Yeni Türkiye’ye Hoş Geldiniz

Sayın yolcularımız!
Uzun bir uçuşun ardından, nihayet inişe geçmiş bulunuyoruz… Kısa bir süre sonra inmiş, nereden bindiğimizi de unutmuş olacağız.
Ohhh…

Yanlış anlamayın, pilot efekti.

Türkiye-yeni türkiye-indigodergisi

İniş kurallarını biliyorsunuz, tekrar ettirip yormayın beni. Bilmeyenler, bilenlere sorsun; sakın, aramızda bilen yok demeyin, düşerken öğrenmek zorunda kalabilirsiniz; maazallah! Düşmeden, erken davranın.


Pardon, dilim sürçtü; ne düşmesi, yok öyle bir şey!

Yumuşak yumuşak, hafif hafif, iniyoruz…
Pilot dili işte, tatlı tatlı konuşayım derken, kasım kasım kasılıp, gerilmekten olsa gerek, başka şeyler çıkıyor ağzımdan; aslında hiç sevmiyorum bu zorlanmış, monte edilmiş şeyleri, ne isen o olacaksın; zorlamadan, istediğini düşünecek, düşündüğünü uygulayacaksın!..
Böyle derken; yani az önceki sürçmüşlük, asıl düşündüğüm, beynimde dolananlar falan değildi tabi, yanlış anlamayın sakın!
Öyle demek istemedim…
Zaten bunları da ben demedim, siz de duymadınız; değil mi?

Politicians-politika-indigodergisi
Duyan sürçmezedeler varsa, sözüm size; inanmayın, ben demedim onları; uçağın hattına girmişler, sesimi benden çalıp, birilerine monte etmişler, yetmemiş, montajı da alıp servis etmişler…
Ama eden bulur, siz takmayın kafanıza…Neyse; ne diyordum?


parachutesİniş esnasında; emniyet kemerlerinizi bağlayıp bağlamamanız bizi pek bağlamıyor.
Neden bağlasın, uçağa zorla mı bindiniz canlarım? Bileti bizzat benim elimden mi satın aldınız?
Hayır!
E o zaman?!
Onu ben bilmem işte, kemerin varsa takarsın, takacaksın. Kurda sormuşlar; neden ensen kalın? Kendi kemerimi kendim takarım da ondan, demiş.
Kurtken, kurt bunu yapıyorsa, vardır bir bildiği…

Şehir içi servis kullanmak isteyenler varsa; ki olabilir, en doğal hakkınız; beni seçmişsiniz sonuçta, bunu da bekleyebilirsiniz…
Çok beklersiniz…
Beklemeyin efendim! Her şeyi de benden beklemeyin; bir yere kadar, sürekli sırtımda taşıyamam ki sizi, değil mi yani?!

Hem ben sizin uşağınızım diye bir şey dediğimi hatırlamıyorum…
Uçağınızım dedim; siz yanlış anladınız!
Hazır, yanlış yanlış anlaşamamışken, beraberce biraz uçalım dedim ben de…
Havalandık, biraz uçtuk, şimdi de inişe geçtik sevgili cancanlarım; hep uçacak halimiz yok ya!
İndikten sonra; yok bebeğim, ben beğenmedim, yok şurası yanlış, bunun böyle olmaması lazım, gibi memnuniyetsizlik barındıran sözler duymak istemiyorum!
Varsa bir şüpheniz, yol yakınken inin, paraşütünüzü paket yapıp göndeririz.


Bak, yine gerilip sürçtüm.
Duyan oldu mu? Kaç kişi?
Önemli değil.
Duymayanlar, duyanlara unuttursun; bir zahmet, hadi bakalım…
Sizi de çok yoruyorum ama kusuruma bakmayın artık.


Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…