Tat alma duyusunda eksiklik kilo almaya nedeni olabilir mi?

Fast food’la beslenme, hareketsizlik ve genetik faktörlerden sonra, dünyadaki obezite salgınına neden olabilecek yeni bir etken daha gündeme geldi: Tat alma duyusunda eksiklik obezite nedeni olabilir mi?

Tat alma duyusunda eksiklik kilo almaya nedeni olabilir mi?

Tat alma duyusunda eksiklik kilo almaya nedeni olabilir mi?

Bilim insanları son yıllarda zarar görmüş tat alma duyusunun yiyeceklerden alınan hazzı olumsuz etkileyebileceği, dolayısıyla kilo sorunları oluşabileceği ihtimalini araştırıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 verilerine göre, dünya genelinde 18 yaş üstü yetişkinlerin yüzde 39’u aşırı kilolu, %13 ise obezken, 340 milyondan fazla 5-19 yaş arası çocuk ve ergense aşırı kilolu ya da obez.


Bilim insanları, günümüzün en büyük sağlık sorunlarından biri olan obezitenin salgın hale gelmesinin nedenlerini araştırmaya devam ederken, kanıtlanmış nedenlerin başında genetik yapı, şehir göçleri ve sayıları giderek artan fast food restoranları, bilgisayar ve akıllı telefonlarda uzun zaman geçirmek, çocuklarda aşırı internet kullanımı ve buna bağlı olarak hareketsizlik geliyor. Bu nedenlerin dışında son dönemde tıp dünyasında obeziteye neden olabilecek yeni bir etken daha konuşuluyor: Tat alma organlarımız ve algımız…

Obezite hastalarının tat duyarlılığı farklı mı?

Amerikan Hekimler Birliği Üyesi (F.A.C.P.), Amerikan Nefroloji Derneği Üyesi (F.A.S.N.) ve Herbalife Beslenme Enstitüsü ve Beslenme Danışma Kurulu Başkanı Dr. David Heber, yediklerimizin tat alma organlarımızla ilgili olabileceğini öne sürdü.

“Tuzlu, tatlı, ekşi, buruk veya umami arasındaki farklılıkları algılamaktan tat alma organlarımız sorumludur. Bu organlar, hangi gıdaların güvenli veya besleyici olduğunu belirleyen bir tür besin algılama sistemidir. Aradaki ilişki bariz gibidir” diyen Heber, şu soruyu ortaya attı:

“Acaba belli bir tadın veya yemeğin hoşumuza gidip gitmemesinden sorumlu olan tat duyumuz, kimin kilolu kimin zayıf olacağını da belirleyebilir mi?” Sorunun cevabının “evet” olma ihtimali üzerinde duran bilimsel yayınların sayısı gittikçe artıyor. Yapılan araştırmalar, obezite hastalarının azalmış tat duyarlılığı yaşayabileceğini ortaya koyuyor.


Bulgulara göre körelmiş bir damak tadına sahip insanlar şeker, tuz ve yağ açısından zengin gıdaları tercih etmeye eğilimli olabiliyor veya yediklerinden diğer insanlarla eşit seviyede zevk almak için kalori yönünden daha zengin gıdalar tüketebiliyor.

Tat alma duyusunda eksiklik kilo almaya nedeni olabilir mi?

Obeziteyi önleyebilmek için yeni bir yol

Obezite-tat alma ilişkisini inceleyen diğer araştırmalar da tat alma organlarındaki herhangi bir bozukluğun aşırı enerji alımına ve obeziteye katkıda bulunabileceğine işaret ediyor. Buna göre tat alma gibi duyu sistemleri, gıda tüketiminin kontrolünde etkili olabiliyor ve tüketilen gıdalardan zevk alınmasında rol oynayabiliyor. Ayrıca kişinin gıda tüketiminin artmasıyla, tat almanın azalması ve obezite arasında doğrudan bir ilişki olabileceğinden de söz ediliyor.

Peki bu durum, zarar görmüş tat alma organlarına sahip olan aşırı kilolu kişilerin şanssız olduğu anlamına mı geliyor?Heber’e göre hayır. Özellikle tuz ve yağa yönelik olmak üzere, beslenme biçimlerimizdeki değişikliklerin, tat duyularımızı da etkileyebileceğine dair gelişmeler var.

Heber’e göre, beslenme uzmanlarının obezite hastalarına tavsiye vermeden önce tatların onlara farklı gelebileceğini kabul etmeleri, kilo almanın arkasındaki nedenleri daha derinden idrak etmeleri gerekiyor. Bu sayede uzmanlar hastanın fizyolojisini ve hayatındaki diğer tüm etkenleri, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirebiliyor.


Heber, “Bu bilgi obezite krizinin niye hâlâ devam ettiğini ve onunla nasıl başa çıkabileceğimizi anlamamız açısından büyük önem taşıyor. Bize düşen bu bilgiyi, insanların sağlığını, refahını ve yaşamını iyileştirmeye yönelik olarak kullanmaktır” diyor.

Obezite hastalığına sahip kişiler engelli midir?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.