Alzheimer hastalığının 10 erken sinyali nelerdir?

“Yaşım ilerledi, unutmam normal” demeyin! Bu hastalığın ilk belirtisine dikkat! İşte Alzheimer hastalığının 10 erken sinyali ve tedavi yöntemlerinde yeni umut…

alzheimer demans

Günümüzde çoğumuzun dert yandığı ‘unutkanlık’ özellikle ileri yaşın doğal bir sonucu olarak düşünülse de, aslında 65 yaş üzerinde en sık görülen bunama nedeni olan ‘Alzheimer hastalığının ilk uyarılarından biri de olabiliyor! Türkiye’de net veriler olmasa da 600 binin üzerinde Alzheimer hastası olduğu ve uzayan insan ömrüyle birlikte bu sayının 65 yaş üzerinde her beş yılda bir iki katına çıktığı belirtiliyor.

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Demans ve Davranış Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Neşe Tuncer, Alzheimer hastalığında erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıdığı uyarısında bulunarak, “Erken tanı sayesinde hastalığın ilerleme hızı belirli bir süre yavaşlatılabiliyor, hatta bazı tablolarda durdurulması bile mümkün olabiliyor. Alzheimer en sık unutkanlık gibi yakın bellek sorunlarıyla başlıyor. Hastalığın özelliği, önce yeni olaylar unutulurken eski yaşantıların detaylı bir şekilde hatırlanması. Bu durum hasta yakınlarını şaşırtabiliyor ve unutkanlığın gerçek olup olmadığının sorgulanmasına neden oluyor. Yıllar içinde hastanın belleğindeki bilgiler en yeniden en eskiye doğru bir bir siliniyor ve en eski anılar da kayboluyor. Dolayısıyla erken tanı için özellikle 65 yaş üzerindeki kişilerde oluşan ‘unutkanlık’ sorununda zaman kaybetmeden konunun uzmanı bir nöroloji hekimine başvurmak gerekiyor” diyor.


Alzheimer hastalığının 10 erken sinyali:

Alzheimer hastalığına erken tanı konulması tedaviden etkin sonuç alınmasında büyük öneme sahip. Prof. Dr. Neşe Tuncer, Alzheimer’ın erken dönem belirtilerini şöyle sıralıyor:

  • Unutkanlık giderek artıyorsa ve günlük yaşamı artık etkiler hale geldiyse
  • Konuşmada bozulma varsa
  • Zaman ve yer algısında kayıp başladıysa
  • İç görü ve yargılamada bozulma varsa ve hastalık inkar ediliyorsa
  • İş planlama ve takipte zorluk başladıysa
  • Aynı soruları tekrar tekrar sorma, eşyaları yanlış yere koyma dikkat çeker hale geldiyse
  • Kişilik ve davranış değişikliği gözleniyorsa
  • Yol, yön bulma güçlüğü nedeniyle artık dışarı çıkmak zor oluyorsa
  • İçe kapanma, sosyal ortamlara girememe sorunu başladıysa
  • Hobi ve uğraşlardan vazgeçme olduysa

Beyindeki değişimler 20-30 yıl önce başlıyor 

Alzheimer hastalığının nedenleriyle ilgili çok sayıda çalışma ve teori mevcut. Beyinde asetil kolin azalması bir neden olarak biliniyor. Yapılan çalışmalara göre; beynin kabuk kısmında hücre içi ve hücreler arasında anormal protein birikimi oluyor, buna bağlı olarak hücreler ölüyor ve hücreler arası bağlantılar geri dönüşümsüz kayboluyor. Bunun sonucunda beyinde hafızayla ilgili görev yapan aracı kimyasalların (asetil kolin) düzeyi azalıyor. Alzheimer hastalığında beyindeki bu değişimler belirtiler ortaya çıkmadan 20-30 yıl önce başlıyor. Dolayısıyla hastalık bulguları ilerledikten sonra tedavilerin faydası sınırlı kalıyor.


Aile öyküsü önemli bir risk faktörü 

Beyindeki proteinlerin neden bazı kişilerde biriktiği tam olarak bilinmese de hastalığa yatkınlık oluşturan etkenler üzerine tıp dünyasının kapsamlı çalışmaları sürüyor. Alzheimer’de en önemli risk faktörünün ilerleyen yaş olduğu belirtiliyor. Bunun yanı sıra düşük eğitim düzeyi ve sedanter yaşam, ağır beyin travmalarına maruz kalmak, hipertansiyon ve diyabet gibi damar yapısını bozan hastalıkların kontrolsüz şekilde var olması, kadın cinsiyeti, tedavi edilmemiş depresyon, obezite, sigara ve alkol tüketimi, hatta hava kirliliği ve zehirli gazlar gibi pek çok etken hastalığın başlamasında etkili oluyor.

Prof. Dr. Neşe Tuncer, aile öyküsünün Alzheimer’da önemli bir risk faktörü olabileceğine işaret ederek, Alzheimer hastalığının bazı ailesel formlarında hastalığa yakalanma riskinin normal popülasyona göre 3-4 kat fazla görülebileceği belirtiliyor. Üstelik ailesinde Alzheimer hastalığı olan kişilerde hastalık 65 yaş öncesinde başlayabiliyor ve bu tablo ‘erken başlangıçlı Alzheimer’ olarak nitelendiriliyor. Bu nedenle aile öyküsü olan kişilerde genetik araştırma yapılması önem taşıyor.

Alzheimer’da yeni tedaviler umut veriyor! 

Alzheimer hastalığının tedavisinde Amerika Birleşik Devletleri’nde onay alan, henüz Avrupa’da onay almamış bazı yeni ilaçlar mevcut. Amiloid aşıları olarak geçen bu moleküller beyinde biriken anormal proteinleri temizleyerek etkili oluyorlar. Bilim dünyası her gün bu tedavileri geliştiriyor; etkinliğini arttıran ve yan etkilerini azaltan formlar üzerinde çalışıyor. Çalışmaları yakından takip ettiklerini belirten Prof. Dr. Neşe Tuncer, “Yakın bir dönemde ülkemizde de hastalarımıza verebileceğimiz yeni tedaviler için umutluyuz.” diyor.

Hastalığın ilerleme hızı yavaşlatılabiliyor

Halihazırda kullanılan ilaç tedavisi ve yaşam alışkanlıklarında yapılan düzenlemelerle hastalığın ilerleme hızı yavaşlatılarak hastanın fonksiyonel kapasitesi artırılabiliyor. Demans ve Davranış Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Neşe Tuncer, ancak tedaviden etkin sonuç alınabilmesi için ilaç kullanımına mutlaka erken dönemde başlanması gerektiğine dikkat çekerek, “Özellikle, hastalığın bulgularını yavaşlatmakta etkili olduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmış olan ilaçların tedavisine erken dönemde başlandığında, tedavinin etkinliği daha uzun süreli oluyor. Erken teşhisin bir başka önemi ise bunamaya neden olan Alzheimer dışındaki tiroit hastalıkları, vitamin yetmezlikleri, depresyon ve diğer sistemik hastalıkların tedavi edilmesidir” bilgisini veriyor.

Bedensel ve zihinsel yöntemler önemli


Prof. Dr. Neşe Tuncer, ilaç tedavisinin yanı sıra bilişsel stimülasyon, hastanın zihinsel kapasitesinin arttırılmasına yönelik hobiler, faaliyetler, egzersizler, sosyalliğin arttırılması, fiziksel egzersiz programları, beslenme alışkanlıklarında yapılan düzenlemeler (yeşil sebze, meyve, tahıllardan zengin kolesterolden fakir Akdeniz diyeti ile beslenme) gibi bedensel ve zihinsel yöntemlerin de hastalığın ilerlemesini önlemede etkili olduğunu belirtiyor.

Alzheimer hastalığında yeni umut: Hastalığı yavaşlatmayı başardılar


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.