Uzman Psikolog Mithat Bülent Baykal İstanbul’da yaşanan patlama sonrasında terör olaylarının insan psikolojisini nasıl etkilediğini yorumladı.
Kişiler toplumlarda dengeli bir şekilde yaşantılarını sürdürürken “güven duygularına” bir tehdit ile karşılaşıncaya kadar kendilerini güvenlikte hissetme duygusunun ne kadar önemli olduğunun farkına varamıyorlar. Bu ortak bir güvenlik duygusu yaratan duygular kolektif bir toplumsal doku oluşturuyor. Teröre maruz kalındığında, bu doku bozuluyor. Aşırı kaygılar ve korkular başlıyor. Teröristlerin de istediği bu dokuyu bozmak.
Asılsız haberler, endişeyi stresi ve sıkıntı veren anıları su yüzüne çıkartıyor
İnsanlar böyle bir olaya maruz kaldıklarında öngörülemezlik, belirsizlik ve olayların kendilerinin kontrolü dışında yaşandığı algısı yaşarlar. Terör olasılığına fiziksel olarak ne kadar uzak veya yakın olduğuna bakılmaksızın çoğu kişi sürekli bir anksiyete ve korku yaşamaya başlıyor. Bu kaygıyı, medyada gördüğümüz “aşırı derecede sevimsiz ayrıntılar” ve sürekli olaya maruz bırakmalar da arttırmakta. Nedir bu sevimsiz ayrıntılar ve maruz bırakmalar. Örneğin Ankara’da bir terör olayı meydana geliyor. Ayrıntılar, tüm detaylar defalarca ve günlerce televizyon ve sosyal medyada yansıtılıyor. Yayın yasakları da sadece ayrıntıların kısa bir süre için gösterilmemesine yol açıyor. Fakat internette müthiş görüntüler ortada gezmeye devam edebiliyor. Dahası, bazen olumsuz asparagas haberler insanlarda ki endişeyi, stres seviyelerini daha da yukarılara çekmekte. Bir şekilde beynimiz hipnotize olmuş gibi tekrar tekrar terör olaylarının istem dışı gelen sıkıntı veren anılarını yaşıyor ve bir şekilde beynimizi esir alıyor.
Terör olayları insanların psikolojisini nasıl etkiliyor?
Peki, anladık da bu olumsuz düşünceler bizde nelere yol açıyor? Sürekli devam eden ve aklımızı çoğu zaman o olaylarla meşgul eden psikolojik sıkıntılar ve konsantrasyon zorlukları; bazı kişilerde görülen olaylarla ilgili sıkıntı veren düşler; stresli terör olaylarını çağrıştıran iç ve dış uyarıcılara karşı verilen fizyolojik tepkiler; o olaylarla ilgili olumsuz duyguları ve düşünceleri tetikleyen anımsatıcılar olan insanlar, yerler, konuşmalar, etkinlikler, nesneler ve durumlardan kaçınma veya buralardan uzak durma çabalarıdır.
Korkma demekle olmuyor!
Bu tür olaylardan sonra gördüğümüz olayları “genelleştirme” ve “abartma” eğilimleri toplumun işleyişini ve yaşam sistemlerini bozmakta. Ankara‘daki acımasız terör eyleminden kısa bir süre sonra olayın gerçekleştiği yer olan Kızılay’a gittiğimde, her zaman görmeye alıştığım o kalabalığın yüzde onunu bile görememiştim. Herkes her an aynı olaylara muhatap olacaklarmış gibi birçok toplu yaşam ve alışveriş merkezlerine adım atmıyorlardı. Teröre kurban verme yüzdesi, trafik kazalarına kurban verme yüzdesinin çok çok altında olsa bile, terör toplumsal dokuda büyük bir delik açtığı için insanlar kaçınma davranışları gösteriyorlardı. Bu davranış biçimimizin ve şiddetinin aynı seviyede gitmesine yol açan durumlardan biri de medya kanalıyla duyduğumuz başka terör olaylarıdır. Brüksel’de havaalanı ve metro da yaşanan terör olayları, bizim terörle ilgili yatışmaya başlayan kaygı ve stres belleklerimizi tekrar eski yüksek seviyesine çekmekte ve toplumun işleyişine darbe vurmaktadır.
Gazete, dergi, internet ve televizyon kanallarında klişe halinde korkmamamız gerektiği, yaşamımıza kaygı duymadan aynı şekilde devam etmemiz gerektiği ile ilgili bilgiler sürekli dolaşmakta. Korkma! Demekle olmuyor. Öyle olsaydı depresyondaki bir arkadaşımıza, boşver, takma hiçbir şeyi dediğimiz zaman düşüncelerini hemen değiştirip, depresyondan çıkması gerekirdi. İşler bu şekilde yürümüyor.
Yapılması gereken insanların güçsüz çaresiz olmadıklarını göstermek
Peki, ne yapacağız? Kısa dönemde yapmamız gereken; terör olaylarından sonra yaşanabilecek hem bireysel, hem de toplumsal kaygı ve streslerin “doğal” ve “normal” olduğunu topluma anlatmak, bilinçlendirmek yani duygularının ve düşüncelerinin farkına vardırmak. Bu tür duyguları yaşadıkları için insanların kendilerini suçlamamalarını; yetersiz, güçsüz veya çaresiz görmemelerini; değersizlik duyguları yaşamamalarını; korkmanın ve kaygılanmanın normal olduğunu anlatmak iyi bir yaklaşımdır. Ayrıca belirsizlik, öngörülemezlik ve olayların kontrolünün elinde olmama duygularının yukarıda bahsettiğim kaygıları yaratabileceğinden de haberdar etmek de olabilir.
İnsanlara tedbirli olmalarının normal olduğunu belirtmenin; zaman içinde kaygılarının azalacağını, olaylarla ilgili daha gerçekçi hissedecek ve düşüneceklerini anlatmanın ve güvence vermenin de iyi bir yöntem olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca medya vasıtasıyla kulaktan kulağa yayılan “felaketleştirilmiş” , “abartılmış” veya “yanlış aktarılan” aşırı korku ve endişe yaratabilecek durumların farkına varmalarını sağlayacak girişimler de yararlı olacaktır.
Terör olayları kaygı ve uyku bozukluklarını tetikliyor
Mardin Midyat’ta Emniyet Müdürlüğü’ne bombalı araçla saldırı
Vezneciler, Bağdat’ın neresine düşer?