2060 yılı gençliğine bir mektup

Merhaba 2060 yılının gençliği… Sizlere bugünden, bugüne ışık tutan yarına bir mektup… Sizler o yıllarda, bugünün siyasi, hukuki, toplumsal birçok gelişimini sorgulayacak, belki de bize kızacaksınız. O yüzden bizlere kızmadan önce bu mektubu okumanızı rica ediyorum…

2060 yılı gençliğine bir mektup

2060 yılı gençliğine bir mektup

Merhaba 2060 yılının gençleri; merhaba çocuklarım, çocuklarımız…

O gün hayatta olur muyuz olmaz mıyız; bu yazı size ulaşır mı ulaşmaz mı bilmiyorum; ancak sizlere şimdiden yazmak istedim. Ben, geçmişteki siyasilere, o günün Türk halkına, insanına çoğu zaman kızıyorum, öfkeleniyorum. Atatürk sonrası Türkiye’yi Avrapa’dan elli yıl geriden takip etmemize, bu güzel ülkenin gelişmemesine, geliştirilmemesine… O yüzden ben de bugün bize, yani bugünün aydın insanlarına kızmamanız için, bugünün ülke yöneticilerinin yaptıklarını size şikayet ediyorum. “Neden şikayet ettin. Aliler, Ethemler, Abdullahlar, İsmailler can verirken sen ne yaptın o gün?” derseniz, ‘biz de kalemimiz elverdiğince yazdık, yazıyoruz’ demek isterim…


Ben kendimi şanssız bir kişi olarak addediyorum. Neden? Gençlik dönemim AKP iktidarı ile başladı ve yine AKP dönemi ile gençlik dönemim bitiyor. Bazen arkadaşlarımızla siyasi, tarihi konular üzerine tartışırken ‘şansımızın içine tükürdüğümüzü’ biliyorum. O kadar dönem gelmiş geçmiş, biz AKP döneminde gençliğimizi harcadık! Bu kızgınlığımız hem kişisel nedenlerden hem de ülkenin siyasal, hukuki, tarihi, ekonomik, kültürel nedenlerinden dolayıdır.

Bunları sıralarken aklıma hemen Kars’taki bir heykelimizin “ucube” olduğu için yıkılması geldi. Sonra ise Yeşilçam için önem arz eden tarihi “Emek Sineması”nın yıkılması… Sizler, o yıllarda görebilir misiniz, o güne kadar kalır mı bilmem ama bugün Taksim’de bir Atatürk Kültür Merkezi (AKM) var. AKP döneminde yıllarca boş durdu; adından dolayı mıdır bilmem ancak, AKP iktidarının bir alerjisi oluştu ve yıllardır kimsesizliğe terk edildi.

Bir ülkenin kültürel faaliyetleri AKP döneminde birer birer yıkıldı, yok edildi, sessizliğe gömüldü…

Unutmayın gençler! Bu ülkede siyasiler her dönem, bu halkın okumayan, sormayan, sorgulamayan insanlarını kandırdı; bu ülkenin başkasının aklıyla sandığa giden insanları oldu. Ne yazık ki, bu ülke insanının oylarını makarna, kömür ile alanlar oldu. Tahmin ediyorum, sizin döneminizde de okumayan, sorgulamadan oy veren insanlar olacak. Belki de, otobüslerle bir yerden bir yere mitingler için taşınan bir halk yığını olacak. Belki de hala “Allah veriyor” diyerek, birilerinin aklına uyarak 5 çocuk yapan yoksul kesimler olacak. Bizden 50 yıl önce de böyle insanlar vardı, bugün de var ve maalesef sizin döneminizde de olacak!


Ne olursa olsun; yazın, çizin, resim yapın; türküler, şarkılar besteleyin, sokaklarda söyleyin. Yıl 2017 olmuş, AKP iktidarı döneminde 1980 döneminden kalma yasaklar uygulanıyor! Ankara Valiliği garip nedenlerle şarkı, türkü söylemeyi yasaklıyor. Biliyorum ki, siz bugünün arşivlerini okurken hem gülecek, hem de sesimizin çıkmamasından dolayı bize kızacaksınız! Çünkü, biz de 1980 döneminin gençlerine zaman zaman kızıyoruz; ancak okudukça onlara da hak vermiyor değiliz! Erdal Eren adlı gencin yaşı büyütülerek asıldığı dönem için ne söylenebilir ki?! Evet, AKP döneminde idamlar yok; fakat bugünün Türkiye’sinde tartışılmaya başlandı yine!

Ben idama karşıyım!

Türkiye gibi demokrasi yoksunu bir ülkede idam olması suçsuz birçok insanın ölüme terk edilmesi demek! Bunun için de gerekçem, AKP iktidarı ile el ele yıllarca beraber hareket eden FETÖ mensubu polis, yargıçların ortak hareketi ile yola çıkılan Ergenekon Davası kapsamında tutuklanan ve kumpas kurularak ülkenin 26. Genelkurmay Başkanı’nı içeri tıkan bir Türkiye’de, idam kararı olmuş olsaydı, İlker Başbuğ idam edilmiş olacak ve tarih bunu asla unutmayacaktı!

1980 döneminin idam kararları bugün yok; ancak bugün de demokrasi idamları yaşanmaktadır. Cumhuriyet yazarlarına operasyon yapılıyor, Musa Kart gibi sadece karikatür yapan biri aylardır içeride yatırılıyor. Tuhaflık o ki, bu soruşturmayı yürüten savcı da FETÖ sanığıydı, ancak aylar sonra soruşturmadan alındı!

Siz duyar mısınız bilmem; fakat biz, şu sözü çok duyduk gençler: “Burası Türkiye!”

Sevgili gençler; şu an AKP iktidarı aleyhine çok fazla kitaplar yazılamıyor, yazılsa da bazı konuların ayrıntılarına çok fazla girilemiyor. Bazı yazarların (Ahmet Şık, Sabahattin Önkibar vb.) kitapları basılması yasaklandı. Sizin döneminizde AKP ile ilgili çok fazla kitap yazılmış olacak; yüksek ihtimalle AKP de, bir dönem bu ülkede varlığını sürdürmüş olan ANAP, DYP gibi adını Türk siyasetinden sildirecek. Sizden ricam, AKP döneminde muhalif kanada olan baskıları düşünerek bizlere kızın, eleştirin. AKP dönemini çok iyi okuyarak, 1950’deki siyasilerin yaptıkları ile AKP döneminin yaptıklarını karşılaştırarak analizinizi yapın ve bizleri öyle sorgulayın lütfen!


Sevgiyle kalın 2060’ın gençleri…

10 Kasım 2038 tarihinde Anıtkabir’de Amerikalı bir genç


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…