At avrat silah üçlemesini duymayan yurdum insanı yok. Ancak bu üçlemeyi cinsiyetçi üretenler, Dede Korkut’tan habersizler. Hanım sözünün benim han’ım’dan geldiğini bilmedikleri gibi. Yine de biz çok eskiye gitmeyelim. At’ı analım. Onu hatırlatalım biraz.
At
At, kadim Türkler’de çok önemliydi. Her ne kadar günümüz Türklerinden ‘at’ kısmen kopartılmış olsa da, yeniden canlanmalı at sevdası. Etinden ve sütünden de faydalanıldı onun. Tabii ki muazzam taşıma kapasitesinden de. Hayvanat arasında atın yeri ayrı. At savaşta kullanıldı ama atlar birbirleriyle savaşmaz. Sadece insanla birlikte savaşa katılır at. Yoksa tehlike gördü mü, kaçar. Kaçma güdüsüyle dünyaya gelmiş çünkü zair.
Nasıl? Erkekliğin 10’da 9’u kaçmak mıydı? O yüzden miydi bütün erkeklerin at tutkusu ve sonra sahip oldukları adların (ad sözcüğü aslen attan gelir) hikayesi. Aynı mantıkla erkekliğin 10’da 1’i mi dünyayı bu yaşanmaz melun hale getirdi? Kaçmayıp savaşarak, bıkmadan usanmadan cenk eyleyerek birbiriyle?
Zor sorular soruyorum. Biliyorum. Ama doğru soruları sormayı, çoktan unutmadık mı?
Demokrat
Batı kendine Batı dediği için biz de ona Batı diyoruz. Batı’nın eşyayı nasıl tanımlağını gereğinden çok önemsiyoruz. Benzer durum, Doğu Almanya için de geçerli(ydi). 1990’dan beri var olmayan o ülkenin öyle bir ‘ad’ı hiç olmadı. Kendine ‘Alman Demokratik Cumhuriyeti’ (Deutsche Demokratische Republik) dedi inatla. Batı, kendi istediği ismini koydu. Kendi Batı ise, diğeri Doğu Almanya olmalıydı. Bütün ‘Batanlar’ buna kandı. Zira, haşa Doğu’da kimse demokrat olamazdı!!!
Bu kara batakçılar, demokrasiyi ağızlarından son 50 yılda düşürmez oldu. Nereye gitseler, demokrasi de yanlarında. Zannedersin, ikram niyetine demokrasi lokumu dağıtıyorlar her yere. Irak’ta dağıttılar, Libya’da da. Sonra Afganistan’da. Mısır’da… Ukrayna’da sırf Rusya’ya zarar versin diye, sadece lokum değil para, silah ne varsa dağıtıyorlar. Tüm Ukrayna’yı Batı’nın tuzak kavramı demokratlarla donatıp silahları sattırıyorlar, ellerini ovuşturan kodamanlara.
Bilinmeyen ise, dağıtılan lokumun üzerindeki pudra şekeri tanesi kadar can alıyor o ikramlar. Batı’nın keremi de bu olsa gerek.
İkiyüzlülük öyle bir boyuttaki, insanlara şöyle izah ediyor kandırıkçı haberler: ‘Milyarlarca Yuro para yağdırırsak Ukrayna’ya, savaşa girmiş olmayız. Ama sakın silah vermeyelim. Sonra Putin bizi vurur!!!’
İkiyüzlülüğün ikinci yıldönümünde bütün kara batakçılar Kiyev’de buluşmaya gitmiş. Nasıl dayanır buna yürek? Tüm ülkesini paralı asker konumuna getiren Volodimir Zelenskiy, nasıl bakıyor insanların suratlarına tek tek?
Büyük Volodimir
10. yy.dan önce Ukrayna’da Rusya’da Hıristiyanlık mevcut değildi. O zamanki Büyük Prens Volodimir, farklı dinlerle ilgili bilgiler toplamıştı. Mahiyetini öğrendiği dinler arasında İslam da vardı. Eğer Büyük Volodimir, 10. yüzyılda devletinin resmi dini olarak Ortodoks Hıristiyanlığı’nı değil de, İslam’ı seçse idi, neler olurdu? Size söyleyeyim:
- Rusya, yine Doğu olarak kalırdı. Zira, komünizm düşmanlığı palavrasıyla ebedi düşman ilan edilmiş Rusya yine düşman olurdu. Bugün İslam düşmanlığı palavrasıyla tüm Müslümanların adeta düşman ilan edildiği gibi. Zaten modernitenin basın-yayın propaganda üçlemesi şu değil mi?!: Yahudiler mazlum, Müslümanlar zalim, Hıristiyanlar da daha az kiliseye gidiyor neyliyelim.
- Peki, Batı bugün olduğu gibi Ukrayna’ya yaptığı kayıtsız şartsız desteği verir miydi? Tabii ki hayır. O zaman ABD, Ukrayna’yı işgal etmeye çalışır (Suriye misali) ve sonrası daha da karışırdı.
Hayvanat
İnsanoğlu, aslen bir hayvandır. Değerlerini koruduğu sürece insan olarak var olur. Dünya tarihindeki barış süreçlerine bakın. İnsani değerlerin kısmen ön planda olduğunu görürsünüz.
İnsani değerler arka plana atılır atılmaz, erkekler cephelere koşturulur. Bugün günden güne daha fazlası, binlercesi cephelere sürülüyor er/erbaşların. Dünyanın farklı yerlerinde. İnanç söylemleri, yerini Batı’nın demokrasi palavralarına bıraktı. Baki kalan ise hayvanatlık.
Nasıl ki 1. ve 2. Dünya Savaşı öncesi azgınlaşan hayvanat arzı mahvetti, aynı şekilde bugün de o canavar milyonlarca insanı yok etmek için duyarsız bir şekilde pençelerini geçiriyor yüreklerimize. Orman kanunlarına hoş geldiniz.
