Limonlu su böbrek taşını önler mi?

Limonlu su, portakal suyu böbrek taşını önler mi? Taş oluşumunu ne azaltır? Ameliyat ne zaman gereklidir? Ağrı nasıl geçer?

limonlu su

Limonlu su böbrek taşını önler mi?

Dünya genelinde bir insanın hayatı boyunca böbrek taşı oluşma riski yüzde 12’yken, Türkiye’de bu oran Ankara, İzmir ve İstanbul’da yüzde 11, Güneydoğu Anadolu’da ise yüzde 30 olarak gözlemleniyor.


Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Günde en az iki litre su içmek, taş oluşumunu tekrar etme riskini önlemenin ilk adımı. Ancak böbrek ya da kalp yetmezliği, bacaklarda venöz yetmezliği gibi durumlar varsa, hastanın vücudunda su birikmemesi için günlük su ihtiyacı doktor kontrolünde belirlenmeli. Portakal suyu, limonata, limonlu su gibi içeceklerde bulunan sitrat, kalsiyum okzalat ve ürik asit taşlarının oluşmasını engelleyebilir” açıklamasında bulundu.

Toplumda sık görülen üriner taş hastalığı, erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla görülüyor. Böbrek taşının yıllar içinde tekrarlama olasılığının yüksek olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Ailesinde taş öyküsü olanlarda da daha sık görülüyor. İlk taş atağından sonra tekrarlama yüzdeleri birinci yıl yüzde 14, ikinci yıl yüzde 35 ve üçüncü yıl ise yüzde 52 oluyor. Buna göre taş hastalığı olan bir hastada 10 yıl içinde tekrar taş oluşumu ise yüzde 50 ihtimalle görülüyor” dedi.

Ağrı en büyük şikâyet

Üriner taş hastalığında taşın yerine göre şikayetlerin de farklı olabildiğinin altını çizen Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Bazen taş böbrekteyken ya da mesanedeyken hastada herhangi bir şikâyet gözlenmiyor. Ancak taş idrar kanalına düştüğünde, idrar akışına engel olarak idrarın birikmesine ve bu nedenle baskı şeklinde genital ve kasık bölgelerinde ağrıya sebep oluyor. Bu ağrı genellikle böbreğin olduğu tarafta kalça ile kaburgalar arasında hissedilirken; aşağıya ve öne doğru yayılarak karın ile kasık bölgesine vuruyor. Ayrıca idrardan kan gelmesi, bulantı ve kusma gibi şikayetler de görülebiliyor. İdrar kanallarının tıkanıklığı nedeniyle akamayan idrar, böbrekte şişme ve böbrek fonksiyonun durmasına kadar giden tablolara neden olabiliyor” şeklinde konuştu.


7 mm’den büyük taşlar için tıbbi müdahaleye ihtiyaç olabilir

Hastanın şikayetleri üzerine yapılan idrar tahlili ve görüntüleme yöntemleriyle taş hastalığı için tanı konabildiğini söyleyen Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Ultrasona bakılarak böbrekte bir genişlemenin olup olmadığı değerlendiriliyor ancak en doğru ve güvenilir bilgi üriner sistem tomografisiyle elde ediliyor. Bu sayede taşın yeri, büyüklüğü, anatomisi hatta sertliği ve içeriğiyle ilgili kapsamlı bilgilere ulaşmak mümkün” dedi.

Taşın kendiliğinden düşmesinde taşın şekli, boyutu ve kişinin idrar yollarının yapısal özelliklerinin önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Genellikle boyutu 4 mm’den küçük olan taşlar fazla belirti vermeden idrar ile birlikte atılabiliyor. Ancak 7 mm’den daha geniş çaplı taşlar için çoğunlukla tıbbi müdahaleye ihtiyaç var” diye konuştu.

Taşın cinsine göre beslenme önemli

“Üriner taş hastalığı tedavisinde öncelikli olarak iyi bir planlama yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Seçilecek tedavi yönteminin başarısı kadar daha sonrasında yeni taşların oluşumunun önlenmesi için yapılacaklar da önemli. Taş hastalığında, taşın sertlik derecesi önemli bir nokta; çünkü sertliği düşük olan taşlar daha çok ürik asit taşlar ve bu da fazla protein tüketiminden kaynaklanıyor. O yüzden taşın cinsine göre uygun diyet yapmak, bu sorundan korunmada yarar sağlıyor. Görülen 5-6 tür taşın beslenme kuralları farklı. Ürik asit taşlarında beslenme düzeninde protein kısıtlamasına gidilse de; örneğin sistin taşlarında diyetin bir etkisi yok” dedi.

Fiziksel aktivite taş oluşumunu azaltıyor

Türkiye’de en sık görülen kalsiyum oksalat taşlarında ise sanılanın aksine kalsiyumu azaltmanın değil, sağlıklı bir insan kadar kalsiyum alıp, oksalat alımını azaltmanın önemli olduğunu dile getiren Prof. Adayener, “Oksalat ise en çok çay, kahve, kakao, baklagiller ile yeşil yapraklı sebzeler, domates ve çilekte mevcut. Bir diğer tür olan kalsiyum fosfat taşlarında ise eğer kan ölçümlerinde kalsiyum miktarı yüksek çıkıyorsa, diyette kalsiyumu kısıtlamak ve nedenini araştırmak yarar sağlayabiliyor. İdrar yolu enfeksiyonu ile ilgili olan magnezyum amonyum fosfat taşında ise enfeksiyonları kontrol etmek önemli. Beslenmenin yanı sıra ayrıca fiziksel aktivitede bulunmak da taş oluşumunu azaltan bir faktör” diye konuştu.

Tedavide farklı yöntemler uygulanabiliyor


Böbrek taşı tedavisinde dışarıdan şok ses dalgalarıyla taşın kırılması ve cerrahi yöntemlerden söz edilebildiğini belirten Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “İlaç tedavilerinde ise ağrı kesiciler, taş geçişini kolaylaştıracak bazı kas gevşeticiler ve bulantı önleyici ilaçlar kullanılabiliyor. Böbrekte ya da böbrek ile idrar kesesi arasında kalan, üreter denilen kanalın böbreğe yakın üst kısmındaysa şok dalgaları ile kırılabiliyor. Yine cerrahisiz bir yöntem olarak, örneğin taş üreter dediğimiz idrar borusunda ise uç kısmında kamerası olan ince ve fleksible bir boru ile idrar yolundan girilerek lazerle de kırılması mümkün. Lazer, taşın boyutundan bağımsız olarak her türlü taşa uygulanabiliyor” açıklamasında bulundu.

Böbrek taşı hakkında doğru bilinen 7 yanlış!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.