Yazmak üzerine (2): “Yazar olunmaz, yazar doğulur”

Yazar bir şeyi bilmek isteyen kişidir. Günümüzde materyalist bir toplumda yaşıyoruz. Her şey yararlı olmak zorunda. Yoksa edebiyat da bir işe yaramayacak. Yazar toplumun aynası ya da tarih treninin bir vagonu olduğunu düşünerek yazarsa yanılır.

Yazmak üzerine (2): "Yazar olunmaz, yazar doğulur"

Yazının birinci bölümü için tıklayın

II. Bölüm: “Yazar olunmaz, yazar doğulur”

Bazı insanlar “Yazarlık öğretilemez” ya da “Yazar olunmaz, yazar doğulur” dediler. Bu sözlerde doğruluk payı vardır. Yazmayı tutkuyla istemek ve hayatın sizi yolunuzdan çevirecek engellerine takılmadan kararlılıkla bu arzunun peşinden gitmek, kimsenin ama kimsenin öğretemeyeceği bir şeydir. Böyle hissetmenize neden olacak cevap bile sizde saklı, yani içinizde gizlidir. Yazmak, pratik yaptıkça kolaylaşan bir eylem olmakla birlikte, daha iyi yazma arzusunu da beraberinde getiren çok özel bir duygudur.


Usta yazarların kendi deneyimlerinden, genç yazarlara bir yol haritası niteliğinde tavsiyelerini, kaldığımız yerden okumaya hazır mısınız şimdi?

Yazma eylemine nasıl başlamalı?

Yazmak üzerine (2): "Yazar olunmaz, yazar doğulur"

“Genellikle bir bölümü tamamlayana kadar çalışır ve devamını bulduğumda da dururdum. Böylece ertesi gün kaldığım yerden sürdürebileceğimden emin olurdum. Ancak bazen bir hikayeye başlayıp da devamını getiremeyeceğimi anladığımda portakal kabuklarını şömineye atarak yanmalarını seyreder ya da ayağa kalkıp Paris’in damlarına bakarak şöyle düşünürdüm: ‘Merak etme. Şimdiye kadar hep yazdın ve bundan sonra da yazacaksın. Önemli olan bir tek doğru cümle yazabilmektir. Bildiğin en doğru cümleyi yaz.’ Sonunda doğru bir cümle yazar ve oradan devam ederdim. Bu kolay bir yöntemdi çünkü her zaman bildiğim, okuduğum ya da duyduğum doğru bir cümle olmuştur.” (Ernest Hemingway – Paris est une fete)

İyi bir fikri kullanmak üzere bekletmek gerekir mi?

“Fikrinizi hemen, hiç bekletmeden sonuna kadar kullanın. Ayrıca bildiklerinizi salt kendinize saklamanız utanç verici değil, aynı zamanda yıkıcıdır da. Bir şeyi özgürce ve bol bol başkalarına sunmadığınızda kaybedersiniz. Bu durumda hazineyi açtığınızda küllerle karşılaşırsınız.” (Annie Dillard – En vivant, en ecrivant)

Biçim ve duyarlılık nasıl uzlaştırılabilir?

“Düzensiz olmak için insanın kendisini zorlaması gerekmez; bu son derece kolaydır. Asıl zor olan duyguların, izlenimlerin ve düşüncelerin yarattığı kaosu düzene sokmaktır. Yazmak sözcüklerle müzik yapmak; cümlelerin yapısı, ritmi, birbirleriyle olan bağlantılarıyla ilgili zorunluluklara yanıt vermek demektir. Bana göre yazmak, sözün tınısını bulmaktır. Önemli olan da budur. Sözün tınısı fizyolojik verilere sahiptir ve bunlar göz ardı edilemez. Sözlerimizle soluğumuz aynı uzunlukta olduğu için bazı yapıtlarda çok uzun cümleleri okuduğumda fizyolojik olarak yanlış bir yazıyla karşı karşıya kaldığımı hissediyorum. Söz aynı zamanda düşüncenin doğal işleyişinin çevirisidir. Sonuç olarak, belleğimizle ilintilidir. Birisiyle konuştuğumuzda ancak sekiz, on sözcük aklımızda kalabilir. Onlarca sözcük içeren cümleler oluşturduğumuzda kimse bir şey anlamaz.” (Charles Juliet – Mes chemins)

Önceden bir taslak hazırlamak gerekir mi?

Yazmak üzerine (2): "Yazar olunmaz, yazar doğulur"

“Nereye gittiğimi bilirim ama nasıl gittiğimden haberim olmaz. Bu noktada hayal gücü, rastlantılar ve fanteziler devreye girer. Aylar boyunca düşündükten sonra yapıtı yazabilirim. Genelde başlangıçta aşılması gereken belirsizlikler, karanlık bölgeler vardır; her şeyi net bir biçimde görebilmek için bütün şemaları toplarım. Gerekli malzemeye sahip olduktan sonra da araştırmama başlarım. Bulgularım doğrultusunda şemalar da değişikliğe uğrar, gelişir. Sonuç olarak, kitapta ne olup bittiğini tam olarak bilemem. Ancak yapıt tamamlandıktan sonra konuyu özetleyebilirim. Kitabı defalarca okuduğum zaman herhangi bir şeyi değiştiremeyeceğimi anladığımda her şey pürüzsüz, yerli yerine oturmuş demektir.” (Michel Butor – Curriculum Vitae)

“Kitabımın ilk yazarı benim ve bu bana büyük bir zevk verir. Doğan kitap beni alır beraberinde götürür. O anda yeni bir roman yazarım. Beş yüz sayfalık bir yapıt da olsa sanki yeni yazmaya başlıyormuşum gibi bir duyguya kapılırım. Ben kişileri yaratırım, kişiler de romanı. Benim çalışma yöntemim budur.” (Julien Green – Lire’deki söyleşi’den)

Kişi adları nasıl seçilir?

“Romancılar genellikle adları nasıl seçtikleri üzerine pek açıklama yapmamışlardır. Ben ayakkabı dener gibi ad denerim ve birdenbire yarattığım kişiye uygun bir ad bulurum. O anda da o kişiden hoşlandığımı hissederim.” (Jacques Laurent – Lire söyleşisinden)

Bir fikrin geliştirilmeye değer olduğu nasıl anlaşılabilir?

“Fikir tomurcukları değerli ya da değersiz, basit ya da karmaşık, değişken ya da sabit olsun, önemli olan ortaya çıktığında onları tanıyabilmektir. Düşüncelerim bende, iyi bir şiirin ya da bir şiirdeki basit bir dizenin uyandırdığı heyecana benzer duygulara yol açıyorsa önem kazanır. Zaten içi boş olan fikirler bir süre sonra aklınızdan uçup gittiği için gelişemez.” (Patricia Highsmith – L’art du suspence)

Başka meslekleri olan insanlar yazı yazmaya nasıl zaman ayırabilirler?

“Günde sekiz saat çalıştıktan sonra bir roman yazmak için gerekli zaman ve enerjiyi nasıl bulabilirsiniz? Başka bir mesleğiniz varsa, gün içinde ya da hafta sonunda yalnızca kendinize ait olan ve hiçbir şeyin müdahale edemeyeceği belli bir süreyi kendinize ayırmalısınız. Örneğin, haftanın beş günü akşamları iki ya da üç saat ya da cumartesileri sekiz saat ayırmak yeterli olabilir. Ancak en önemlisi yaptığınız işten gurur duymanızdır. Eğer çalışmanızın sık sık kesilmesine izin veriyor ya da davetleri kabul ediyorsanız, bu duygu yavaş yavaş yok olacaktır.” (Patricia Highsmith – L’art du suspence)

Anlatım biçiminde değişikliklere izin verilebilir mi?

“Çok hoş bir biçeme sahip olsanız bile, tekdüzelik sıkıntı yaratır. Değişiklik olmadan güzellik de olmaz. Her zaman sevecen ve hoş olmak da sıkar. Beni eleştirsinler ama okusunlar da aynı zamanda…” (Voltaire – Correspondance choisie)

Sorunlarla karşılaşıldığında ne yapmalı?

“Sizi tatmin eden bir biçem geliştiremezseniz daha ilk sayfadan sorunlar başlayabilir. Değişik türlerde engeller önünüze çıkabilir. Düşük cümle gibi küçük sorunlar hemen giderilebilir fakat içinden çıkılamaz durumlar söz konusu olduğunda eliniz kolunuz bağlanır, kapana kısıldığınızı hissedersiniz. Bunun ilacı belki de yazı yazmaya başlamadan önceki fikrinize dönüş yapmaktır. Kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: ‘Ne ortaya koymayı amaçlıyorum?’ Yaratmak istediğiniz etkiyi düşündüğünüzde belki de birdenbire çözüme ulaşacaksınız.” (Patricia Highsmith – L’art du suspence)

Yazarlık yeteneğinden nasıl emin olunur?

Yazmak üzerine (2): "Yazar olunmaz, yazar doğulur"

“Dizelerinizin iyi olduğunu başka yazarlara sorar, yazılarınızı dergilere gönderir, başka şiirlerle karşılaştırırsınız. Ve ilk denemelerinizde de olumsuz yanıt aldığınızda panik olursunuz. Madem sizlere öğüt vermemi istiyorsunuz, o halde tüm bunlardan vazgeçmenizi öneririm. Gözlerinizi dışarıya çeviriyorsunuz ve bu da kaçınılması gereken bir durum. Kimse size yardım edemez, öğüt veremez. Sizin dinlemeniz gereken tek ses “içinizdeki sestir”. Kendi içinize girin ve sizi yazmaya iten nedenleri sorgulayın. Bu nedenlerin köklerinin kalbinizde olup olmadığını araştırın ve kendinize samimi bir biçimde şunu sorun: Yazı yazmanızın yasaklanması sizin için ölüm anlamına mı gelirdi?” (Rainer Maria Rilke – Lettres a un jeune poete)


Yetenek nedir?

“Yetenek bir sayfa değil, üç yüz sayfa yazmaktır. Sıradan bir aklın yaratamayacağı hiçbir roman yoktur. Acemi bir yazar bile güzel bir cümle oluşturabilir. Bundan sonra yapılacak tek şey kalemi alıp sabırla kağıdı doldurmaktır. Güçlü olanlar hiçbir zaman duraksamazlar. Masaya otururlar, terlerler ama sonuna kadar giderler. İşte, bir türlü çalışmaya başlayamayan tembellerle yetenekli yazarları ayıran budur. Zafer sürekli çaba harcanarak elde edilebilir.” (Jules Renard – Journal 1887 – 1910)

Günlük moda eğilimlerini izlemek gerekir mi?

“Yazı yazmaya başladığımda arkadaşlarım şöyle diyorlardı: ‘Gerçeklerle hiçbir şekilde uyuşmayan bu şeyleri nereden çıkardın?’ Bütün eleştirilere rağmen yoluma devam ettim. Ben hiçbir zaman modaya uymadığıma inanıyorum. Kişisel bakış açıları olan ve moda eğilimlerle dalga geçen, ufku geniş yazarlar her zaman göze çarparlar.” (Nathalie Sarraute – Lire söyleşisinden)

Çabuk ve iyi yazılabilir mi?

“Günümüzde çok şey üretmek, bu yüzden de hızlı gitmek gerekiyor. Çabuk yazabilmek için çok düşünmek şart. Ben yazarken müsvedde yapılmasını onaylamıyorum çünkü düşüncelerin aynasını bulandırıyor. Bazıları, özellikle de seçkin olanlar çok fazla kağıt tüketmeyi tuvali renklendirmek olarak tanımlıyorlar. Oysa tuvali kaplamak renklerle bezemek demek değildir. Tuvali kaplamak taslak oluşturmak, hafif ve saydam renkler içeren öbeklere sahip olmak demektir. Yazarın başlığı yazmak için kalemi eline aldığı anda tuval zaten beyninde kaplı olmalıdır.” (Charles Baudelaire – Conseils aux jeunes litterateurs)

Yazarın ahlakla ilgili kaygıları olmalı mı?

“Yazar bir şeyi bilmek isteyen kişidir. Bir hikayeye başlar ve ertesi gün ne olacağını bilmek ister. Ancak bazıları da bir şey olmasını istemezler: “Bunu yazarsam insanlar benim hakkımda ne düşünecekler?” Yazarlar günümüzde fazla ortalıkta olmasalar, yaşamları her an televizyon, basın tarafından gözler önüne serilmezse, edebiyat çok daha heyecan verecekti. İşte günümüzde bu tür bir sansür uygulanıyor. Yazarlar ahlaklı olmak, anlayışlı, hoşgörülü ve iyi görünmek istiyorlar. Ahlakın her şeyden önce estetik ve güzellik olduğunu unutuyorlar. Günümüzde materyalist bir toplumda yaşıyoruz. Her şey yararlı olmak zorunda. Yoksa edebiyat da bir işe yaramayacak. Yazar toplumun aynası ya da tarih treninin bir vagonu olduğunu düşünerek yazarsa yanılır. Edebiyatçının görevi çağına hizmet sunmak değil, ondan yararlanmaktır.” (Françoise Sagan – Repliques)

Yazar kendi yazısını düzeltme konusunda daha yetkin midir?

“Yazar yapıtının sayfalarını düzeltmede fazla başarılı olamaz çünkü yazdığı gibi okur, basıldığı gibi değil. Bu nedenle düzeltmenler yazarlar için vazgeçilmezdir.” (Voltaire – Correspondance choisie)

Gelecekte yazar olmak isteyen neler okumalı?

“Yazı yazmak isteyen kişi ilk önce eline geçirdiği, adını duyduğu her şeyi okur. Korunmasız bir biçimde maruz kaldığı çağın modası olarak anlatımını etkileyecek, biçimlendirecektir.” (Julien Gracq – En lisant, en ecrivant)

Bir bestseller yazmak için belli bir reçete var mıdır?

“Her zaman daha ilk sayfadan okura ilginç gelebilecek, ikinci sayfayı da çevirme isteği uyandıracak bir kitap yazmaya çalışırım. Bu yapıt belki best-seller olur belki olmaz. Romancının tek sırrı özelliği ve kişiliğidir.” (Patricia Highsmith – L’art du suspence)

Başarı birden mi elde edilir?

“Ben başarının daha çok, yazarın gücü, çoğu kez göze çarpmayan daha önceki başarıları doğrultusunda aritmetik ya da geometrik bir sonuç olduğuna inanıyorum. Tek tek başarıların yavaş yavaş birikmesi söz konusudur; mucizevi bir biçimde kendiliğinden ortaya çıkan zaferlerden söz edilemez.” (Charles Baudelaire – Conseils aux jeunes litterateurs)


Son söz: Yazar olmayı önermeyeceğim tek bir durum var: çok para kazanma arzusu. Para için yazmamalısınız, çünkü genellikle bu işte para yoktur. Evet, J.K. Rowling, John Grisham, Dan Brown ve yüzlerce başka insan yazarak zengin oldu. Fakat zengin olmak için yazmadılar. Para kazanmak bu işin ikramiyesidir; onlar her halükarda yazacaklardı. Yazıyorlar çünkü söylemek istedikleri şeyler var. Aslında, daha fazlası var: engelleyemedikleri bir dürtüye sahipler. O şiddetli arzuyu tatmin etmek zorunda oldukları için yazıyorlar. Bir kez yazarsanız, hep yazmak zorundasınız. Aksi halde daima tuhaf bir mutsuzluk ve acı hissedersiniz.

Usta yazarlardan genç yazarlara (1): “Nasıl yazmak gerekir?”

Aslında zordur yazmak

Usta Kalemler ile Yazmak ve Aşk


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...