Do Not Disturb filmini izleyenlere

Do Not Disturb filmini izleyenlere… Siz ne dersiniz, ben diyorum ki: Cem Yılmaz’ın Ayzek’i bizi rahatsız etmeye devam etsin…

do not disturb

Bu nevi bir yazıda alışılageldiği üzere filmin tanıtımıyla, künyesiyle bir girizgah yapmayacağım zira spoiler vermeden yazmanın zorluğu bir yana bir kişide dahi merak uyandırıp olumsuz yorumların etkisinden sıyrılıp izleme şansı sunabilirsem sevineceğim çünkü bana ve nice sinefile göre özel bir iş… Öyle ki eğer Cem Yılmaz bizleri kahkahalara boğan kimliğinden ayrı olarak yönetmen, yapımcı, senarist, oyuncu kimliğiyle objektif değerlendirilse tıpkı diğer Kara Komik filmler gibi bu filmin de hakkının teslim edilmediği net anlaşılacaktır.

Ayzek karakterinin altı doldurulmuş ve gayet ülkemizin kaybedenlerinden biri, özünde iyi ama çabuk galeyana gelip yanlışa düşebilen, resmi başladığı diyalogları bile gereksiz samimiyetle bozabilen, çoğu yurdum erkeği gibi kadınlar söz konusu olduğunda bir başka tavır sergileyebilen illa ki cinsiyetçi espri yapmadan duramayan, cehaletine rağmen sürekli fikir belirtmekten ve karşısındaki Profesöre karşı bile bilmişlik sergilemekten utanmayan, dürüst olmak için çaba gösteren ama tip box’a attığı paraları unutmayıp illa ki durumun altını çizen, racon kestiği mekanda (filmde eczane) çıkarı için soytarı da olabilen, kendi eksikleriyle barışmamış alıngan ama başkasının eksiğine karşı aynı hassasiyeti gösteremeyen, ismini belirtmeden elindeki telefonla acımasızca özel hayatlara girebilen, körü körüne savunan o savunduğu kişinin yanlışında Tanrı kompleksiyle hem mecazi hem elinde imkan olduğunda fiziken ağır yaralayabilen, annesi ve elalemin baskısına göya karşı duran ama boyunduruğunda olan, gerçekler örtülemez olduğunda küsen, kurban, mağdur rolüne girip depresyona sürüklenen… -Bu tip kişilerden her gün sosyal medyada, sokakta, hatta çocuğunun okulunda muzdarip olan bir oyuncunun bu karakter yaratımı haliyle kusursuza yakın-


ayzek

Ve Ayzek’e otelin içinde aydınımızı simgeleyen Profesör, her olumsuzluğa rağmen o karanlık atmosferin ışıldayan yüzü kendinden yaşça büyük herkesten olgun olan ailesine karşı sınırlarını korumaya çalışan idealist, hayallerinin peşinde, çalışkan, gözlemci bir genç ve karanlık ortama daha tedirginlik katan elinde hep tomar tomar parası, belinde silahı ve kaba tavırlarıyla bir suçlu eşlik ediyor.

Komşu mekan eczanede ise erkekleri ve hayatı kendince çözmüş kim bilir ne umutlarla açtığı dükkanının bulunduğu yerle ve hayallerinin gerçekle çarpışmasıyla çözümü müziğe ve alkole kaçarak bulmuş değerli Celal Kadri hocamızın canlandırdığı Bahtiyar ve Ayzek karakterinden sonra izlerken mest olduğum Özge Özberk’in canlandırdığı Saniye karakteri ile yani genel olarak şahane cast seçimiyle Ayzek ile gece boyunca tekinsiz atmosferde nöbetteyiz.


Karakterler ne kadar gerçekse maalesef Davut’un “ölümüne sevgi” karanlığı her gün nice can alırken gerçekten karşılaştığımızda bile aynı gerçekliği aynı ülkeyi aynı gündemi yaşadığımızdan şüpheye düşürecek kadar pembe, realizmden uzak Peri ve onun meşhur söylemleri ne Ayzek’e ne de pandemide işsiz kalan, zora düşen, kendisini ölümüne sevdiğini iddia eden eli silahlı belanın hapisten çıkıp bela olduğu kişiye ve bu ülkenin nice kaybedenine şifa olamıyor.

Sürenin uzunluğundan dem vuranlar olmuş, Kara Komik filmler gibi daha kısa olabilir miydi, belki evet ancak Erşan Kuneri yapımına tüm o görsel şölene rağmen katlanamamış bir bölümü dahi tamamlama sabrını gösterememiş benim için uzun değildi zaten zannediyorum ki Cem Yılmaz takipçileri olarak Gora-Arog-Erşan Kuneri sevenler bir tarafta Her Şey Çok Güzel Olacak, Hokkabaz sevenler bir tarafta olacağız neyse ki Cem Yılmaz eczanede bizim Altan’a da selam çaktı şüphesiz o da bu ayrımı iyi biliyor bizim Cem Yılmaz külliyatımıza Ayzek’i ve bu filmi kattığı için ayrıca çok teşekkür ederiz.


Edebiyat ve sinemamızın kıymetlisi Anayurt Oteli’ne hayran, gerçekleri anlatmaktan, cehaletin ve karanlığın sesinden yorgun düşmüş aydın Profesör gibi yorgun bir Cem Yılmaz’ın ondan sadece kahkaha beklemeyen karakterin saykodelik yolculuğuna bu filmlerindekinden çok daha ağır hatta “epilepsi hastaları için tehlikelidir” diye uyarıyla başlayan Gaspar Noe filmleri kadar rahatsız edecek düzeyde bir yolculukla bile olsa bizi rahatsız edecek, sarsacak filmlerini, Ayzek’in geri kalan yolculuğunu izlemeye gönüllüyüm(z).

Kültür Sanat – Sinema


Sabiha Topallar
'Sen neye hazırsan o'da senin için hazırdır' düsturunu benimsedi 'bu yaştan sonra olur mu' 'hem çalışıp hem sanat olur mu' 'yorulursun nasıl yapacaksın' gibi bahanelere, dayatmalara güldü geçti. Sanatı, en çok Tiyatro'yu ve Edebiyat'ı sevdi öte yandan sevdiği her konuda hayatı deneyimlemeye and içti... Oyuncu, öğretmen, eğitmen, konuşmacı, yazar, yaratıcı drama lideri, aşçı, seyyah oldu zaman zaman tutkularından birine kapılıp gidiyor, hayat yolculuğunda biriktirdiklerini sadece arkadaşlarıyla paylaşmanın bencillik olduğunu düşünüp sözcüklerden yüreğinize yol yapmak istiyor... En önemli yolculuğun kendine yapılan yolculuk olduğunun farkında ham'dı pişiyor bir gün yanıp o yere varma özlemiyle yüzleşmeler yaşıyor sizi sevgiyle selamlıyor...