“Hiç doymuyorum” diyorsanız sebebi psikolojik olabilir!

“Hiç doymuyorum” diyorsanız nedeni psikolojik sorunlara bağlı olabilir! Besinlerin yalnızca fiziksel açlığı gidermek için kullanılan bir araç olduğunu düşünenlerdenseniz, yanılıyorsunuz. Özellikle yüksek karbonhidrat, yağ ve şeker içeren besinler, beyindeki ödül mekanizmasını devreye soktuğundan, haz vererek zamanla bağımlılığa dönüşebiliyor. Böylelikle yemek yemek, özellikle de duygularını sağlıklı yönetmekte güçlük çeken kişiler için fiziksel bir ihtiyaç olmaktan çıkıp insanın kaçış alanı haline gelebiliyor.

Hiç doymuyorum

“Hiç doymuyorum” diyorsanız sebebi psikolojik olabilir!

Yapılan araştırmalar, ihtiyacın üzerinde yemek yeme sebebinin %75 oranında duygusal duruma bağlı olduğunu gösteriyor. Duygular yemek yeme halini yönetirken, beraberinde alınan kilolar yine psikolojik sorunlara neden olabiliyor.


Psikolojik, yani duygusal açlıktan kurtulmanın en önemli anahtarının farkındalık olduğunu söyleyen Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, duygu durumuna bağlı bozuk yeme davranışlarının, bir uzman tarafından teşhis edilmesi ve mutlaka kişiye özel tedavi süreci belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Son zamanlarda sıkça duyulan “duygusal açlık” ve “duygusal yeme” kavramları, insanın fiziksel olarak aç olmadığı anlarda, özellikle zorlandığı duyguları yönetmekte güçlük çektiği zaman yemek yemeye yönelmesi olarak özetlenebilir.

Yemek yemenin, yalnızlık, gerginlik, kaygı, üzüntü, can sıkıntısı gibi karşısında zorlanılan duygulardan kaçmak için kullanılan bir araç olmasının büyük problemlere yol açacağını söyleyen Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, duygusal yemenin, sağlığı tehdit eden kilo artışı, depresif duygu durumu ve hatta sosyalleşmekten kaçınma ile sonuçlanabileceğini belirtiyor.

Açlığınız psikolojik olabilir

“Can sıkıntısı, gerginlik, üzgün veya yalnız hissetmeye sebep olan anlarda yemek yemeye yönelmek, sadece kilo almaya neden olmakla kalmıyor” diyen Bayraktar, fazla yemeye sebep olan problemlerin altında yatan nedenlerin çözülmediği durumlarda, insanı bir kısır döngüye soktuğunun altını çizerek sözlerine şöyle devam ediyor:


“Duygusal yeme, insanın odağının yemeğe ve karnındaki doluluğa odaklanmasına, böylece içinde bulunduğu sıkıntılı duygu halinden uzaklaşmasına sebep olur. Sonrasında ise, kişi çoğunlukla pişmanlık ve suçluluk hisseder. Evde yalnızken sürekli bir şeyler atıştırmak, mide iyice dolmadan yatağa gidip uyuyamamak zamanla alışkanlık haline gelir. Fazla yeme, ardından gelen suçluluk ve pişmanlık duygusu, kişiyi daha da fazla yemeye iter; böylece, insan kendisini içinden çıkılması zor bir döngü içinde bulur.”

Kişiden kişiye göre değişiklik gösteren duygusal yeme hali sebeplerinin, stresi sağlıklı şekilde yönetememek, yeterli sosyal desteğin olmaması, insanın sürekli kendi kendini eleştirmesi gibi birçok farklı psikolojik etkenden de kaynaklanabildiğini söyleyen Bayraktar, bozuk yeme davranışının, kişinin diğer psikolojik problemleri ile baş etme yöntemi olabileceğini ve bu nedenle de ihmal edilmemesi gerektiğini belirtiyor.

“Bir uzman tarafından teşhis ve tedavi edilmelidir”

Kişinin sağlık durumunun bir hekim tarafından değerlendirilip bozuk yeme davranışına sebep olan veya bozuk yeme davranışının sebep olduğu bir sağlık problemi olup olmadığının tespit edilmesinin oldukça önemli olduğu belirten Bayraktar, psikolojik destek sürecine olabildiğince erken başlanmasının, duygusal yemenin üstesinden gelmek için atılması gereken ilk adım olarak tanımlayarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Duygusal yeme veya diğer bir adıyla duygu duruma bağlı bozuk yeme davranışı, bir uzman tarafından teşhis edilmeli ve kişiye özel tedavi süreci belirlenmelidir.”

Psikolog Feyza Bayraktar kimdir? 

1980, Adapazarı doğumlu Feyza Bayraktar, Koç Özel Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nde tamamladı. New York Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji Bölümü’nde yüksek lisans çalışması yapan Bayraktar, aynı zamanda Kadın Ruh Sağlığı ve Yeme Bozuklukları alanlarında araştırma görevlisi olarak çalıştı. New Orleans’da meydana gelen kasırga üzerine, bölgede yaşayan kişilere psikolojik destek veren başarılı isim, özellikle kadın ruh sağlığı ve yeme bozuklukları alanında birçok klinikte psikolojik danışmanlık hizmeti verdi. Princeton Üniversitesi Sağlık Merkezi’nin klinik eğitim programına kabul edilip doktora eğitimine başlamadan, bu klinik eğitimi almaya hak kazanan ilk kişi oldu ve hemen ardından doktora çalışması için kognisyon, algı, özellikle de beden algısı konuları üzerine yoğunlaştı.

Kognitif ve davranış terapileri ile ilgilenen ve bu alanda birçok uluslararası eğitime katılan Bayraktar, yeme bozuklukları alanındaki çalışmalarıyla tanınan, alandaki en saygın isimlerden Prof. Dr. Christopher Fairburn’un referansı ile Oxford Üniversitesi Psikiyatri Bölümü tarafından verilen bireye özel biçimlendirilmiş, bilişsel davranışçı terapi eğitimini almaya hak kazandı ve dünyada, bu eğitimi alan ilk uzmanlardan biri oldu. ABD’de, Walden Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora Programını da duygu yönetme becerileri ve yeme bozuklukları üzerine yazdığı tez ile tamamlayan Bayraktar, ABD’de Yale Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde yeme bozuklukları ve obezite psikolojisi alanında lider olarak tanımlanan bilim insanları ile çalıştı. Böylece, ismi yeme bozuklukları ve obezite psikolojisi alanında uluslararası eğitimciler listesindeki yerini aldı.


International Association of Eating Disorders Professionals Foundation tarafından belirlenen Yeme Bozuklukları Uzmanlığı Sertifikasyon kriterlerini karşılayarak yeme bozuklukları uzmanı (Certified Eating Disorders Specialist-CEDS) unvanını alan Bayraktar, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır. Yayın ve basın organlarında zaman zaman yer alan Feyza Bayraktar, 2014-2015 yayın döneminde, 24TV’de, psikolojik problemleri ele alan “Ne Yapmalı?” adlı bir program yapmıştır. Aynı zamanda, 2011- 2016 yılları arasında faaliyet gösteren Yeme Bozuklukları Destek Derneği’nin kurucusu olup bu süre içinde derneğin başkanlığını yapmıştır. 1994 yılında, 14 yaşındayken yayınlanan; “Karanlıkta Doğan Güneş” adlı bir romanı ve 2011 senesinde Doğan Kitap aracılığıyla yayınlanan “Yemek ya da Yememek” adlı bir kitabı vardır.

Su diyeti nedir? Su orucundan farkı nedir? – İndigo Dergisi’ni Facebook, Twitter, Instagram ve Telegram hesaplarımızdan takip edebilirsiniz!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.