varmak önemlidir. Düşüncelerimize ve duygularımıza yanlış savunma mekanizmaları eklemek yerine uzman vasıtasıyla çözümlemeye çalışmamız duygu ve düşüncelerimize sahip çıktığımız anlamına da gelmektedir” dedi.

Aşk ve şiddet bir arada olamaz

Aşkın içinde şiddet kavramından asla söz edilemeyeceğini vurgulayan Çetin, “Sağlıklı bir ilişkinin tanımını yaparken şiddet unsurunun olmaması üzerinden de yapabiliriz. Bazı ilişkilerde aşk ve şiddet kavramlarını bir arada görüyoruz.

Bu tarz ilişkiler sağlıklı bir şekilde ilerlemiyor. Bireyler içlerindeki kaygı, korku, güven, özgüven eksikliği ve benzeri kavramları ilişkilerine şiddet olarak yansıtabiliyorlar” diye konuştu.

Sosyal aktivitelere yönelin

Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, takıntılı aşkı yaşayan kişilere şu önerilerde bulundu:

“Bireyin hayatına anlam katamamış, memnun olmadığı bir işte çalışması, iyi bir sosyal çevreye sahip olmaması, varoluşsal sorular, anlamsızlık ve boşluk hissi, özgüven eksikliği, kırılganlık, başarısızlık gibi durumlar kişide genel bir kaygıya yol açmaktadır. Bu kaygıyı kafasında oluşturduğu aşka yönlendirebilmekte ve bu şekilde dışa vurum sağlamaktadır. Hayatındaki anlamsızlığa son vermek ve bir anlam katmak içindeki boşluğu doldurmak istemektedir.

Bireysel olarak yapılabilecek durum hayatınızdaki bireysel ve psikolojik ihtiyaçlarınızı anlamlandırmak ve bunları sağlıklı bir şekilde hayatınıza kanalize etmeniz gerekmektedir. Bunun için sosyal aktiviteler ve yapmaktan zevk aldığınız faaliyetlerden faydalanabilirsiniz. Ek olarak uzman desteği de süreci hızlandıracak ve hayatınızı kaliteli kılmanıza yardımcı olacaktır.”

Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, kendisine takıntılı aşk duyulan kişilere de “Takıntılı aşk yaşayan kişilerde görülen bir özelliklerden biri de aşık olunan kişinin ulaşılmaz ya da eşit olmayan özelliklere sahip olmasıdır.


Takıntılı bir şekilde birinin size aşık olduğunu düşünüyorsanız empatik bir iletişim şekline geçmek gerekmektedir. Söylemleriniz ve davranışlarınızla karşı tarafa net ifadeler kullanmanız ve baştan düzeyli bir sınır koymanız gerekmektedir” tavsiyesinde bulundu.

Antidepresan kullanımı yüzde 27 arttı: Ruh sağlığımız nereye gidiyor?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.