Seni kim kurtaracak?

Başarı sonuç değil, bir süreçtir. Edison’un asistanı 700 denemesini yapıp başarısızlığa uğrayan hocasına, ‘Artık pes etmeyecek misiniz?’ diye sorduğunda, Edison ‘Esas şimdi sonuca yaklaştım, artık nasıl olmayacağının 700 yolunu öğrendik. Bundan sonraki her denemem beni başarıya bir adım daha yaklaştırıyor.’ der.

Seni kim kurtaracak?

Seni kim kurtaracak?

Bugün size biraz koçluk yapayım mı? Ya da size bu güçlü soruları sorarken kendime aslında koçluk yapıyor da dolaylı yoldan size de yardımcı olmaya çalışıyor, olabilir miyim? ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ mı yapıyorum? Kendime çeki düzen vermeye çalışıp, aslında sizi de katkıda bulunmayı mı seçiyorum?


Hem profesyonel koç, hem de felsefe eğitimi almış olunca bu sorular kafamda dolaşıyor. ‘Ben, yazdıklarım üzerinden kendime mesaj mı veriyorum?’ diye soruyorum. Cevap sorduğum anda geliyor ve zihnimde kocaman bir ‘Evet’ neon ışıklarıyla parlıyor. O halde, benim ihtiyacım olan dürtülmek, hem de kendi yazdıklarım üzerinden ve benden çıkan bir bağlamla bana dokunuyor. Kafamda deli sorular:

Yaparsan en kötü ne olur?

Denedim olmadı dersen, ne olur?

‘Kim ne der?’ diye bakmanın faydası var mı?

Bir şeyi denedin ‘Olmadı, neden olmadı?’ diye sordun mu?

Bu duruma objektif bakabilir misin?

Başkalarını suçlamadan, kendi hatalarına görebilir misin?

“Ben benim yöntemimle başarısız olacağım” diyebilir misin?

Doğru yönde attığınız bir adım, tüm adımların ilk adımı unutmayın.

Martin Luther King, “Merdivende attığınız ilk adım sizi zirveye çıkarmak için gerekli olan adımdır. Sen o adımı atmazsan; merdiveni çıkamazsın” der.

İlk adım atman için cesaret, bilgi, birikim, soru sormak ve eylemde bulunmak gereklidir. Bunu okuduktan sonra beraberinde gene sorular geliyor.

Kendini keşfetmelisin, yeteneklerin ne?, potansiyelin ne?

‘Başkalarını mihenk taşı almak’ senin kendini sınırlaman olabilir mi?


Belki sen diğerini geçeceksin?

Nerden biliyorsun diğerlerinin senden daha iyi olduğunu? Nerede karar aldın ki, diğerlerinin daha iyi olduğunu?

Onun artısı senden önce yapmış olması, o kadar… Senden sonra birçok kişi olacak, biliyorsun değil mi? Senin rotan başkaları değil, içindeki cevherdir. Başkalarının bizden daha önce yapmış olmaları, bizim de yapabileceğimize bir delil, ancak hiç denenmemiş olması da bir mücadeledir.

Mücadele olmadan kazanılan zafer var mı? Bilgi edinme, deneme, biriktirme, hatalardan ders alma ve bilgini sunma derken ne çok emek ve ne çok uğraşı vardır.

Kendi potansiyelini geliştirebileceğini bilmiyor musun?

Dünyanın en iyi virtüözleri saatlerce prova yaparlar. Sadece yeteneğine güvenerek çıkmaz sahneye. Bir gün bir seyirci, sevdiği çok iyi bir piyanisti verdiği konseri sonrasında, tebrik etmiş. “Sizin gibi piyona çalabilmek için ömrümü verirdim.” demiş. Piyanist “Ben verdim.” Diye cevap vermiş.

Saatlerce kendine yatırım yaparlar, bilir ki her uğraşısı, ona pratik kazandıracak ve hızlanmasına katkı sağlayacaktır.

Hatalar prova esnasında yapıldığında, bize bununla nasıl başa çıkacağımızı öğretir. Bu sayede, problem çözme becerimizi geliştiririz. Sorun ya da sıkıntılı bir durumla karşılaştığımda, üstesinden gelebilmek için daha önceki deneyimlerimiz işe yarıyor.

Başarı bir sonuç değil bir süreçtir. Edison’un asistanı 700 denemesini yapıp başarısızlığa uğrayan hocasına, ‘Artık pes etmeyecek misiniz?’ diye sorduğunda, Edison ‘Esas şimdi sonuca yaklaştım, artık nasıl olmayacağının 700 yolunu öğrendik. Bundan sonraki her denemem beni başarıya bir adım daha yaklaştırıyor.’ der.

Başkalarına bakıp, ‘Onlardan ne öğrenirim?’ değil, ‘ben ne biliyorum’a bakmamız gerek. Yaptıklarım ve yaptıklarımdan öğrendiğim neler var. Kendime bakarak, hayatıma yön vermek için kendi içsel gücüme bakmalıyım.

Aradığım kıvılcım damarlarımda dolaşıyor. Bunu görüp ve fark etmem gerek. Ortaya çıkmasına izin vermeliyim. İşte o zaman; ben bunu ateşleyebilirim, kullanmaya başlayabilirim.

Hadi, bugün tüm çaban kendine yönelik olsun. Sen de bu soruları sor kendine, sonra yaparım değil, şimdi yapmaya başla ki, zihnin oyunlarına takılmayasın.


Bu durumda, başlangıçtaki soruya dönüyorum, “Seni kim kurtaracak?”

Affetmek gerek mi? Affetmezsek ne yaşarız?


Funda Umut Pakkal
İstanbul doğumlu... İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu olup, Maltepe üniversitesinde İnsan Bilimleri ve Psikoloji alanında yüksek lisans yaptı. İnsan Psikoloji konusunda Doktora programına başladı, 22 yıllık öğretmenlikten sonra emekli oldu. Kadıköy Halk Eğitimde "Eğiticinin Eğitimi" öğretmeni olarak çalıştı ve T.C Medeniyet Üniversitesinde "Liderlik" ve "Sosyal Hayatta iletişim" derslerini verdi. Aynı zamanda ICF Profesyonel Koçu olan ve Eğitim Danışmanlığı yapan yazarımız şu anda Kanada da online bireysel koçluk ve eğitim koçluğu seansları yapmaktadır. 20 yıldır pek çok özel ve kamu kuruluşuna kişisel gelişim ile ilgili seminer, konferans ve eğitimler vermektedir. Youtube'ta 'HEmDEm Pazartesi sohbetleri' adı altında birçok videosu bulunan yazarımızın, pazartesileri gelenekleşen sohbetlerini İnstagram hesabından yapmaya devam etmektedir.