Koronafobi ile baş etmenin 7 püf noktası nedir?

Koronafobi ile baş etmenin püf noktaları neler? Koronafobinin neden olduğu 7 önemli psikolojik sorun nedir? Koronavirüs kaygısından kurtulmak için etkili öneriler…

Koronafobi ile baş etmenin 7 püf noktası nedir? corona phobia
Koronafobi ile baş etmenin 7 püf noktası nedir?

Koronafobi ile baş etmenin 7 püf noktası nedir?

Baş döndürücü bir hızla duygu ve düşünce dünyamızın tam ortasına çöreklenen koronavirüs korkusu, kendi kaosu ve bilinmezliği içerisinde kişide kontrol edilemez bir hale giderken, halk arasında ‘koranayak olduk’, ‘paranoyak olduk’ gibi söylemleri de beraberinde getirdi.


Gerçek dışı bir korku, kaygı ve panik hali ile işlevselliğin bozulduğu durum koronafobi olarak adlandırılırken, kimseye güvenmeme, gerçek bilginin saklandığına inanma, herkes ve her şeye hastalığı kapmaya yönelik şüpheci bir bakış açısıyla yaklaşma, izolasyonun yarattığı duygudurumu, aşırı şüpheci bir bakış açısıyla her haberi değerlendirme gibi paranoyak düşüncelerin gelişmesi ‘koronoyak‘ olarak tabir edilmeye başlandı.

COVID-19 pandemisinin insanları içinde bilinmezlik barındıran ve bu bilinmezlikten dolayı sevilmeyen gri alana soktuğunu belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Uzman Psikolog Sena Sivri “Hastalığın özellikleri dışında sürekli okuduğumuz haberler, sosyal medya, iletişim kanallarında maruz kaldığımız yanlış ve korkutucu bilgiler de bu kaotik duygudurumunu artırıyor.

Tüm bu süreçte virüsü kapmasa bile birçok bireyde psikolojik ve fizyolojik başka sorunların ortaya çıktığını gözlemlemeye başladık. Bu tip durumlarda sağlık kaygısının tetiklediği psikolojik ve fizyolojik birçok belirti olabilmekte” diyor. Uzman Psikolog Sena Sivri, koronafobinin vücudumuzda yol açtığı 7 önemli sorunu anlatırken, koronafobi ile baş etmenin de püf noktalarını açıkladı.

Anksiyete (kaygı) kaynaklı rahatsızlıklar

Hastalığın riskleri ve bilinmezlikleri karşısında yoğun kaygı yaşanabilir. Kişi kendini sürekli endişeli, korku içinde ve negatif düşüncelerde bulabilir. Bu düşünceleri kendisi ve yakınları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kendisini sürekli; hastalığa yakalanacağı, hayatını kaybedeceği, başkalarına bulaştıracağı üzerine düşünceler içinde bulur.

Özellikle bu düşünceler sırasında çarpıntı, nefes sıkışması, huzursuzluk, yerinde duramama, ellerde titreme, terleme gibi fiziksel tepkiler ortaya çıkar. Yoğun strese bağlı olarak kaygılı düşüncelerin yoğunlaştığı anlarda tansiyonda yükselme, nabız hızlanması gözlemlenir.

Fobiler ile obsesif (takıntılı) düşünceler ve kompulsif (yineleyici) davranışlar

Kişinin mevcut fobileri varsa ve özellikle sağlıkla bağlantılıysa tetiklenebilir, yeni fobiler ortaya çıkabilir, bunlara yönelik kaçınma davranışları artabilir. Bununla birlikte özellikle temizlik ve sağlığın korunmasına yönelik takıntılı düşünceler ve buna bağlı tekrarlayıcı davranışlar ortaya çıkabilir.

Kişi her yerin, kendisinin, eve gelen giden herkesin sürekli pis olduğuna, virüs taşıdığına inanabilir. Ne kadar yıkarsa yıkasın, temizlerse temizlesin yeterince temiz olduğuna inanmaz, tekrar tekrar her yeri silme, yıkama, temizleme davranışları gösterir. Obsesif kompulsif davranışlar artacağı gibi, aşırı temizlik ve hijyen sağlama girişimleri kişinin vücudunda da buna bağlı hasarlara yol açar.

Bir şey olmadığı halde ‘varmış’ gibi hissetme!

Fizyolojik hiçbir temeli olmayan semptomlar ortaya çıkabilir. Özellikle korona semptomları (öksürük, ateş, boğaz ağrısı gibi) ortaya çıkabilir. Kişi ateşi olmadığı halde ateşi varmış gibi hissedebilir, ya da boğazında ağrı ya da öksürecekmiş hissi gelebilir. Bu semptomlar özellikle hastalıkla ilgili konuşmalar yapıldığında, haberler izlenip okunduğunda ortaya çıkar.

Uyku ve yeme problemleri

Yaşanılan kaygıya bağlı olarak uykuya dalmada güçlük, uyku bölünmeleri ortaya çıkabilir, kabuslar artabilir, uyku kalitesi düşer. Özellikle yatmadan önce haberlere, sosyal medyadaki koronayla ilgili bilgilendirmelere bakıldıysa uykudaki bozukluk daha yoğun olabilir. Yine kaygıya bağlı olarak iştahta artma azalma ortaya çıkabilir. Özellikle sosyal izolasyon dönemi ile beraber can sıkıntısı ve rutinin değişimine bağlı olarak duygusal iştahta artış gözlemlenir.

Etiketleme (Stigmatizasyon)

Uzman Psikolog Sena Sivri “Maalesef bu salgınla beraber en sık karşılaştığımız ve birçoğumuzun düşüncelerine yerleşen bir etiketleme de oldu. Virüsün çıkış noktası olan ülkenin insanları başta olmak üzere hasta olan bireyleri etiketleme ve buna yönelik negatif bir bakış açısı ve söylemler ortaya çıktı.

Bununla beraber sosyal izolasyon süreci ile beraber bu etiketlemelere 65 yaş üstü bireyleri de ekledik. Bu tip durumlarda bir suçlu bulmak olayın bilinmezliği ile baş etmede yardımcı oluyor gibi gelmekte ve hemen bu yola başvurmaktayız. Bundan kaçınmanın önemini unutmamak lazım. Tüm etiketlemeler için geçerli olmakla beraber özellikle konu sağlık olduğunda etiketlediğimiz bireyin ertesi günü biz olmayacağının garantisi de yok” diyor.

Aşırı korumacı ve kısıtlayıcı tutum

Temel düşünce virüsü kapmamak ve çevremizi korumak olduğundan davranışsal değişimler kaçınılmazdır. Sağlığa yönelik aşırı ilgi ile beraber buna bağlı yeni alışkanlıklar ortaya çıkabilir. Kişi bu kaygısıyla beraber her duyduğu gördüğü bağışıklığına iyi gelecek şeyi yapmayı, yemeyi, içmeyi deneyebilir. Çocuklara karşı aşırı korumacı ve kısıtlayıcı bir tutum sergilenebilir.

Depresif ruh hali

Özellikle süreç ilerleyip zaman geçtikçe, vaka sayılarının artması, maruz kalınan haberlerin içerikleri, kendi çevremizde hasta olan / olmayan bilgisi ve sosyal izolasyonu nasıl geçirdiğimize bağlı olarak depresif belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Yaşamı tehdit etme özelliğine sahip bir durum söz konusuyken bu tip belirtilerin ortaya çıkması olağan ve doğaldır. Önemli olan ne ölçüde yaşadığımız. Her türlü duygusal, psikolojik zorlanmada olduğu gibi burada da işlevselliğimizi etkileyip etkilemediğine göre değerlendirmek gerekmekte.

Koronafobi ile baş etmenin 7 püf noktası

Uzman Psikolog Sena Sivri, tüm bu süreci en sağlıklı şekilde geçirmenin, koronafobi ile baş etmenin püf noktalarını şöyle sıraladı;

  • Gerçekçi tedbirler kaygıyla baş etmede ilk yoldur; tedbirinizi alın, sosyal izolasyona uyun ve kişisel hijyeninize özen gösterin. İşe gitmek zorundaysanız bu tedbirleri iş durumuna adapte edin.
  • Gerçek ve doğru bilgiye ulaşın, sosyal medya ve whatsapp gruplarından gelen doğruluğu kanıtlanmamış bilgilere itibar etmeyin. Dünya Sağlık Örgütü, Sağlık Bakanlığı ve hastanelerin internet sitelerindeki bilgilendirmeleri dikkate alın.
  • Konu ile ilgili sosyal çevrenizle konuşurken çok olumsuz olup birbirinizi korkutmaktan kaçının. Umursamaz ya da aşırı kaygılı olmak yerine gerçekçi bir noktada durmaya çalışın. Çocuğunuz da bu dönemde kaygılı olacaktır. Yaşına uygun kısa ve öz bilgilerle sorularını cevaplayın. Ona yönelik aşırı kısıtlayıcı davranışlarınızın onu çok daha korkutacağını unutmayın.
  • Sosyal izolasyonla beraber uyku ve yemek düzeninizin bozulmaması için ufak esnetmelerle aynı ofisteki gibi bir düzeni evde de uygulayın. Pijamalarınızla çalışmayın, her gün günlük rutininize hazırlanın ve günü öyle geçirin.
  • Evde aile ile geçirilen zamanın artması aslında birçok fırsatı da beraberinde getirir. Aile olarak iletişiminizi güçlendirmek, yeni alışkanlıklar geliştirmek ve bağlarınızı güçlendirmek adına bu süreci değerlendirin. Sosyal desteğin önemini unutmayın. Görüntülü konuşma gibi yöntemlerle sevdiklerinizle düzenli iletişiminizi sürdürün.
  • Bir hobi edinin, varsa yeni bir tane daha edinebilir ya da mevcut hobinizi geliştirebilirsiniz. Nefes egzersizleri, yoga, meditasyon bu süreçte kaygıyla baş etmenize çok yardımcı olacaktır. Yazmanın gücünden faydalanın. Yoğun kaygı yaşadığınızda duygu ve düşüncelerinizi yazmak hem rahatlatacak hem de farklı bir perspektiften bakmanızı kolaylaştıracaktır.
  • Kaygınızla baş edemediğinizi hissediyor, işlevselliğinizde bozulma gözlemliyorsanız telefon ya da e-mail yolu ile bir uzmanla iletişime geçip destek alma yöntemlerinizi kararlaştırın.

Koronavirüs kaygısı ile yola çıkmanın püf noktaları

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Psikolog Ceylin Sürek, koronavirüsün sebep olduğu kaygılara karşı tavsiyelerde bulundu.

2020… Kimisi ne umutlarla girdi, kimisi neler planladı. Herkesin farklı hayalleri vardı, fakat tek gerçekte birleşmek zorunda kaldık. Dünyayı saran pandemi, koronavirüs!


Pandeminin günlük yaşantımıza getirdiği kargaşa bir yana, şu an yaşadığımız belirsizlik durumu günden güne endişelerimizi arttırıyor. Virüsü kapma, hastalanma ve sevdiklerimize bulaştırma; başlıca kaygılarımız arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra; işte oluşabilecek problemler, gelir kaybı, sosyal izolasyon, boş kalan raflar sebebiyle yeterli yemek, hijyen ve sağlık malzemesi bulamama gibi durumlar kaygı seviyemizin daha da artmasına neden oluyor.

Peki neler yapabiliriz?

Günlük rutininize bağlı kalmaya çalışın

Mümkün oldukça aynı saatte uyanıp ve yatıp, günlük aktivitelerinizin yapabileceğiniz kısımlarını yapmaya çalışın. Çoğu çalışanlar evden çalışma sistemine ve öğrenciler de aynı şekilde online ders sistemine geçti. Bu sisteme geçen kişiler; her zamanki saatlerinde kalkıp, işlerini halledip, evde çalışmanın verdiği rahatlığı sürdürebilirler. Kendinize en sevdiğiniz yemeği ve içeceği hazırlayıp, en rahat ettiğiniz yere oturarak çalışıp evde kalmanın avantajlarını kullanabilirsiniz. Sporunuzu yapamadınız mı?

Teknolojinin faydalarını kullanın. İlgilendiğiniz spor dalının çeşitli videolarını açıp, özgürce kendi sporunuzu yapacak bir alan oluşturabilirsiniz. Spor salonundaki gibi sosyalleşerek spor yapmak istiyorsanız da, online grup derslerini tercih edebilirsiniz. Kalabalık olmayan, evinize yakın yerlerde kısa yürüyüşler yapıp, temiz hava alabilirsiniz. Bedensel hareketsizlik strese bağlı tepkileri yoğunlaştırır bu nedenle aktif olun, “nasılsa evdeyim sonra yaparım” diye ertelemeyin.

Zamanı iyi değerlendirin

Evde yeterince zaman geçirememe durumundan rahatsız olanlar, zamanla ödüllendirildiniz. Eşinizle, çocuklarınızla ilgilenin. Onlarla ilişkinizi kuvvetlendirmek için bu durumu bir fırsat olarak görün. Fiziken izole olmanız, sosyal olarak da izole olmanız anlamına gelmiyor. Yine teknolojinin faydalarını kullanarak sevdiklerinizle, uzun zamandır görüşemediklerinizle konuşun. Onlarla bu dönem geçtikten sonra yapacaklarınızı planlayın. İzleyemediğiniz film, dizi ve okuyamadığınız kitap listesi yapın.

Daha önce yapmadığınız bir yemeği, yapmayı deneyin. Evinizde yeni düzenlemeler yapın. Kendinize yararlı olacak ve ya ilginizi çeken bir online kursa yazılın. Kulağa basit gelse de, bu eylemlerde bulunmak kaygılarınıza bir süre ara vermenizi, rahatlamanızı ve yaşam kalitenizi arttırmanızı sağlayacaktır.

Kontrol edebildiklerinize odaklanın

Kontrol edemedikleriniz hakkında kaygılanmaktansa, kontrol edebildiğiniz durumlara bakın. Bu virüsün ne kadar yayıldığını ya da size nereden bulaşabileceği gibi durumları düşünmek, kaygınızın artmasına neden olacaktır. Bunları düşünmektense, kontrolü ele alın ve yapabileceklerinize bakın. Kişisel bakım ve sağlık uygulamalarından başlayabilirsiniz.

Sağlıklı beslenin, uyku düzeninize dikkat edin, ellerinizi iyi yıkayın, bedeninizi aktif tutun ve egzersiz yapın. Bağışıklığınızı nasıl güçlendirebilirsiniz, araştırın. Diğer yandan, dışarı çıkmanız gerekiyorsa bunla ilgili önlemler alın, dezenfektan kullanın, sosyal mesafeye dikkat edin, kıyafetlerinizi değiştirin, evinizi havalandırın. Düşününce ne kadar kontrol edebildiğiniz durumun olduğunun farkına varın, elinizdeki gücü hissedin. Kontrolünüzü davranışlarınızla sınırlamayın, düşünce gücünüze de odaklanın.

Kaygılarınızı somutlaştırın

Kaygımızı düşünceye dökmediğimiz durumlarda onun esiri olabiliyoruz, bu nedenle kaygınızı somutlaştırın. Kendinize sorun; “en kötü senaryo ne olabilir ve bunun gerçekleşme ihtimali ne kadardır” Kanıtlara bakın. Negatif düşüncelerinizi bir kağıda yazıp, alternatiflerini bulmayı deneyebilirsiniz.

Örneğin; “Bu virüsten asla kurtulamayacağız” diye endişelendiğinizde pandemilerle ilgili geçmişteki gerçeklere göz atıp, alternatif ve gerçekçi düşünceler oluşturabilirsiniz. Pandemilerin belli bir süreden sonra sona erdiğini ve dünya düzeninin geri geldiğini, kendinize hatırlatabilirsiniz.

Kendinize yüklenmeyin ve yavaşlamayı öğrenin

Kendinize karşı şefkatli olun. Zor bir dönemden geçiyorsunuz ama yalnız değilsiniz. Normaldeki üretkenliğinize ulaşamadığınızda ya da yapacağınız işe bir türlü konsantre olamadığınızda, durun ve kendinize yüklenmemeniz gerektiğini hatırlayın. İdeal olmayan koşullarda elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz, bu durumu farkına varın. Kendinize hata payı verebilirsiniz. Yavaşlamayı deneyin, böylece günlük yaşamınızdaki basit zevkleri daha fazla takdir edebilirsiniz. Anda kalın.

Bir aktivitede bulunurken telefonunuzu sürekli yanınızda tutmayın, yaptığınız şeye odaklanın. Yavaş yemeyi öğrenin, lezzetleri ve dokuları takdir edin. Bunu yaparsanız; hem daha az yemekle doygunluk yaşarsınız, hem de yemeğin tadından daha fazla zevk alırsınız. Arkadaşlarınızla, ailenizle konuşurken onlara odaklanın, başka şeylerle ilgilenmeden dinleyin. En basit şeyden bile zevk almaya ve bunun eğlenceli yönlerini bulmaya çalışın. Örneğin; bulaşıkları acele yıkamak yerine suyun ve köpüklerin dansını görün. Bu tarz işlere bakış açınızı değiştirdiğinizde; bunları iş yerine, keyifli aktivitelere dönüştürme fırsatı bulursunuz.

Bilimsel kaynaklara bağlı kalın ve sürekli medya akışının içinde kalmayın

Birçoğumuz her şeyden haberdar olmak istiyoruz ve sürekli gelişmeleri takip ediyoruz. Öncelikle bu bilgilendirmeleri, güvenilir kaynaklardan izleyin ve okuyun. Uzman olmayan kişilerin önerilerine itibar etmeyin. Diğer yandan virüsle ilgili sürekli haber okumak ve sosyal medyada olmak endişelerimizi arttırabilir. Bu nedenle kendinize sınırlamalar koyun. Elinizde telefonu sürekli tutmayın. Örneğin; film izlerken kendinizi sürekli haberleri kontrol etme ihtiyacında bulmayın, anda kalın ve filmin zevkini çıkarın. Sonradan bu bilgiye zaten ulaşacaksınız, kaygı havuzunun içinden çıkmaya fırsat bulmuşken, tekrar geri dalmayın.

Biraz kaygılanmanın her zaman olumsuz bir durum olmadığını farkına varın

Sürekli kaygı ve panik halinde olmak insanı yorar ve hayat kalitesini düşürür. Ancak küçük dozda kaygı bizlere yardımcı olur. Ne kadar keyifsiz bir duygu olsa da kaygı bizleri, potansiyel tehlikeli durumlara karşı hazırlıklı olmamıza ve kendimizi korumamıza teşvik eder. Örneğin, şu an sahip olduğumuz koronavirüs ile ilgili kaygılar; dışarı çıkmamamıza, çıkarsak kalabalık yerlerden kaçınmamıza, ellerimizi sık yıkamamıza, dezenfekte etmemize ve dokunduğumuz yerlere ekstra dikkat etmemize neden oluyor. Ancak kaygı düzeyinin yüksek seviyelere ulaşması olumsuz durumlara yol açabilir.

Panik olduğumuz durumlarda duygularımız reaktif, düşüncelerimiz mantıksız ve davranışlarımız da dürtüsel olabilir. Bu panik hali insanları gereksiz olmayan şeyleri almaya itebilir ve başkalarının ihtiyaçlarını karşılayamama problemlerini ortaya çıkarabilir. Unutmayın ki panik; virüsten daha hızlı yayılır, bu nedenle zincirleme bir reaksiyona neden olabilir. Böyle durumlarda baş etme becerilerinize odaklanın. Bu durumla ilgili neler yapabiliyorsunuz onlara bakın.

Meditasyon ve nefes egzersizleri deneyebilirsiniz

Kaygınızı azaltmak için meditasyon ve nefes egzersizleri deneyebilirsiniz. Diğer yandan egzersiz yapmak, farklı bir aktivitede bulunmak, sosyalleşmekte kaygı seviyenizin inmesine yardımcı olur. Yardım istemekten çekinmeyin, duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Birçok terapist internet üzerinden online terapi yapmakta, bu servisten faydalanabilirsiniz.

Corona salgını sonrasında takıntılar ve kaygı kalıcı hale gelebilir!

Bu durumun geçici olduğunu kendinize hatırlatın


Unutmayın, yalnız değilsiniz. Din, ırk, renk ayırt etmeyen bu virüse karşı tüm dünya olarak savaştayız. Geçmişte insanlık nasıl diğer virüsleri atlattıysa, bu virüsü de birlik ve beraberlik içinde atlatacağız. Evde sıkılıyorum dediğinizde, gece gündüz uyumadan bizler için çalışan sağlık çalışanlarını düşünün. Salgının durması ve normal yaşamımıza dönmemiz için çalışan dünya uzmanlarını düşünün ve bu durumun geçici olduğunu kendinize hatırlatın. Yaşam enerjinizi yitirmeden, sağlıkla kalın.

Corona virüsü ve toplumsal değişimlerin gizli öznesi olarak salgınlar


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.