Gözünüz aydın olsun “Kadın kısmı evde oturur” diyen, kadını dört duvar arasına hapseden yobazlar! İstanbul Sözleşmesi aile yapısını bozuyormuş. Aile yapısı dediğiniz ne? Kadının sindirildiği, şiddet gördüğü, öldürüldüğü yer mi? İstanbul Sözleşmesi hangi yapıyı bozdu? Oysa ne güzeldi değil mi sinmiş kadınlar, onların yetiştirdiği çocuklar, giderek sinen insanlar, mis gibi!
Gözünüz aydın!
• Gözün aydın olsun “Kadın kısmı evde oturur” diyen, kadını dört duvar arasına hapseden yobaz!
• Gözün aydın olsun, cin çıkarıyorum diyerek tecavüz ederken kadını, erkeği, çocuğu ayırmayan şarlatan!
• Gözünüz aydın olsun, tecavüz gerekçesi arayan sapıklar!
• Gözün aydın olsun; “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” diyen kansız!
• Gözün aydın olsun, “Gelinliğinle çıktın kefeninle dönersin” diyen namussuz ebeveyn!
• Gözünüz aydın olsun kadın görünce ağzından akan salyayı “Tövbe estağfurullah!” diye silen ya da kadına sarkmanın “havalı” / “normal” sayan tip!
• Gözünüz aydın olsun, iki lafınızdan birinde İstanbul Sözleşmesi’ne saldıran sözde gazeteciler, kanaat önderleri ve diğerleri…
Aile yapısı dediğiniz ne?
İstanbul Sözleşmesi aile yapısını bozuyormuş. Aile yapısı dediğiniz ne? Kadının sindirildiği dört duvar arasında yaşadığı, gerek olursa (!) dayak yediği ama kızılcık şerbeti içtiği; baba evine gitmeyi düşündüğünde “Başımızı öne mi eğeceksin” diye koca evinin gösterildiği, sinen kadının sinen çocuklar yetiştirdiği yapılar mı? Yoksa masada yoğurt yoktu diyen erkeğin kadını öldürebileceği yapılar mı? Hangisi bozulan?
Mesela şey de var erkeğin erkeklik gururuna laf ettiği öne sürülen kadının öldürülmesi ya da erkeğin kadını çok sevdiği için öldürdüğü yapılar da var. İstanbul Sözleşmesi hangi yapıyı bozdu, siz hangisinden rahatsız oldunuz? Oysa ne güzeldi değil mi sinmiş kadınlar onların yetiştirdiği çocuklar giderek sinen insanlar mis gibi!
Merak ettiğim bir şey daha var. Mesela o çok rahatsız olan hatta destekleyenler için fahişe diyen, orospu diyen zatı muhteremler;
• Özgecan Aslan öldürüldüğünde nasıl izlediniz televizyonu? “Kız kısmının üniversitede ne işi var? Gitmeseydi tecavüz etmeye kalkışmazlar ölmezdi” mi dediniz?
• Helin Palandöken daha 17’sinde katledildiğinde “Zaten liseler fuhuş yuvası” mı dediniz?
• Şule Çet intihar süsü verilip katledildiğinde ne rahatsız etti sizi? Katledilmesi mi yoksa orada ne işi olduğu mu?
• Pınar Gültekin yakılarak öldürüldüğünde ateşinde mi ısındınız? En kutsal dediğimiz dinimizin adı kullanılıp onlarca çocuğa tecavüz edilirken “Dini karalamak için kullanırlar unut çocuğum!” mu dediniz?
• Emine Bulut çığlık çığlığa “Ölmek istemiyorum” diye bağırması size kurgu mu geldi?
Kurgu ne biliyor musunuz? Sizin yaptığınız? Kendinizi yaratıcı zannetmeniz, kurgu olan! Kadının kaderinin de yaşam hakkının da sizin boyunduruğunuz altında olduğunu düşünmeniz. Kurgu olan bize bir yaşam alanı biçebileceğinize inanmanız.
Adalet, eşitlik, hak, din, vicdan bilmediğiniz gibi tarih de bilmiyorsunuz!
Ben hakkımı 1934’te aldım, bırakmaya da hiç niyetim yok!
Sen bana eteğimin kısalığından “Orospu” damgası vuracaksın diye ben eteğimin boyunu değiştirmeyeceğim!
Sen başım örtülü diye bana “Gerici” yaftası yapıştıracaksın diye ben başımı açmayacağım.
Sen sesimden rahatsız oluyorsun diye susmayacağım!
Damacana görünce bile tahrik olan nefsin yüzünden ben dört duvar arasında yaşamayacağım!
Sen benim hakkımda ne düşünürsün diye saç rengimi, saat kaçta dışarı çıkacağımı, kaç yaşımda evleneceğimi belirlemeyeceğim!
Sinmeyeceğim, sindirilmeyeceğim!
Bana ait olan hakkı sonuna kadar kullanmaya devam edeceğim! Ve sen, saygı duymayı öğreneceksin! Ve sen “Beni ilgilendirmez” demeyi öğreneceksin.
Ve sen benim canımı almamayı, ben istemeden bana dokunmamayı öğreneceksin! Ve adalet bir gün beş para etmez bir takım elbisenin bir canın yanında kıymeti olmadığını öğrenecek! O gün gelene kadar da kadınlar susmayacak, sinmeyecek ya da bir yere gitmeyecek! Buradayız, beğenseniz de beğenmeseniz de!