Normal doğum mu sezaryen mi? Anneler hangi yöntemi seçmeli?

Her doğum öyküsünde bir ikilem yaşanır. Doğum yaklaştıkça özellikle anne adayının heyecanı ve bazen de korkuları artabilir.

Normal doğum mu sezaryen mi? Anneler hangi yöntemi seçmeli?

Günümüzde özellikle ilk kez doğum yapacak kadınların normal doğumdan çekinip, kendi istekleriyle sezaryene yöneldikleri görülüyor. Ancak normal doğumun da anne için zor görünmesine karşın, özellikle bebek açısından avantajlarının da ikilemi körüklediğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi’nden üç önemli isim; Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Dr. Meltem Çam, Dr. Zeynep Yılmaz ve Dr. Nuri Ceydeli, kadınların bu “normal doğum-sezaryen” ikileminde bilmeleri gerekenler konusunda önemli bilgiler paylaştı.

Uzmanlar her doğum yönteminde, özellikle annenin isteğine saygı gösterilmesinin yanı sıra, tıbbi gerekliliklere uygun hareket etmenin de çok önemli olduğunun altını çizdi.


Son 20 yılın rakamlarına göre Türkiye’de sezaryen oranlarının neredeyse 3 kata yakın artış gösterdi. Aslında bu artış sadece Türkiye’de değil, dünyada da benzer oranlarda.

2008 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre, doğuda kırsal alanda yüzde 8 olan sezaryen oranları, batıda özellikle İstanbul, Batı Marmara ve Batı Karadeniz bölgelerinde yüzde 80’e varıyor.

En güncel rakamlara göre; Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre 2015 yılında sezaryen oranları yüzde 37 olarak kayıtlara geçmiş durumda.

Anneler tıbbi bir sakınca yoksa normal doğuma yönlendirilmeli

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Dr. Meltem Çam, Dr. Zeynep Yılmaz ve Dr. Nuri Ceydeli günümüzün değişen hayat koşullarının kadınları normal doğumdan uzaklaştırabildiğini belirterek “Bu artışta tıbbi, yasal ve psikososyal faktörlerin etkisi var. Sezaryen, zaman içinde değişen anestezi ve cerrahi yöntemlerle birlikte normal doğuma göre daha güvenli gibi algılanıyor. Tabii anne adayları ağrıyla ilgili korkular, normal doğum sonrası olabilecek idrar ve gaita kaçırma problemleri, genital organlarda bozulma olabileceği düşünceleri ve bebeğin normal doğumda zarar görebileceğine dair endişeler nedeniyle sezaryenle doğuma yönelebiliyorlar. Annenin isteği ile sezaryenin tüm boyutlarının tartışılması önemli. Anne ve bebek için tıbbi olarak gerekli hallerde sezaryen mutlaka uygulanmalı. Öte yandan annenin sezaryen konusunda bilgilendirilmesi, risklerin anlatılması; korkuları varsa psikolojik destek sağlanması ama her şeye rağmen sezaryen istiyorsa anne isteğine saygı gösterilmesi gerekir. Hekim anneyi sezaryene yönlendirmemeli ve tıbbi bir gerekçe olmadıkça her zaman normal doğumdan yana olmalıdır” açıklamasında bulundular.


Normal doğum korkusunu eğitimle yenmek mümkün

Normal doğum mu sezaryen mi?

Rahim bütünlüğünün cerrahi olarak daha önce bozulduğu durumlarda sezaryenin tercih edilebileceğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Dr. Meltem Çam, Dr. Zeynep Yılmaz ve Dr. Nuri Ceydeli, “Daha önce sezaryenle doğum, çoğul gebelikler, iri bebek (4 kg’dan büyükse), bebeğin anne karnında ters duruşu, bebeğin plasentasının önde olduğu durumlarda da sezaryen önerilir. Organ yaralanması (Mesane veya bağırsak), enfeksiyon, kanama ya da rahim içinde plasenta parçalarının kalması gibi durumları ise sezaryenin olası komplikasyonları olarak sıralayabiliriz. Normal doğum korkusunu eğitimle yenmek mümkün. Gebelerin doğumla ilgili bilgi eksikliğinin giderilmesi, gebe okullarının yaygınlaştırılması, ağrısız doğumun teşvik edilmesi, gebelik boyunca psikolojik destek sağlanması gerekir. Bu noktada gebe ile birlikte yakın çevresinin de bilgilendirilip sürece dahil edilmesi önemli” açıklamasında bulunarak sezeryan ve normal doğumun avantajlarını ise şöyle sıraladılar:

Sezaryenin avantajları

Her yöntemin dezavantajları olduğu kadar avantajları var. Sezaryenin avantajlarını ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Bebek çok fazla riske girmeden, hızlı bir şekilde rahimden çıkarılıyor. Oksijensiz kalma riski daha az oluyor.
  • Anne adayı, normal doğum sırasında çekeceği ağrı ve acıyı hissetmiyor.
  • Doğum tarihi programlanabiliyor, anne adayı kendini bu tarihe göre ayarlıyor.
  • Doğumdan hemen sonra anne, bebeğini genel anestezi etkisiyle emziremiyor ancak her ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin anne sütü ilk 6 saat içinde geliyor. Sezaryen doğumundan sonra sütün iyice aktif hale gelmesi ise bazen 1-2 günü bulabiliyor. Burada annenin bebeğini emzirmeye istekli olması, onunla ten teması kurması, stresten uzak durması ve pozitif olması emzirme sürecinin sağlıklı bir şekilde oluşmasını sağlıyor.

Normal doğum ve avantajları

Normal doğumda beklenen kanama, sezaryene göre biraz daha fazla olsa da normal doğum bu işin fizyolojik açıdan doğal olanıdır. Avantajlarını sıralayacak olursak şunların altını çizebiliriz:

  • İyileşme ve toparlanma süreci daha kısadır.
  • İdeal şartlar oluşmuşsa altı saat sonra bile anne taburcu olup evine gidebilir.

Bebekle temas ve emzirme süresi daha hızlıdır. Emzirme süreci, doğumda salgılanan hormonlar sayesinde daha erken başlar. Yapılan bir çalışmaya göre, ilk altı gün anne sütünün alınması bağışıklık sistemini geliştiriyor. Bebeklerin ilk bağışıklık sistemi aşısı anne sütüdür.


Bebeğe ameliyatsız kavuşuyor olmak ruhsal açıdan daha güven verici olabilir. Annenin doğum sürecine baştan sona müdahil ve belirleyici olması güven verir.

Hamilelik sürecinde anne adaylarının merak ettiği 8 soru 


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.