National Geographic Türkiye’de deneyimlenmesi gereken noktaların seçti. Milli parkların gerçeküstü manzaralarında yürüyüş yapmaktan dalga ve uçurtma sörfüne kadar uzanan bu deneyimler, Türkiye’nin çeşitliliğini ve cazibesini gözler önüne seriyor.
National Geographic’ten Türkiye’de yaşanması gereken 10 deneyim:
Trakya Bağ Rotası’nı keşfederek Türkiye’nin şaraplarını denemek
Tipik olarak üzüm bağlarıyla ilişkilendirilmeyen bir bölge olan Doğu Trakya, aslında tarihin en eski şarap üretim alanlarından bazılarına ev sahipliği yapıyor. Şaraptan hoşlananlar ve tarihi mirasa ilgi duyanlar için Trakya Bağ Rotası unutulmaz bir yolculuk sunuyor. İstanbul’dan sadece kısa bir sürüş mesafesindeki bu rota, şehrin eteklerinden Yunanistan sınırına kadar uzanan 12 şarap imalathanesini birbirine bağlıyor.
Bölgenin üzüm bağları, karalahana gibi yerel üzüm çeşitlerinin çarpıcı kırmızılarıyla öne çıktığı çeşitli benzersiz yerli şaraplar üretiyor. Türkiye’nin şarapçılık tarihinde daha da derinlemesine bir yolculuk için, Gelibolu açıklarında yer alan ve M.Ö. beşinci yüzyıldan beri bağcılık merkezi olan Bozcaada‘ya gitmeyi ihmal etmeyin. Burada küçük ölçekli üzüm bağlarını gezebilir ve bu bereketli toprakların eski geleneklerini yansıtan şarapların zengin lezzetlerinin tadını çıkarabilirsiniz.
Kaçkar yaylalarında yıldızları izlemek
Gerçekten dünya dışı bir deneyim arayanlar için, Türkiye’nin Karadeniz kıyısına yakın batı Kaçkar Dağları mükemmel bir nokta sunuyor. Bu bölge, büyüleyici doğal güzellikleri ve dingin atmosferiyle tanınmakla birlikte, aynı zamanda ülkenin en iyi yıldız gözlem noktalarından bazılarını barındırıyor. Kaçkar Dağları‘nın yüksek yaylaları, modern yaşamın dikkat dağıtıcı unsurlarından tamamen uzak, berrak ve karanlık gökyüzüyle yıldızları izlemek için mükemmel bir ortam sağlıyor.
Yıldız gözlemi için en ideal noktalardan biri, yaklaşık 2.000 metre yüksekliğindeki bir sırtın üzerine kurulmuş olan Pokut Yaylası. Bu küçük ve sevimli yayla yerleşim yeri, ahşap mimarisiyle dikkat çeken geleneksel misafirhanelere ev sahipliği yapıyor. Bu misafirhanelerde konaklayarak, gündüzleri yemyeşil dağ manzaralarında yürüyüş yapabilir, geceleri ise modern yaşamın gürültüsünden uzak, yıldızlarla dolu bir gökyüzü altında huzuru bulabilirsiniz.
Lezzetin ve kültürün şehri Adana’yı keşfetmek
Türkiye’nin en canlı ve kültürel açıdan en zengin şehirlerinden biri olan Adana, ülkenin güneydoğu kesiminde yer alıyor. Türkiye’nin beşinci büyük şehri olan Adana, başta meşhur Adana kebabı olmak üzere sadece mutfak kültürü ile değil, aynı zamanda derin tarihi kökleri ve dinamik kent yaşamı ile de tanınıyor. Binlerce yıldır medeniyetleri besleyen Seyhan Nehri boyunca uzanan şehir, Adana’yı antik mimari, hareketli çarşılar ve canlı kültürel festivallerle dolu bir hazine haline getiriyor.
Adana’yı ziyaret edenler, yüksek minareleri ve muhteşem nehir manzarasıyla Orta Doğu’nun en büyük camilerinden biri olan büyük Sabancı Merkez Camii’ni keşfedebilirler. Kentin zengin tarihi, Roma döneminden kalma ve günümüzde hala kullanılan en eski köprülerden biri olan antik Taşköprü gibi simgesel yapılarda da kendini gösteriyor.
Likya Yolu’nu yürümek
Likya Yolu, Türkiye’nin güney kıyılarında yer alan yürüyüşçüler için eşsiz bir cennet olarak öne çıkıyor. Güney Teke Yarımadası boyunca 760 kilometre boyunca uzanan bu uzun mesafeli yürüyüş rotası, yalnızca Akdeniz’in nefes kesici manzaralarını sunmakla kalmıyor, aynı zamanda binlerce yıl öncesine dayanan antik Likya medeniyetinin izlerini takip eden bir yolculuğa da davet ediyor.
Yürüyüş boyunca karşınıza çıkacak olan tarihi kalıntılar, eski yerleşim alanları, kaya mezarları ve antik yollar, bu rotayı diğerlerinden ayıran başlıca özellikler arasında yer alıyor. Likya Yolu, zengin tarihi dokusuyla olduğu kadar doğal güzellikleriyle de büyülüyor. Patika, çam ormanlarıyla kaplı dağların zirvelerinden, Akdeniz’in turkuaz sularına kadar uzanan bir güzergah sunuyor.
Ölüdeniz’de yamaç paraşütü yapmak
Türkiye’nin güneybatısında yer alan Ölüdeniz, yalnızca turkuaz suları ve beyaz kumlu plajlarıyla değil, aynı zamanda yamaç paraşütü ile ün kazanmış bir cennet olarak biliniyor. Baba Dağı’nın zirvesinden (yaklaşık 1.965 metre yükseklikten) kalkış yaparak süzülmeye başladığınızda altınızda uzanan yeşil tepeler, çam ormanları ve sonsuz gibi görünen Akdeniz’in turkuaz suları size eşlik ediyor.
Ölüdeniz‘de yamaç paraşütü, deneyimli rehberler eşliğinde yapılıyor. Yamaç paraşütü tecrübeniz olmasa bile, profesyonel bir tandem pilotuyla uçabilir ve bu eşsiz deneyimi yaşayabilirsiniz. Ayrıca, kalkış noktasına ulaşmak için kullanılan teleferik yolculuğu bile başlı başına bir manzara şöleni ve dağın zirvesine doğru çıkarken size bölgenin güzelliklerini sunuyor.
Akyaka’da uçurtma sörfü yapmak
Akyaka, Türkiye’nin en iyi uçurtma sörfü noktası olarak adını duyurdu ve bunun nedeni, kasabanın güçlü ve sabit rüzgârları ile doğal ortamı. Bodrum’a 2 saat, Marmaris’e ise 30 dakika uzaklıkta yer alan ve sakin şehir (cittaslow) ilan edilen bu küçük kasaba, uçurtma sörfü tutkunları için bir cennet olarak değerlendiriliyor.
Termal rüzgârların karadan denize doğru esmesi, bu bölgede güvenli ve keyifli bir deneyim sağlıyor. Akyaka‘da uçurtma sörfü, hem acemiler hem de profesyonel sporcular için ideal; kasabanın uçurtma sörfü okulları her seviyeden öğrenciye eğitim sunuyor. Ayrıca, Akyaka’nın canlı atmosferi, uçurtma sörfünden arta kalan zamanlarda keşfetmeniz için birçok cazip seçenek sağlıyor.
Aladağlar Milli Parkı’nı keşfetmek
Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Aladağlar Milli Parkı, büyüleyici manzaraları ve zengin biyolojik çeşitliliği ile doğa severlerin ve kuş gözlemcilerinin ilgisini çeken saklı bir mücevher. Bu muhteşem milli park, sıklıkla Amerika’daki Yosemite Ulusal Parkı ile karşılaştırılıyor; ancak ziyaretçi kalabalığından uzak, daha sessiz ve huzurlu bir deneyim sunuyor. Aladağlar Milli Parkı, 3,000 metrenin üzerindeki zirveleri, çarpıcı dağ manzaraları ve el değmemiş gölleri ile tanınıyor. Parkta yer alan yürüyüş parkurları, dağ çayırları ve ormanlık yamaçlar boyunca uzanıyor ve ziyaretçilere doğayla baş başa kalabilecekleri eşsiz bir ortam sunuyor.
Nemrut Dağı’nı ziyaret etmek
Türkiye’nin doğusunda yer alan Nemrut Dağı, mistik atmosferi ve antik tarihiyle ziyaretçilerini büyüler. Dağın zirvesine ulaştığınızda, burada yer alan devasa taş başlar sizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarır. Bu taş başlar, M.Ö. 1. yüzyılda Kommagene Krallığı’nı yöneten Kral Antiochus’un anısına yapılmış devasa heykellerin bir parçasıdır. Heykellerin başlarının kopmuş olması, bu antik kalıntılara daha da gizemli bir hava katıyor.
Nemrut Dağı’ndaki bu etkileyici anıtlar, en iyi gün doğumu veya gün batımında görülür; bu saatlerde güneşin ışıkları heykellerin üzerinde mistik bir parıltı oluşturur ve dağ zirvesindeki manzara adeta büyülü bir hal alır. Günün bu özel saatlerinde, ziyaretçiler, antik tanrıların yüzlerinin yavaş yavaş belirginleştiği anları izleyerek, binlerce yıl öncesine bir yolculuk yapma fırsatı bulur.
Ordu’da Karadeniz’in dalgalarında sörf yapmak
Türkiye’nin kuzeyinde, Karadeniz kıyısında yer alan Ordu, son yıllarda sörfçülerin radarına giren bir nokta haline geldi. Özellikle Perşembe ilçesi, altın yapraklarla kaplı zemini ve çarpıcı doğal güzellikleriyle dikkat çekerken, engebeli Karadeniz dalgaları bu bölgeyi sörf yapmak için ideal kılıyor. Güneydeki kalabalık plajlardan uzakta yer alan Ordu, sörf tutkunlarına huzurlu ve eşsiz bir deneyim sunuyor. İlçenin sörf için uygun olan plajları, hem yeni başlayanlar hem de deneyimli sörfçüler için mükemmel koşullar sağlıyor. Bölgedeki yerel sörf okulları, yeni başlayanlar için rehberlik ederken, daha deneyimli sporcular için ise tekniklerini geliştirme fırsatı sunuyor.
Urla’da ‘tarladan sofraya’ yemek kültürünün tadını çıkarmak
İzmir’e yakın bir konumda yer alan Urla, son yıllarda Türkiye’nin gastronomi sahnesinde hızla yükselen bir yıldız haline geldi. Bir zamanlar sadece plaj müdavimlerinin mola verdiği bir yer olan bu küçük kasaba, bugün Türkiye’nin en yenilikçi ve lezzet odaklı restoranlarına ev sahipliği yapıyor. Urla’da, ‘tarladan sofraya’ felsefesiyle hareket eden birçok restoran bulunuyor ve bu restoranlar, bölgenin tarımsal zenginliklerini mutfaklarında yaratıcı bir şekilde kullanıyor. Özellikle Michelin yıldızlı Teruar ve OD Urla gibi restoranlar, yerel çiftliklerden taze ve mevsimlik ürünler kullanarak unutulmaz lezzet deneyimleri sunuyor.
Kapadokya’nın mağara şehirlerinde yürüyüş yapmak
Orta Türkiye’deki bu bölge, tersine dönmüş bir dünyadır: 60’a kadar yeraltı şehri vardır ve karasal manzarası, ‘peri bacaları’ olarak bilinen sarkıt benzeri kaya sütunlarıyla kaplı bir mağara sisteminin iç kısmına benzemektedir. Bunlar rüzgar erozyonu nedeniyle oluşur ancak yer altında yaşayan cinler (cinler) tarafından yaratıldıkları yönündeki folklorik inançtan dolayı bu adı almışlardır.
Kahve fincanlarını ve kartpostalları süsleyen Kapadokya’nın tipik görüntüsü, manzaranın üzerinde uçan düzinelerce sıcak hava balonudur. Ancak peri bacalarını ve kaya şehirlerini görmenin en iyi yolu gökyüzünden değil, her iki ayağınızı da yere basarak görmektir. Bölgenin birbirine bağlı vadi patikaları boyunca yürüyüşe çıkın ve manzaranın yakından şaşırtıcı derecede bereketli olduğunu göreceksiniz – kayısı kokusu esintiyle taşınır, erik ve kara dutlarla olgunlaşmış ağaçlar yolunuzu sıralayabilir, kayadan oyulmuş evler ise tepelerde sizin üzerinizde yükselir.
Efes Antik Kenti’ne yolculuk
Akdeniz’de klasik dünyanın Efes kadar net bir şekilde hayal edilebileceği başka bir yer yoktur. UNESCO listesindeki bu antik şehir, İzmir’in güneyindeki Selçuk köyünün sınırında yaklaşık 1.000 dönümlük bir alana yayılmıştır. Buradaki yerleşim MÖ 6000’e kadar uzanmaktadır, ancak şehir esas olarak Küçük Asya’nın Roma başkenti olduğu dönemle ünlüdür.
Günümüzde, araba izleriyle dolu taş yollar ziyaretçileri 25.000 kişilik bir Roma tiyatrosuna, Celsus Kütüphanesi’nin iki katlı cephesine ve bir zamanlar şehrin zenginlerine ev sahipliği yapan, Roma tanrılarını, gladyatörleri ve çiçek motiflerini tasvir eden freskler ve mozaik zeminlerle dekore edilmiş bir teraslı ev kompleksine götürür.
Eski Datça’da yerel el sanatlarını keşfedin
Pembe begonvillerle çerçevelenmiş Arnavut kaldırımlı sokakları ve taş evlerdeki zanaatkar dükkanlarıyla Eski Datça köyü, rahat Ege yaşamını özetliyor. Bodrum plajlarının güneyinde Datça Yarımadası feribotuyla iki saatlik bir yelken yolculuğuyla ulaşılabilen bu güzel yerleşim, yerel el sanatları satan butiklere göz atmak için popüler bir yer.
Riviera’da gulet ile ‘mavi yolculuk’ yapmak
Güneybatı Türkiye’deki ıssız koyları safir suların kucakladığı yerde, guletle keşfetmekten daha iyi bir yol yoktur – geleneksel ahşap yelkenli gemi. Yoğun deniz rengi nedeniyle ‘mavi yolculuklar’ olarak adlandırılan küçük yolculuklar, kürek sörfü ve şnorkelli yüzme gibi aktivitelerle koylar arasında geçiş yapmanıza olanak tanır.
Gezginler, Kaş civarındaki su altı mağaralarına dalabilir veya Göcek yakınlarında, ziyaret ettiği iddia edilen Kleopatra’nın adını taşıyan antik bir Roma hamamının kalıntıları arasında yüzebilir. Bodrum ve Antalya dahil olmak üzere tüm büyük kıyı kasabalarından günübirlik geziler ve haftalık kiralamalar düzenlenmektedir – ancak en güzel manzara, ormanların dağ yamaçlarından aşağı doğru aktığı Marmaris civarındadır.
Kaynak: 23 best things to do in Turkey (nationalgeographic.com)