Pandemi döneminde depresyon ile nasıl mücadele etmeli?

Pandemi bireyler üzerinde ciddi olumsuz duygu durum değişikliklerine yol açtı. Çaresizlik depresyonun şiddetini artırdı. Korkuların temelinde belirsizlik var! 

pandemi psikoloji

Pandemi döneminde depresyon ile nasıl mücadele etmeli?

Pandemi sürecinin her türden bağımlılık için risk etkeni olduğunu belirten uzmanlar, özellikle bağımlılığa neden olacak davranışlardan uzak durulması gerektiğine dikkat çekiyor. Uzmanlara göre kaygı giderici, yatıştırıcı her tür ilaç ve maddeden uzak durulmalı.


Sosyal medyada amaca yönelik olmayan aktivite ve zaman kısıtlanmalı. Uzmanlar, iyi uyumayı, düzenli beslenmeyi ve fiziksel aktivitenin artırılmasını tavsiye ediyor. Bu süreçte arkadaşlarla ve akrabalarla duygu ve düşünce paylaşımının önemi de büyük.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Sermin Kesebir, pandemi salgınının yol açtığı duygu durum değişiklileri ile ilgili önemli bilgiler ve faydalı tavsiyeler paylaştı.

Korkuların temelinde belirsizlik var!

Pandemi salgınının biyolojik, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve politik bir olgu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Her türden duygudurum değişikliği, pandemiye özgü fenomolijden, görüngülerden biri sadece. Pandeminin yol açtığı duygu durum değişiklikleri en başta öznel sıkıntı hissi ve huzursuzluk olarak yaşanıyor.

Korkunun, huzursuzlukların ve huysuzlukların temelinde belirsizlik var. Belirsizlik temel güven duygusunun karşıtı olan bir güvensizliği barındırıyor. Bu öznel sıkıntı hissi ve huzursuzluk, aynı zamanda ani bir stres tepkisidir. Olumsuz, gerici, yineleyici ve ısrarcı düşüncelerle birlikte olabilir. Böyle olduğunda uykuya dalmayı zorlaştırabilir, uykuyu bölebilir ve yeniden dalmayı zorlaştırabilir ya da sabah erken saatte uyanıp bir daha uyuyamamaya neden olabilir” dedi.

Pandemi depresyonunun birçok kaynağı var

Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Depresif duygu durum, ilgi ve istek kaybı en yoğun haliyle hastalanan ve kayıp yaşayan bireylerde gözlendi” diyerek sözlerine şöyle devam etti:

“Tabii ki bir kayıp dediğimiz zaman sadece hastalık ve ölümden bahsetmiyoruz. Bunlarla karşılaştırılmayacak düzeyde ama türlü çeşit başka kayıplar gerçekleşti. Bireylerin ekonomik güçlükler yaşadığı ve kazancını elde edemediği görüldü. Kısıtlama tedbirleri kapsamında uygun eve sahip olmayan bireyler bu durumu bir kriz şeklinde yaşadı.

Değişikliğe adapte olma yeteneği kısıtlı kişiler, bu kısıtlanma tedbirlerini bir yas tepkisi şeklinde hissetti. Depresyonun kaynağında sevginin kaybı, haz ve doyum nesnelerinin kaybı, kişiler arası ilişkilerde hassasiyet ve pürüzler kadar bireyin tüm güçlü duygularının incinmesi ve zedelenmesi bulunuyor.”

Çaresizlik depresyonun şiddetini artırdı

Ontolojik varlığımızı sorgulatacak derecede küçük, yeryüzünde milyarlarca yıldır birlikte yaşadığımız bir mikroorganizmanın hayatı tehdit eder hale geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Bu durum karşısında en güçlü insanlar, doktorlar, devlet adamları ve devletler çaresiz kaldı. Söz konusu çaresizlik duygusu, depresyonun hem temel bir bileşeni hem de şiddetini artıran bir durum. Bir diğer duygu ise suçluluk duygusu.

Bulaşta ya da koruyamamakta, belki de en başta doğaya karşı ortaya çıkan yetersizlik ve değersizlik duyguları, bu süreçte maddi ve manevi ihtiyaçları karşılayamamaktan, stresle yeterince baş edememeye varan bir çerçevede gözlendi. Bu noktada bireyin özgüveni, öz saygısı etkilendi. Çaresizlik, suçluluk, yetersizlik ve değersizlik duyguları söz konusu olduğunda intihar düşüncesi ve isteği gündeme geldi” diye konuştu.

Enfekte olan bireyler çökkünlük yaşıyor

Virüsün merkezi sinir sistemine girişinin koku siniri yoluyla gerçekleştiğini ifade eden Kesebir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu noktadan sonra beyinde depresyon yolaklarının hangilerini izlediğini, ne gibi değişiklikler yaptığı tam bir netliğe kavuşmamakla birlikte hücresel ve hümoral bağışıklık yanıtlarını uyardığını biliyoruz.


Bağışıklık yanıtını uyardığı noktada bir inflomasyon ortaya çıkıyor ve bu inflomasyonun karşılığında depresif belirtileri görüyoruz. Covid-19’un yol açtığı depresyonda öne çıkan belirtileri öznel bir sıkıntı ve huzursuzluk hissi, gündelik yaşantıya ve aktivitelere karşı bir ilgi, dikkati vermede kayıp, isteksizlik ve uykunun bölünmesi şeklinde açıklayabiliriz.

Sıklıkla üzerinde durulan bir belirti olarak, kişiler arası ilişkilerde bir tür hassasiyet ve kişinin engellendiği durumlarda bir öznel başarısızlık, engellenmişlik hissinden ve kırılganlıktan bahsedebiliriz. Yine enfekte olmuş bireylerde izolasyonun ve damgalanmanın yarattığı bir çökkünlük hali ortaya çıkıyor.”

Ekran bağımlılığına dikkat!

Bilimsel yayınlarda virüsün yol açtığı coşkulu dönemlere yer verildiğini söyleyen Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Mevcut duygudurum bozukluğu olan bireylerde daha çok görüldüğü belirtildi. Duygu durum değişiklikleriyle baş etmek için ne yapmalı? Kaygı giderici, yatıştırıcı her tür ilaç ve maddeden uzak durulmalı. Pandemi süreci her türden bağımlılık için risk etkeni. Ekran bağımlılığı da dahil.

Bu noktada sosyal medyada, internette, amaca yönelik olmayan aktivite ve zaman kısıtlanmalı. Pandemi haberlerini takip etmek yahut sıkça izlemek algılanan stresi artırabilir. Stres etkeni olabilecek işlevler bu süreçte en aza indirilmeli. Kısıtlamalar kapsamında sosyal mesafe, fiziksel mesafe olarak anlaşılmalı.

Dayanışmayı ve sosyal desteği artırmak üzere her türden duygu ve düşünce paylaşımı, arkadaşlarla, akrabalarla olmalı. O zamana kadar vakit bulunmamış ya da yeni bir takım ilgi alanları hayata geçirilebilir. Bu tür aksiyonlar ısrarcı ve yineleyici bir takım olumsuz düşüncelerle baş etmeyi de kolaylaştıracaktır” diye konuştu.

Sağlık yolunda vazgeçilemeyecek 4 kural

Prof. Dr. Sermin Kesebir, sağlıklı olmanın önemli bileşenleri olarak vazgeçilemeyecek 4 ilkeyi şöyle sıraladı;

– Düzenli ve fazına uygun bir uyku düzeni,

– Düzenli beslenme ve sıvı tüketimi,

– Evde veya daha iyisi açık havada düzenli fiziksel egzersiz,

– Gün ışığından olabildiğince yararlanmak.

Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Mücadele tutum ve davranışları bu şekilde sürdürürken her bireyin bir acil eylem planı olmalı” uyarısında bulunarak sözlerini şöyle sonlandırdı:


Virüsle karşılaşıldığında başvurulacak bir yer ve haber verilecek insanlar olmalı. Depresif duygudurum veya gündelik hayatı etkileyecek düzeyde herhangi bir duygudurum değişikliği, gündelik aktivitelere karşı ilgi ve istek kaybı karşısında profesyonel destek alınmalı.

Covid mi grip mi? Corona virüsü belirtilerinin grip ve nezleden farkı


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.