Eşikteki çocuk kavramı ile gündeme gelen “çocuk gibi görünmek istemeyen” çocuklar, bir süre sonra kendi çocuk kimliklerini unutuyor. Çünkü çocuk güzelliği, çocuk giyinmesi, çocuksu olan her şey artık “çocuksu” değil, tamamen yetişkin güzellik algısı ve yetişkin bakış açısına dönüşüyor. Uzmanlar ise uyarıyor. Bu çocukları, ciddi davranım sorunları, dürtü kontrol sorunları, beden algısının derinden etkilendiği ruhsal sorunların beklediğine dikkat çekiyor.
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Duygu Barlas, son günlerde gündeme gelen “çocuk gibi görünmek istemeyen” çocukların ruhsal sorunlar tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını söyledi.
Eşikteki çocuk: Çocuklar “çocuk kimliklerini” unutuyor!
Böylesine yetişkinleştirilen çocukların bir süre sonra kendi çocuk kimliklerini unuttuklarına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Duygu Barlas, “Bu durumla beraber ciddi davranım sorunları, dürtü kontrol sorunları, beden algısının derinden etkilendiği ruhsal sorunlar görülebilmektedir.
Tüm bu sorunlar ile mücadele etmek elbette ruh sağlığı çalışanlarının görevidir. Ancak dünyada son zamanlarda yaygınlaşan yöntem ‘müdahale’ değil, ‘önleme’ çalışmalarıdır. Bu konu hakkında acilen çocuk ruh sağlığı alanında uzmanların bir araya gelerek sosyal medyanın çocukların kendilik algılamalarını olumsuz yönde etkilememesi adına “önleme” çalışmalarını başlatmaları gerekmektedir” dedi.
Sosyal medyada etkin olmaları artık şaşırtmıyor
Uzman Klinik Psikolog Duygu Barlas, internetin yaygınlaşması ile beraber sosyal medya kullanıcı yaşının oldukça düştüğüne dikkat çekerek hatta yetişkinlere kıyasla sosyal medya kullanıcılarının çoğunu çocukların oluşturduğunu söyledi.
Duygu Barlas, “İlkokula yeni başlayan çocukların bile sosyal medya hesaplarının bulunması son zamanlarda şaşırtıcı olmaktan çıkmaya başladı. Değişen dünya ve değişen algılar ile beraber çocukların bu davranışları zaman zaman doğal kabul edilebilir. Ancak bu kabulün bazı sınırlılıklarının veya kriterlerinin olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır” dedi.
Sosyal medya, çocuğun yapıtaşlarını bozmamalıdır
Çocukların sosyal medya kullanımlarının sınırlandırılması gerektiğini kaydeden Duygu Barlas, “Bu sınırlılıkların başında sosyal medya kullanım süresi ve çocuğun yaşamındaki yapı taşları sayılabilecek alanların işlevselliğini koruması gelmektedir. Bir çocuğun yapı taşları arasında sosyal ilişkileri, akademik performansı, aile içi ilişkileri, motor ve duygusal gelişimi yer almaktadır.
Sosyal medya kullanım süresinin uzaması ile beraber bu alanlardan herhangi birinde bozulma görülür ise sosyal medya kullanımının sağlıklı düzeyde olmadığı, çocuğa zarar verdiği düşünülebilir. Sağlıksız sosyal medya kullanımı etkileyen bir dizi faktör bulunmaktadır. Ancak birinci sırada sağlıklı veya sağlıksız bir kullanım olup olmadığını ayırt etmede bu bahsedilen kritere bakılması gerekmektedir” diye konuştu.
Sosyal medya kullanımı sınırlandırılmalı
Uzman Klinik Psikolog Duygu Barlas, bir diğer sınırlılığın ise sosyal medya kullanımının amacı ve nasıl kullanıldığı ile ilgili olduğunu kaydederek günümüzde çocuk kullanıcıların çocuk yetişkin olmaya çabaladıklarını belirterek;
“Sosyal medya ağırlıklı olarak kişilerin yaşadıkları güzel anlarını, başarılarını, zaman zaman yaşadıkları zorluklarını, çevresi ile paylaşmak istedikleri anılarını sergiledikleri bir ortam haline geldi. Çoğu çocuk yaşamından kareler paylaşırken gerçek kimliklerinden ve sahip oldukları her türlü gerçeklikten uzak paylaşımlar yapma eğilimi gösteriyorlar.
Kendilerini oldukları gibi değil, daha çok beğeni alacaklarını tahmin ettikleri imgeler olarak sosyal medyaya gösteriyorlar. Çoğu kez gelişimsel olarak uygun olmayabilecek yetişkin cinselliği ile var olmaya çalışıyorlar; çocukluklarını yaşamak yerine çocuk yetişkinler olmaya çabalıyorlar” diye konuştu.
Doyumsuzluklara ve her şeye sahip olma beklentisi artıyor
Bu olumsuz etkilerin yanı sıra sosyal medya kullanımının yanlış uygulanmasının çocukta ciddi doyumsuzluklara; hemen her şeye sahip olma dürtüsünün kontrol altına alınamamasına ve emek vermeden bir şeylere hemen sahip olma beklentisini arttırdığını vurgulayan Duygu Barlas, şunları söyledi:
“Elbette bunların yaşanmasında biz yetişkinlerin bilhassa medyanın ve kozmetik, giyim gibi alanlardaki büyük şirketlerin çocukları cinselleştiren reklam kampanyalarının etkisi çok büyük. Sosyal medyada ünlü olarak ciddi paralar kazanıldığının reklam yapılması, bu tür durumların pekiştirilmesi de ciddi risk faktörleri olarak değerlendirilebilir.
Aslında bu zaman içerisinde evrimleşen bir olgu haline geldi; aslında uzun zaman önce tüm bunlar olmaya başlamıştı ancak internetin ve görsel medyanın yaygınlaşması ile beraber durum daha çok çığırından çıktı diyebiliriz.
‘Çocuktur, giyime, özenmeye, güzel görünmeye heves eder’ tehlikeli bir cümle olmaya başladı. Çünkü çocuk güzelliği, çocuk giyinmesi, çocuksu olan her şey artık “çocuksu” değil; tamamen yetişkin güzellik algısı ve yetişkin bakış açısı taşımaktadır. Sorun da zaten buradan kaynaklanmaktadır.”
Önlem alınmalı
Böylesine yetişkinleştirilen çocukların bir süre sonra kendi çocuk kimliklerini unuttuklarına dikkat çeken Duygu Barlas; “Bu durumla beraber ciddi davranım sorunları, dürtü kontrol sorunları, beden algısının derinden etkilendiği ruhsal sorunlar görülebilmektedir. Tüm bu sorunlar ile mücadele etmek elbette ruh sağlığı çalışanlarının görevidir. Ancak dünyada son zamanlarda yaygınlaşan yöntem “müdahale” değil “önleme” çalışmalarıdır.
Bu konu hakkında acilen çocuk ruh sağlığı alanında uzmanların bir araya gelerek sosyal medyanın çocukların kendilik algılamalarını olumsuz yönde etkilememesi adına “önleme” çalışmalarını başlatmaları gerekmektedir” uyarısında bulundu.