Annelik, elbette çok kutsal, çok zor bir iş… Ama tercihlerin şekillendirdiği bir süreç ve bu sürece istisnalar dışında karar veren iki kişi var. Bu sürecin değerlendirilmesinde ya da geliştirilmesinde hiçbir katkısı olmayan biz sıradan vatandaşların hakları olduğunu ve bazı konularda haklı olduklarını savunuyorum.
Annelerin ve Babaların Dikkatine!
Sevgili anneler ve babalar; üzgünüm. Böyle hassas bir konuda sizlerin üstüne gelmek değil amacım ama bir sosyal bilimci olarak sizlere naçizane söylemek istediklerim var.
Birincisi; çocuk pornosu ve tacizler. Farkında mısınız günde kaç tane çocuk kayboluyor? Daha da acısı sizce kaç tanesi bulunuyor? Aydil Durgun’a göre; geçtiğimiz yıl günde 26 çocuk kaybolmuş. Peki günde kaç çocuk taciz ediliyor? Kimse bunun cevabını veremeyecek kadar üzgün ve savunmasız.
İkincisi; şiddet! Çocuklarınıza kendi uyguladığınız tensel şiddetten bahsetmiyorum. Dışarıda bakkal amcanın kulak çekmesi ya da kasabın toplarını kesmesi de değil bahsettiğim şiddet. Tamamen yabancı insanları, çocuk olması dolayısı ile zorladığını farketmeden yaşanan şiddet. Bakış şiddeti, ilgilenmeme, görmemezlikten gelme şiddeti. Şahsen benim küçük çocuklar üzerinde istemeden yaptığım şiddet cinsi. İstemeden diyorum çünkü, başıboş kalan çocuklar sağa sola gidip insanları rahatsız edebiliyorlar. O sırada bakma şeklim ve belki davranışım onları üzüp çocuklar üzerinde sevilmeme algısı yaratabiliyor. Böyle yaparak beynen , ebeveynlerin çocukları ile ilgilenmesini talep ediyorum ama malesef kimi anne babalar bunu anlayacak kadar ilgili değiller.
Anne, babalar o kadar ilginç ki! Sanki çocuklarını bana doğurdular, ben de onları sevmek zorundayım… Bu kadar boş bırakınca çocukları, kültürümüzün de etkisiyle herkes onları sevecekmiş hissine kapılıyorlar. Bu hatalı ve çocuk üzerinde etkileri kötü olan bir davranış. Hem manevi hemde kişisel gelişim açısından.
Bu yazdıklarım akabinde okuyanların bir gün baba olunca görürsün dediklerini duyar gibiyim. Bırakın o zaman göreyim, birileri bana geri dönüş yapsın ve hatamı söylesin. Ama asla kimi ebeveynler gibi “bırakın yapsın, düşe kalka, öğrensin, başına gelsin de” gibi sözlerle çocuk yetiştirilmeyeceğini gösterelim.
Unutmayın; çocuklar hiçbir şeyi kaçırmadan, derin bir algı dalgası şeklinde bilinçaltına kaydediyorlar. Bu şiddeti kaydetmelerini ister misiniz? Durun bir cevap geliyor; benim çocuğuma bunu yapacak adam anasından doğmadı! Yok kardeşim doğdu, birçok insan böyle doğdu. Sen doğururken ya da doğurması için eşinle plan yaparken düşüneceksin bunu.
Nasıl yetiştirmeliyim? Neler yapmalıyım? Ve mümkünse neler yapmamalıyım…
Bunlar önemli sorular. Bunun için tanıdığım ebeveyn koçları var. Çocukların ileride problem yaşamamaları için önce anne ve babayı eğiten,yeni yüzyılda çocuklarımıza nasıl davranmamız gerektiğini, ne şekilde iletişimde kalmamız gerektiğini öğreten bir meslek grubu var.
Anne ve babalar, çocuklarının istismarı konusunda azami dikkat etmeliler.
Ayrıca lütfen empati yapın. Kimse çocuklarını sevmek ya da onlara sevgi vermek zorunda değil. Bu konuda bari en azından anlaşalım ve unutmayalım; çocuklar bir tek şeyi asla unutmazlar; kendilerini nasıl hissettirdiğinizi…
Kendi ellerinizle çocuklarınızın istismarını engelleyin, başka insanlarla olan münasebetlerini izleyin ve uyarmanız gereken bir çok yerde lütfen uyarılarınızı dile getirin. İzin vermeyin, çocukların başka insanlara kendilerini sevdirmeleri için çalışmayın. Unutmayın adı üstünde çocuk! Ama çocuk diye de herkesin onlara sabırlı davranacağını lütfen düşünmeyin. Çocuk aptal bir psikolojik sendrom ile büyümesin, önce kendinizi sonra onu eğitin… Bırakmayın, bırakmayın ki çocuğunuza kimse dokunmasın.