1 kilo vermek yılda 100 bin kanser vakasını önlüyor

18 yaşından sonra alınan kilolar kanser riskini artırıyor. Eğer kişi yılda 1 kilo verirse yılda 100 bin kanser vakası önlenebiliyor. Çağın vebası olarak adlandırılan obezite; yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam ve bilgi eksiklikleri nedeniyle gün geçtikçe artıyor. Obezite vücuttaki dengeleri altüst ederek pek çok ciddi hastalığa ve kansere neden oluyor.

18 yaşından sonra alınan kilolar kanser riskini artırıyor. Eğer kişi yılda 1 kilo verirse yılda 100 bin kanser vakası önlenebiliyor.

Obezite bir estetik problemi değil, ciddi bir hastalıktır

Obezitenin zararlı etkileri ve alınması gereken önlemlere dikkat çekmek amacıyla Kumluca Belediyesi ve Memorial Antalya Hastanesi işbirliğiyle “Obezite ve kalıcı kilo kontrolü” başlıklı seminer düzenlendi. Seminere Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan ve Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Berna Ertuğ konuşmacı olarak katıldı.

Seminerde Prof. Dr. Alihan Gürkan obezite ve obezitenin neden olduğu kronik hastalıklar, obezitenin cerrahi tedavisi ve sağlıklı kilo kontrolünün sağlanması konularında bilgi verdi. Dyt. Berna Ertuğ ise sağlıksız beslenme, obezite ile sağlıksız kilo alımlarının günlük hayata ve sağlığa etkilerini anlattı.


1 kilo vermek yılda 100 bin vakayı engelleyebilir

Kanserlerin %7’sininin oluşumunda obezitenin doğrudan etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Alihan Gürkan, “Pek çok kronik hastalığın en önemli nedeni olan aşırı kiloların kontrol altına alınması, yalnızca estetik değil sağlık açısından da büyük önem taşıyor. Eğer bir kişi vücut kitle endeksini %1 azaltırsa ya da yaklaşık olarak 1 kiloyu kaybederse, dünyadaki yıllık 100 bin kanser vakası engellenebilir” dedi.

Obezitenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok ciddi bir sağlık problemi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gürkan, “Obezite bir estetik veya duruş problemi değil hastalıktır. Yapılan araştırmalar 2030 yılında obezitenin yılda 500 bin kanser vakasına neden olacağını göstermektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de bu tablodan payını alması kaçınılmazdır. O nedenle hem kişisel hem de toplumsal olarak gerekli tedbirlerin vakit kaybedilmeden alınması gerekmektedir” diye konuştu.


Yaşla birlikte kilo alımına dikkat!

Prof. Dr. Gürkan, obezitenin özellikle bazı kanser türleri ile yakından ilişkili olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Östrojen yağ hücrelerinde üretilen bir hormondur. Yağ dokusunda oluşan ekstra miktardaki östrojenin, özellikle meme ve rahim kanserlerinde etkisi büyüktür. Şişman insanların kanlarındaki insülin ve insülin benzeri büyüme faktörleri, kanserlerin artmasında etkili olmaktadır. 18 yaşından 50 yaşa kadar olan erişkin yaşamda, sürekli olarak kilo almak menopozdan sonra meme kanseri riskini arttırmaktadır. 18 yaşından sonra bir kadının yağ hücreleri ne kadar artarsa, östrojen seviyesi de o derece artar. ABD’de yapılan çalışmalar, 18 yaşından menopoz dönemine kadar olan süreçte 9-10 kilo alan bir hasta grubunun meme kanseri riskinin %15 arttığını göstermiştir. Aynı hasta grubu, 22 kilo alanlar ile kıyaslandığı zaman, riskin %45’e çıktığı görülmüştür. Menopozdan sonra kilo vermek de meme kanseri riskini düşürmektedir. Menopozdan sonra 2- 5 kilo veren kadınların meme kanseri riski kilo vermeyenlere göre %20 daha azalmaktadır”

Cerrahi tedavi hayat kurtarıyor

Prof. Dr. Gürkan obezite cerrahisinin kişinin sadece estetik görünümünü iyileştirmekle kalmayıp yaşam kalitesini arttırdığına dikkat çekerek, “İnsanların yaşamları boyunca kilolanma, kanser konusunda her zaman risk oluşturmaktadır. Her 3 kişiden birinin yaşamını aşırı kilolu olarak sürdürdüğü ABD’de mide ve bağırsak kanserine yakalanan hastaların önemli bir bölümü obez bireylerdir. Kanser nasıl ciddiyetle ele alınan ve tedavi edilen bir hastalıksa, obezite de aynı şekilde tedavi edilmelidir. Tedavide en etkili ve kalıcı yöntem cerrahidir. Diyet ve egzersizle daha düşük oranda başarı sağlanırken, cerrahide bu oran çok daha yükseliyor. Dolayısıyla obez hastalarımızın kalp damar sistemi hastalıklarına yakalanmaması, psikolojik bozukluklar ve uyku apnesi gibi rahatsızlıklar oluşmaması için vakit kaybetmeden tedavi olması çok önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın 2010 yılında yaptığı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre erkeklerde yüzde 20,5 olan obezite sıklığı kadınlarda yüzde 41’lere ulaştığı görüldü” dedi.

Her sıvı gıda masum değil!


Tüp mide ameliyatı sonrasında önerilen beslenme programına uyulmadığı takdirde beslenme yetersizliği ile karşılaşılabilme riski bulunduğunu dile getiren Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Berna Ertuğ, “Tüp mide ameliyatı ile hastaların tüketeceği katı gıdaların hacmi kısıtlanmaktadır. Beslenme programına sıvı besinler ile başlanır ancak bu hastanın her sıvıyı tüketebileceği anlamına gelmez. Hastalar tüp mide ameliyatı geçirmiş olsalar da, besinlerin vücut tarafından emilimi değişmemektedir. Bu yüzden kalorisi yüksek, yağlı ve kremalı içecekler gibi sıvı gıdaların tüketilmesi, hastanın kilo vermesini engeller. Sıvı alımında kalori aşımı yapılırsa, hastanın kilo vermesi durarak kilo alma riski doğabilir. Sıvı gıdalardan sonra diyet programına püre gıdalar eklenerek devam edilir. Beslenme ve diyet uzmanının uyguladığı, hastanın kalori ve protein ihtiyacına göre az az ve sık sık beslenebileceği bir devam programı hazırlanarak, hastada kalıcı kilo kontrolü sağlanır” diye konuştu.

Erkekler mükemmel karın kasları için neler yapmalı?

Ne yersen O’sun: Mutlu ve mutsuz besinler hangileri?


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.