Osteoporoz düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimari yapısının bozulması ile oluşuyor. Böylece kemik kırılganlığında ve kırığa yatkınlıkta artış görülüyor. Osteoporoz tanısı için kırık varlığı gerekmiyor. Osteoporozda gerekli korunma tedbirlerinin alınması, hastalığın erken teşhis edilmesi ve doğru tedavinin uygulanması kritik rol oynuyor.
Osteoporoz hastalığının ileri safhalarında görülen kemik kırıkları hastanın yaşamını tehdit edebilecek sorunlara yol açabildiği gibi sosyal güvenlik sistemi üzerinde de ciddi bir yük oluşturabiliyor.
Kemik oluşumu ve yıkımı süreci sürekli devam ediyor
Kemik dokusu, insan yaşamı boyunca sürekli devam eden yapılanma ve yeniden yapılanma olarak isimlendirilen iki farklı döngüyü içerir. Kemik dokusu artışı ve büyümeyle karakterize yapılanma safhası çocukluk döneminin bir özelliğidir. Erişkinlik döneminde görülen yeniden yapılanma ise mekanik açıdan yetersizleşen kemiğin ortadan kaldırılıp yerine yeni güçlü kemiğin oluşturulmasıdır.
Bu döngüsel işlem erişkin insanda kemik yıkımı ile başlar, yapımı ile sonlanır ve ortalama 3-12 ay süren bir döngüdür. Bu döngünün hızı paratiroid hormon (PTH), tiroksin, büyüme hormonu ve D Vitamini ile arttırılabilir ayrıca kalsitonin, östrojen ve glukokortikoid hormonları ile azaltılabilir.
Koruyucu tedavileri ihmal etmeyin
35 yaşından sonra kemik kütlesi azalmaya başlar ve bu azalış 85-90 yaşlarına kadar devam eder. Yaşam boyunca kaybedilen kemik miktarı erkeklerde %20-30, kadınlarda ise %45-50 civarındadır. Kadınlarda menopoza bağlı östrojen yetersizliği kemik kaybına neden olan en önemli faktördür. Östrojen azalımı kemik yıkım fazını arttırır. Kemik koruyucu bir hormon olan kalsitonin salınımı azaltır ayrıca kalsiyum metabolizmasını bozar. Kadınlarda koruyucu ve destekleyici tedaviler büyük önem taşımaktadır.
Erken menopoz geçirenler daha çok risk altında
Osteoporozda sırt ve bel ağrısı gibi şikayetlerin yanı sıra boyda kısalma, omurgada oluşan şekil bozuklukları ve kırıklar gibi klinik bulgularla da tanı konulabilmektedir. Özellikle 65 yaş üzeri beyaz tenli, osteoporoz aile öyküsü olan, erken menopoza girmiş, hareketsiz yaşam sürdüren kadınlar risk grubundadır. Osteoporoz tanısı kemik mineral yoğunluğu ölçümü (DEXA) ile belirlenir.
Bu yöntem özellikle 65 yaş üzerindeki kadınlar, 65 yaş altında olan ancak risk faktörlerine sahip postmenopozal kadınlar, erken menopoz geçirenler, minör travma ile oluşan kırık geçirmiş kişiler, 70 yaş üzerindeki erkekler ve kemik yoğunluğunu azaltan ilaç kullanan bireylere uygulanmalıdır.
Osteoporozda koruyucu önlemler üçe ayrılıyor
Osteoporoz tedavisinin en önemli kısmını osteoporoz oluşma riskini azaltan koruyucu önlemler oluşturur. Birincil korunmada çocukluktan itibaren düzenli ve kalsiyum açısından zengin beslenme alışkanlığının kazandırılması, düzenli spor yapma, güneşlenme kültürünün yerleştirilmesi çok önemlidir.
İlerleyen yaşlarda ise sigara ve alkolden uzak durulması, düzgün adet görülmesinin ve üreme fonksiyonlarının düzenliliğinin sağlanması gereklidir. İkincil korunma; osteoporozun erken tanınması, osteoporoz gelişen hastalarda uygun tedavinin sağlanması ve kırık oluşumunun önlenmesidir. Üçüncül korunma da ise kırık gelişen hastaların bu durumu minimum zararla atlatması, komplikasyon oluşumunun önlenmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanır.
Osteoporozdan korunmak için öneriler;
- Her yaş grubunda yeterli kalsiyum alımına dikkat edilmelidir. 20’li yaşlardan itibaren günde 1000-1200 mg kalsiyum alımı önerilmektedir. Bu, günde 5 su bardağı süt veya süt grubuna denk gelmektedir.
- D Vitamini yeterli miktarda alınmalıdır. Kollar ve bacakların açıkta kaldığı günlük yarım saatlik güneşlenme yeterlidir.
- Sağlıklı kemik gelişimi için düzenli spor ve fiziksel aktiviteler mutlaka yapılmalıdır.
- Tüm yaş gruplarında alkol ve sigara kullanımından uzak durulmalıdır.
- Yaşlılar için yaşam alanlarında düşme riskini azaltacak önlemler alınmalıdır.
- Yapılan DEXA değerlendirmesi sonrası doktorun verdiği uygun kemik yıkımını azaltıcı ilaç tedavileri ve kalsiyum – D Vitamini takviyeleri eksiksiz kullanılmalıdır.