Duygudurum bozuklukları, ergenlik döneminde sık görülebilen psikiyatrik bozukluklarının başında geliyor. Toplumların yüzde 20’sinin oldukça şiddetli bir ergenlik geçirdiğini belirten Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, huzursuzluk ve öfkenin en belirgin ergenlik depresyonu belirtileri olduğunu ifade ediyor.
Şiddetli ergenlik ve ergenlik depresyonu nedir?
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, çocuk ve ergenlerde görülen duygudurum bozukluğu ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Kimlik karmaşası gelişebiliyor
Ergenlik döneminin fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı psikososyal ve cinsel olgunlaşma dönemi olmasından dolayı ruhsal gelişim süreci içinde önemli bir dönem olduğu vurgulayan Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Ergenlik döneminde kimlik oluşum süreciyle birlikte bilişsel gelişimin hızlanması, dürtüsel gereksinimlerde ve duygu yoğunluğunda artma, preödipal ve ödipal çatışmaların yeniden alevlenmesi, meslek seçimi, karşı cinsle kurulan ilişkiler, anne babadan ayrılma-bireyselleşme sürecinin yaşantılanması gibi nedenlerle ergenler bu döneme özgü zorluklar ve çatışmalar yaşıyorlar. Dolayısıyla ergenlik döneminde normal gelişimsel özellikler ile patolojik durumların birbirinden ayrılması zor olabiliyor. Normal gelişimin bir parçası olan kimlik krizinin uygun çözümlenemeyişi ile de kimlik karmaşası gelişebiliyor.” dedi.
Toplumların yüzde 20’sinde şiddetli ergenlik görülüyor
Toplumların yüzde 20’sinin oldukça şiddetli bir ergenlik geçirdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Ayrıca bu dönemde görülebilen psikiyatrik bozukluklar, hem ayrım hem de beraber görülme açısından teşhis ve tedavileri daha karmaşık bir hale getiriyor. Ergenlik döneminde görülebilen psikiyatrik bozukluklarının başlıcalarından biri duygudurum bozukluklarıdır. Bu gruba unipolar (tek uçlu) ve bipolar(iki uçlu) duygudurum bozuklukları giriyor.” ifadelerini kullandı.
Erken dönemde tanı, riskli davranışları azaltıyor
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, depresyon bozukluklarının (unipolar bozukluk) ailesel yükü fazla olan, tekrarlayıcı, önemli düzeyde morbidite ve mortalite ile ilişkili tanılar olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Erken dönemde tanılanmaları ile etkin biçimde tedavi edilmeleri, çocuğun normal gelişimine devam edebilmesi ile psikososyal işlevselliğini korurken intihar ve madde kötüye kullanımı gibi diğer riskli davranışların azalmasını sağlıyor. Çocuk ve ergenlerde duygulanım değişken olabildiği için özellikle hafif/orta düzeyde depresyonu olan grup, belirtilerini gizleyebildiği için tanı konmasının gecikebildiği ve bu nedenle eşlik eden durumların da süreçte ön plana çıkabileceği belirtiliyor. Genel olarak erken başlangıç, ilerleyen yaş dönemlerinde daha fazla sorun alanı ile ilişkilendiriliyor. Belirtilen alanlardan bazıları evlenmemiş olma, mesleki ve sosyal alanda daha fazla bozulma, daha düşük yaşam kalitesi, daha fazla medikal ve psikiyatrik komorbidite, daha fazla yaşam boyu depresif epizod, intihar girişimleri ile daha fazla semptom şiddeti olarak sıralanıyor.
İlk 2 yılda yüzde 40 tekrarlama riski bulunuyor
Erişkinlerde olduğu gibi çocuk ve gençlerdeki depresif bozukluklarda da tekrarların sık olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Depresif bozukluk nedeni ile kliniğe başvuran olgularda bir depresif dönemin süresi ortalama 7-9 ay civarında iken klinik başvurusu olmayanlarda bu süre daha kısa olabiliyor ve kendiliğinden iyileşme gözlemlenebiliyor. İyileşmeden sonraki ilk 2 yıl içerisinde yüzde 40 civarında bir tekrarlama riski bulunuyor ve bazı çalışmalarda bu oranın yüzde 70’lere kadar çıktığı belirtiliyor. Genel olarak tekrarlama riskinin belirleyicileri; tedavi yanıtının düşük olması, hastalığın daha şiddetli olması, kronik seyir, öncesinde depresif dönemlerin varlığı, eş hastalanım, umutsuzluk, olumsuz düşüncesel tarz, aile sorunları, düşük sosyoekonomik düzey, aile içi çatışma veya istismar varlığı olarak tanımlanıyor. Tanımlanan bu durumlar aynı zamanda kötü gidişle de ilişkilidir.” dedi.
Yetişkinlere benzer belirtiler gösteriyorlar
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, ergenlik depresyonunda belirgin özelliğin huzursuzluk ve öfkenin varlığı olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ergenlerde daha çok görülen klinik görünüm budur. Alkol ve madde kullanımı duygusal belirtileri karışık hale getirebiliyor. Ergenler, içinde bulundukları dönem itibariyle duygu, düşünce ve ilişkilerinde ani değişiklikler yaşayabiliyorlar. Depresyondaki ergenler bu değişiklikleri daha hızlı yaşayabildikleri gibi, yetişkinlere benzer şekilde sosyal geri çekilme, ilgi ve etkinlikte azalma, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okul başarısında düşme, okul ve evden kaçma, madde ve alkol kullanma eğilimi ile intihar düşünce ve girişimleri şeklinde depresyon belirtileri gösterebilirler. Tedavi edilmediğinde çocuk ve gencin duygusal, bilişsel ve sosyal becerilerini olumsuz etkileyen depresif bozuklukların seyrinde intihar girişimleri ve tamamlanmış intiharlar da görülebiliyor. İntihar davranışı riskini artıran durumlar geçmişte intihar girişimlerinin varlığı, beraber görülen psikiyatrik bozukluklar (yıkıcı davranış bozuklukları, madde kötüye kullanımı gibi), dürtüsellik ve saldırganlık, ölümcül araçlara ulaşabilme, olumsuz yaşam olaylarına maruz kalma, aile öyküsü olarak sıralanabilir.”
Yüksek risk altındalar
Depresyon bozuklukları olan çocuk ve ergenlerin aynı zamanda nikotin/madde kötüye kullanımı, yasal sorunlar, olumsuz yaşam koşulları, fiziksel hastalıklar, erken yaş gebelikleri, kötü iş- okul ve psikososyal işlevsellik açısından yüksek risk altında olduklarına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Son dönemde çocuk ve ergen psikiyatrisi duygudurum bozuklukları tanı gurubuna ‘Yıkıcı Duygudurumunu Düzenleyememe Bozukluğu’ da girdi. Bu tanı gurubu içinde bulunulan durumla hem şiddet hem süre bakımından uygunsuz düzeyde ciddi ve tekrarlayan öfke patlamaları ile karakterizedir. Bu öfke patlamalarının ortalama haftada 3 ya da daha fazla ve 1 yılı aşkın süredir görülüyor olması gerekiyor. Bu grupta tedavi edilmezse madde kötüye kullanımı, davranım ve duygudurum bozuklukları, intihar düşünceleri ve girişimleri riskinin artmış olduğu ve erişkin dönemde de genel işlevsellik düzeyinde belirgin bir bozulma ile seyrettiğini belirten yayınlar da mevcut.” diye konuştu.