Balinanın Bilgisi: Bir kadının uyanış hikayesinin filmi

Balinanın Bilgisi, kadın ve doğanın aynı öze sahip olduğunu anlatan bir farkındalık yaratma filmi. Sosyal sorumluluk projesi olarak yola çıkan film uluslararası festivallere hazırlanıyor. Filmde dokuz aylık hamile Gülsüm karakterini canlandıran ve aynı zamanda ebe olan oyuncu Özge Cevher Yüksel ile sohbet ettik.

balinanın bilgisi

“Balinanın Bilgisi” filminin senarist ve yönetmeni 20 küsur yıldır sinema ve dizi sektöründe çalışan Önder Şengül. Muğla’da bir dağ köyünde yaşamış ve bütün çocuklarını tek başına doğurmuş bir kadının hikayesinden ilham alan Şengül, hikayenin gerçek kahramanlarıyla da konuşarak hazırladığı filmini dört haftalık bir çekim süreci sonunda kısa bir süre önce tamamladı.

İstanbul’dan Fethiye’ye göç eden yönetmen Şengül daha önce Aşk Çağırırsan Gelir, Pamuk Prens, Merdiven Baba, Balkan Düğünü, Behzat Ç., Zengin Kız Fakir Oğlan, Güzel Günler Göreceğiz gibi film ve dizilerde görüntü yönetmenliği yapmıştı. “Güzel Günler Göreceğiz” filmi 48. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde dört Altın Portakal kazanmıştı.


Yönetmen ilk uzın metrajlı filmini gene Fethiye ve çevresinde yaşayan amatör oyuncular ve kendisi gibi kırsala yerleşen sektör çalışanları çekmeye karar vermiş. Filmin apımcılığını ise Acı Biber Film Yapım üstlenmiş. Bu film ayrıca Nilgün Yıldırım‘ın kurucusu olduğu “İngiltere Kadın Platformu” (WPUK) tarafından bir sosyal sorumluluk projesi olarak destekliyor. Ayça Bozkurt Atioğlu ise filmin uygulayıcı yapımcısı.

Senarist ve yönetmen Önder Şengül‘e göre, doğa ve kadın aynı eril baskı altında ve hayalini kurduğumuz gelecek için kadın veya erkek hepimiz içimizdeki dişili uyandırmalıyız ve bunu başarmak için doğadan ve kendimizden başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok.

Özge Cevher Yüksel ile söyleşi

Filmde Muhtar Adem karakterini canlandıran Şamil Kafkas ile başrol oynayan Özge Cevher Yüksel, bir dağ köyünde küçük kızı ile yaşayan hamile Gülsüm’ü rolünde. Gülsüm’ün kocası da köyün diğer erkekleri gibi başka şehirlerdeki madenlerde çalışıyor. Gülsüm, toprağın bereketinin herkese yeteceğine ve kocalarının aileleriyle yaşaması gerektiğine inandığı için muhtar Adem’in kurduğu düzene karşı geliyor. Yüksel Gülsüm karakterini ve bu karaktere nasıl hazırlandığını anlattı.

Gülsüm karakteri

Gülsüm nenesi tarafından büyütülmüş bir yörük kadını. Nenesinin öğrettiği şifacılık yöntemlerini kullanıyor, bu yüzden de doğayla köydeki herkesten daha farklı ve derin bir bağlantısı var. Şaman olduğunu bilmeden şamanlık özelliklerini kullanan bir kadın. Doğa isminde bir kızı var, aynı zamanda dokuz aylık hamile.

Hayvanları, bahçesi var. Toprağını ekip, biçiyor. Teknolojik kaynakları pek kullanmıyor. Doğal ve doğada olanın şifasına güveniyor ve istediği her şeyin doğanın verebileceğine dair inancı var. Dayatmalara hep karşı gelmiş, köydeki diğer kadınların aksine canı istediğinde evlenip, canı istediğinde çocuk yapmış.

Kocasının köydeki diğer erkekler gibi başka şehirlerdeki madenlere çalışmaya gitmesinden memnun değil. Bir şeylerin yanlış olduğunun farkında. Hissediyor ama bunu kelimelere pek dökemiyor. Dökemediği için de öfkeleniyor. Ve bunun çözümünü ilk başlarda daha sert, eril tavır diyebileceğimiz yöntemlerde arıyor. Zaten filmin başlangıcında Muhtar Adem’in korkuluklarını yakarken görüyoruz. Muhtar Adem’le olan gerilim sürecinde bu dönüşümü izliyor olacağız.

Film boyunca aslında doğanın döngü ve dönüşümüyle beraber Gülsüm’ün de dönüşümüne şahit oluyoruz. Doğa ve kadın döngüsünden koca bir sisteme başkaldırı ve öze dönüş hikayesi izliyoruz.

Karaktere nasıl hazırlandım?

Hazırlıktan önce hazırlığın da hazırlığı sürecinden bahsetmek istiyorum. Bence bazı karakterlere ilk başta hayat sizi hazırlıyor. Gülsüm, oyunculuğun spiritüel bir yol olduğunu bir kez daha deneyimleten bir karakter oldu benim için. Özge’nin yaşam yolculuğunda deneyimlediği her şey Gülsüm’ün oluşumuna hizmet ediyordu sanki.


Oyunculuğa 14 yaşında başladım. Fakat lisans eğitimimi Ebelik- Hemşirelik üzerine aldım. Doğal doğumu destekleyen, kadın rahmi, kadının gücü üzerine farklı eğitimlere katıldım. Kadınları bu yönde destekledim.

Gülsüm de gücünü doğadan ve doğal olan ne ise ondan alan bir kadın. Ben de oyunculuğun yanında profesyonel olarak şifa sanatları ve yoga ile ilgileniyorum. Bu anlamda zaten bir şekilde karaktere hazırlanmıştım. Gülsüm bunu doğalından yaşıyordu. Ben ise şehirde doğup büyüyen biri olarak, şifa ve yoga çalışmalarıyla sonradan doğa ile bağlantı kurmuş birisiydim. Gülsüm’e giden yolda Özge’nin deneyimledikleri Gülsüm’ü var etmiş oldu. Bunlar temelde olan şeylerdi tabi. Özge’nin deneyimledikleriyle nasıl bir Gülsüm varolacaktı?

balinanın bilgisi ekip

Bu konuda sevgili yönetmenim Önder Şengül çok yardımcı oldu. Onun da hassas ve ince ruhu hem Özge’ye hem de Gülsüm’e destek oldu. Yazmış ve yönetecek olmasına rağmen karakteri geliştirebilmem ve dönüştürebilmem için bana serbest alan tanıdı ve bir oyuncu olarak bu alanı inanılmaz bir hediye olarak görüyorum.

Fakat karakteri geliştirebilmem için öncelikle Önder’in kafasında kurduğu karakteri ve hikayeyi anlamam çok önemliydi. Hem yazar hem de yönetmen olarak biçimlendirmiş olduğu dünyayı daha iyi anlayabilmem için bana film önerilerinde bulundu. Farklı kadın karakterleri, çekim biçimlerini izledim. Metin üzerine epeyce bir derinleştik. Filmin dramaturjisi, kadının eylemleri üzerine epeyce tefekkür ettik. Farklı doğaçlamalar denedik: Ses melodileri, ağızlar vs.

Çekimden yaklaşık 2 ay önce de birebir çalışarak Gülsüm üzerine derinleştik. Ben oynadığım karaktere fiziksel olarak daha rahat bağlanabilen biriyim. Önce fiziksel olarak göbeği ve kıyafetleriyle bağ kurarak doğaçlamalarda bulundum. Katman katman giydirdik Gülsüm’ü. Her bir deneyim yeni bir şey getirdi. Set günü geldiğinde artık eylemi oluşa bıraktık.

Gülsüm’ü karakter olarak çok iyi anlıyordum. Halini, eylemini ya da eylemsizliğini. Ama bir yandan da o bir yörük kadınıydı. Gerçek bir köylü gibi olmak… Sanırım en zorlandığım şeylerden biri bu oldu. Hayvanlarla bağlantım köyde yaşayan bir yörük kadınına göre epeyce romantik kalıyordu. Önce bunu dönüştürmem gerekiyordu. Keçilerle ve diğer hayvanlarla vakit geçirdim. Yörük teyzelerin konuşmalarını, günlük akışlarını dinledim, onların hayvanlarıyla, bitkileriyle olan iletişimlerine kulak kesildim, onlarla sohbet ettim. Konuşmalarını, şivelerini gözlemledim. Hayvanlarına hem çok iyi bakıp, hem de öldüklerine buna dair kabulleri inanılmazdı. Canlı olana ve ölene saygıları. Güçleri, motivasyonları.

Gülsüm “çekim start” dediğinde başlıyordu. Özge ondan da öncesinde başlıyordu işleyişe, hayvanlarla iletişime. Hayvanları sette beslemeye bahçenin çekime hazırlanmasına yardımcı oldum. Gülsüm hemen hemen her sahnede vardı ve ben de onun aurasından çıkmamak için set aralarında da onun halini devam ettirmeyi araştırıyordum. Bir ağaç gölgesinde, bahçede ya da hayvanlarla. Duyguları çok yoğun ve derin bir karakterdi Gülsüm. Sahne devamlılığı ve içimdeki enerji tutarlılığı için çoğu zaman, boşluk anlarında dahi, hayata Gülsüm olarak devam ediyordum.

gülsüm

Diğer sürekli bağlantıda olduğum kişi ise Gülsüm’ün kızı Doğa’yı oynayan, çocuk oyuncumuz Yağmur’du. Onunla etkileşimimiz inanılmazdı. İlk tanışmamız ve okumamızda metni bırakıp beraber ormana gittik. Yürüyüş yapıp, çiçekler topladık. O da doğa içinde yetişen bir çocuk olduğu için şanslıydık. Yağmur’un annesi de tam bir doğa kadınıydı. O yüzden de Özge olarak da bildiklerimin ötesine doğru bir yolculuktu bu. Yağmur ile taşların şekillerinden, toprağın kokusundan, çiçeklerden konuştuk. Sonra da sahnelerimize hep böyle baktık. Önce Özge ve Yağmur olarak. Sonra da Gülsüm ve Doğa. Benim Gülsüm’ün aurasından çıkmadığım zamanlarda verdiğim tepkilere veya olduğum hale o da Doğa olarak karşılık verebiliyordu. İletişimimizin böylesine tutmasına çok şükran doluyum.

Yukarıda anlattıklarım Gülsüm’ün hazırlığıydı. Bu sürece şimdi geriye dönük baktığımda inanılmaz bir yaratım sancısı görüyorum. Özge’yi de psikolojik olarak hem çekim temposu ve sürecine, hem de Gülsüm’e hazırlamam gerekti. Hazırlık sürecinde kış ayındaydık ve hazırlanma koşulları zorluydu. Ama şükür ki sette beni destekleyen ve bana inanan insanlar vardı.


Balinanın Bilgisi benim ilk uzun metraj sinema filmi deneyimimdi. Benim bile inanamadığım zamanlarda ekip arkadaşlarımın verdiği enerjiyle kudret bulduğum zamanlar oldu. Yönetmenim Önder Şengül’ün bana ve karaktere olan inancı benim de kendime güvenimi sağlamlaştırdı. Eşi Ayşegül, yardımcı yönetemenimiz Büşra stresimi, kaygımı, endişelerimi kalplerine alıp, çok güzel yumuşattılar. Tüm sürece ve çalışma arkadaşlarımın katkılarına şükran doluyum.

Kültür Sanat Sinema


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.